KEÇİYİ VERİN
Gelecek konuklarını nasıl ağırlayacağını kara kara düşünen Bektaşinin gözü, Yahudi olan komşusunun keçilerine takılmış. Keçilerden birini çaktırmadan alıp kesmiş. Durumu fark eden Yahudi; "Kadıya gitsem Kadı da Bektaşide Müslüman, ben Yahudiyim. Davayı kazanamam. Hadi kazandım, Bektaşinin nesi var ki, hakkımı alabileyim!... Biz artık Allahın huzurunda hesaplaşırız... düşüncesi ile şikayetçi olmamış.
Gel zaman git zaman her ikisi de rahmetli olmuş. Yahudi, ahrette Bektaşiden davacı olmuş. Mahkeme kurulmuş ve Bektaşiye sormuşlar:
-Sen Yahudi komşundan habersiz keçisini kesmişsin!
-Kesmedim, demiş Bektaşi.
-Ben gözlerimle gördüm demiş, Yahudi.
Bektaşi Bir mahkemede bir adam hem şahit, hem davacı olamaz. Diye itiraz etmiş.
-Haklısın ama, günahların arasında keçiyi kestiğinde yazılı, demişler.
Bektaşi bu kez, Mahkeme hakimi aynı zamanda şahitlik yapamaz. Diye itiraz etmiş.
-Gene haklısın; o zaman getirin keçiyi ona soralım... demişler.
Bektaşi son bir çaba ile çözüm yolu önermiş:
-Ne!... Keçi burada mı?... Verin keçiyi o zaman bu Yahudi'ye... Bitsin bu dava!
**
ORUÇ GİTTİ
Oruç tutan Bektaşi pek fena susamış. Gürül gürül akan çeşmeyi görünce de dayanamayıp ağzını dayayıp kana kana çeşmeden su içmiş. Bu sırada oradan geçen komşusu seslenmiş:
-Aman erenler ne yaptın? Oruç gitti!
Bektaşi, ağzının iki yanından süzülen sular bağrına doğru inerken cevap vermiş :
-Oruç gitti ama fakire de can geldi!
**
KAÇ GÜN?
Adama sormuşlar :
-Kaç gün oruç tuttun?
-Hastalığım nedeniyle, ancak bir gün tutabildim! Demiş.
Aynı soru, orada bulunan Bektaşiye sorulunca, hiç istifini bozmadan yanıt vermiş:
-Bu arkadaş benden bir gün fazla tutmuş!