Ağır ağır kapandı kepenkleri,
Kapalı Çarşı akşamın oldu,
Kuşanıp yağmura teslim sokaklarında,
Kolu kırık yaşamanın yalnızlığını buldu,
Vitrin spotlarında mevsim ağlıyordu,
Gölgesinden utanan çınar sustu gecede,
Ve ezan sesiyle savrulan yapraklar,
Kaldırımların sevdalı çilesinde,
Silüetleri parçalıyordu,
Beklemeyi öğretiyordu duraklar,
Otobüslerin rötarlı ring haritasında,
Nargile fokurdusunda eskitilen bakışlardı,
Unutulan şehrin kaldırımlarında,
Babasız doğan çocuklar bastı şiirleri,
Avuçlarında sabahın umudu,
Taze pişmiş ekmek kokusu,
Ve bir bardak çay,
Yaşamak için hatırlanmanın korkusu,
Bu şehirden,
Bir mevsim etmez sevdanın tutkusu,
Tel kafesle çevrili gerilim hattında,
Takılıp kalan uçurtmaların uykusu,
Kendini terkedip herkesten,
Hiçkimseden sorulmama kurgusu,
Gölgesinde oturan varsa kendisinin,
Harabesinde yani,
El kaldırsın geceden,
Üzerime yıkılan bir şehrim var,
Duvarlarımda reklamlar,
Kaldırımlarında yatanlar,
Yetkilerin sınır bazında,
Güneşi görmeyen evlerin,
Rutubeti tanıdığı kadar,
Ve güne uyanan,
İnişi ve çıkışı gözkapaklarımın,
Yürek çırpıntısı,
Tirajı komik bir sarsıntının dışında,
Makina akıllı zavallılık takıntısı,
Sevdalar satar,
İhanet koyacağım adını,
Dışında büyüyecek içine sığmayan,
Çiço'nun ölümünü anlatacak bana akvaryumda,
Japon balıklarıyla anlaşamayan,
Bir ağaç gibi çakılacağım yollarına,
Çilesi ömürden düşecek avuçlarına yaşamanın,
Rüzgarlarına kapılan bütün sevdalar adına,
İçimde kalacak beni öldüren yalnızlığın...