]
Afrika...
İnsanın karanlık yanının artığı.
İnsanın, ilerleme uğruna attığı gerileme adımının atıldığı yer.
Sırf renkleri kara diye zencilerin insan olduğunu unutan beyazlar, onlara ve onların yaşadıkları bölgelere yapmadıklarını bırakmadılar.
Madenler açtılar.
Bilinçsizce, daha doğrusu umursamazca ve hoyratça siyanür gibi zararlı maddeler kullanıp, ender nitelikteki, dünyanın akciğerleri olan yağmur ormanlarını mahvettiler.
Dünya asla onarılamayacak şekilde yaralandı.
Ama kimin umrundaydı!
onlar, toprak, köle, maden ve para istiyorlardı.
Ve, bu gidişe bir "Dur" demeye yetemeyen dinlerini, kendi inançlarıyla gayet mutlu olan kabile halkına yaymak için misyonerler gönderdiler Afrikanın dört bir yanına.
Zavallı Afrika halkının başka çaresi yoktu.
Boşa çıkan bir umut uğruna hristiyan olup, o nadide kültürlerine sırt çevirdiler.
Hristiyan olanları ne bekliyordu peki?
Belki diğerlerinden biraz daha iyi bir hayat.
İsimlerini değiştirmek, Pazar ayinlerine katılmak gibi bazı fedakarlıklar onlara sadece, kapitalist düzene bir üye olmayı kazandırabildi.
Paranın egemen olduğu bir dünyanın dekorlarıydılar artık.
Oysa, yamyamların bile kendilerine has gururları vardı.
yedikleri insanlar belliydi.
Belirli kuralları vardı kendilerince.
Bu girdikleri ortamda gururlu bir kişiye rastlayamadılar...
"Yasa" denilen, kağıt parçalarına yazılmış şeyler vardı; ancak bir sürü sıçan, onların dibini kazaraktan açık bir harfini gözetiyordu.
Afrika halkı bunu gördü ve acıdı.
Oysa onlara acıyan yoktu.
Açtılar ve açlıklarından kendileri sorumlu değillerdi.
Asıl sorunmlu olanlarsa, etrafında halkalanıp yemlenecekleri bir biçare arıyorlardı bir sırtlan misali.
Ve bulacaklardı da.
Kaçınız yazımı okuyacaksınız?
Umurumda bile değil.
Nasılsa hiçbir şey değişmeyecek.
Bu yazımdan sonra tek bir Afrika'lı bile doymayacak.
Ama benim zavallı egom bir şeyler yapmanın rahatlığını ve içindeki kızgınlığı bir yere boşaltmanın mutluluğunu duyumsayacak.
Dünya bile taşıyamıyor artık bizi.
Ama dünya ağır alacak hıncını bizden.
İntikam soğuk yenen bir yemektir öyle değil mi?