Kadın İkinci Sınıf Vatandaş mı?

“ Kadın ikinci sınıf vatandaş mı? ” diye kime sorsam; eminim herkes veya büyük bir çoğunluk, “ Hayır ! Asla !.... Kadın – erkek eşittir.” diye yalan söyler.

yazı resim

“ Kadın ikinci sınıf vatandaş mı ? ” diye kime sorsam; eminim herkes veya büyük bir çoğunluk, “ Hayır ! Asla !.... Kadın – erkek eşittir.” diye yalan söyler. Evet, yalan söyler. Çünkü, toplumumuzda kadın- erkek asla eşit değildir. Ailede, çarşıda, pazarda, iş yerinde, tatilde, piknikte, nikâh salonunda, hatta camide bile kadın ikinci sınıf vatandaş muamelesi görür. İşin kötüsü kadınların büyük bir kısmı; kendilerinin ikinci sınıf vatandaş konumunda olduklarının farkında bile değillerdir. Doğru olanın bu olduğunu sanırlar. Daha da kötüsü, kadın, ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmeye o kadar alışmıştır ki; bu tutumun devam etmesi için çaba bile gösterir. Kendini hep geriye atar.

Alın size bir örnek: Televizyonda bir programda bir kadına “ Kocanız sizi döver mi ? ” diye sordular. Şöyle yanıtladı: “ Kocam değil mi? Döver de, sever de.”. ..Bir başka kadın da; “ Kocam beni hiç dövmedi. Bir kabahatim olsaydı döverdi.” diye yanıtladı. Sonra bir erkeğe sordular, “ Karınızı döver misiniz?” diye. O da; “ Lâftan anlamazsa ne yapılır abi ? Arada sırada oluyor.” diye cevapladı gülerek. Programda, aynı sorunun yöneltildiği kişilerin büyük bir çoğunluğu; erkek iseler, eşlerini dövdüklerini, kadın iseler kocalarından dayak yediklerini söylediler. Kısacası, erkeklerin ve kadınların çoğu, kadının eşinden dayak yemesini doğal karşılıyor.

Kadın, aile ortamında da ikinci sınıf vatandaş muamelesi görür. Çalışan bir kadın bakın ne diyor: “ Eşim bana ev işlerinde hiç yardım etmez, ama ortalığı dağıtmak için çok uğraşır. Bu konuda çok ustadır. Sabahleyin giyinirken, üç- beş gömleğin provasını yapar. Sonuçta birini giyer, diğerlerini ortada bırakır. Gömleğe uygun bir kravat bulmak için, üç beş kravatı takar takar, çıkarır. Beğendiğini takar, diğerlerini oraya buraya atar. Sigara elinde evin içinde dolaşır, yerlere sigara külü dökülür.

Eve geldiğinde ceketini çıkarır, kendisine en yakın sandalyeye takar. Kravatını da asacak herhangi bir yer bulur. Çoraplarını çıkarır, ortaya atar. Gazeteyi okur, sayfalarını dağıtır, öylece bırakır. Lavaboya gidip yüzünü yıkadığında, içeriye havluya silinerek gelir. İşi bitince havluyu da bir kenara atar. Sonra efendim, “ Soba da söndü mü ne? Bir bak şu sobaya.” der. Ya da “ İçerisi çok sıcak oldu, sobayı kapat.” emrini verir. Arada bir, “ Bir bardak su ver.” ya da “ Çok hararet bastı. Soğuk bir şey yok mu içecek? Şöyle ayran falan.” der. Beni ayağında döndürür.

Aradan biraz zaman geçer; “ Bir çay demle de, içelim.” emrini verir. Ben mutfakta ertesi günün yemeğini hazırlama telâşındayken, içeriden eşimin “ Bir bardak daha çay içeyim.” diyen sesi duyulur. Bu arada çalan kapıya ve telefona bakma görevi yine benimdir. Çünkü eşim televizyon seyrediyordur. İzlediği programı bırakamaz. Ayrıca çocukların dersleriyle ilgilenmek, yine benim görevimdir.

Piknikte bile durum aynıdır. Piknik yerine varınca hanımlar için hummalı bir çalışma başlar. Masalar açılır, örtüleri örtülür. Kadınlar başlarlar salatayı yapmaya. Bir hanım soğanları soyar, bir diğeri domatesleri doğrar, bir üçüncüsü salatalıkları. Erkekler çoktan dinlenmeye geçmişlerdir. Başlarlar kadınlara emirler yağdırmaya:

Kömür nerde? Biraz daha kömür getirin. / Tutuşmadı bu mangal. Gazete kâğıdı verin de kömürü tutuşturayım./ Islak bez nerde? Ellerim kirlendi. / Müyesser, oğlana salıncak kur da kapatsın çenesini. / Şurda keskin bir bıçak vardı, kim aldı? Elimdeki kesmiyor. /Melâhat ! Sabun nerde sabun? / Ayşe ! Hava soğuk. Oğlana bir hırka giydir. / Fatma ! Benim hırkamı getir. / Hanım ! Elime su döker misin? / Salatayı yaptınız mı? Soğanını bolca doğrayın. / Bagajdan rakı şişesini getirin de, siz salatayı yaparken biz ufak ufak demlenmeye başlayalım. / Aysel ! Turşuyu unuttun mu yoksa? vs….Yani; kadınlar çalışır, erkekler kadeh tokuşturur.

Nikâha gidersiniz. Çıkışta, bir kadın olarak beklersiniz. Çünkü, önce erkekler çıkacaktır…. Peki, camide neler yaşanır dersiniz ? Anlatayım: Hacı mevlidi için camiye gidersiniz. Mevlidin sonuna doğru, kadınlara ait bölümden, kadınları çıkarırlar. ” Burayı boşaltın, erkekler çok kalabalık; namazı burada kılacaklar. Siz, en yakındaki falanca camiye gidin.”… Kadınlar da mevlidin daha duasını yapmadan kuzu kuzu çıkarlar. Hiçbirisi kalkıp da, “ Neden biz başka camiye gidiyoruz ? Erkekler gitsin!” demez. Bir erkeğin anası, eşi, kızı, kardeşi, bacısı olan kadınlara yapılan bu hareket, hangi mantığa sığar? Allah’ın evinde dahi, kadına ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılır.

Camiden çıkıp, hacı aşı yenen yere gidersiniz. Diyelim ki biraz geç kaldınız. Daha tabağınızdaki yemek bitmeden, kadınları uyarırlar: ” Çabuk olun, camiden çıkan erkekler gelecekler yemek yemeye.” …Gelsinler…. Bugüne kadar hiçbir kadın, hiçbir erkeği yemedi. Hiçbir erkek de biz kadınları yemedi. Erkek dediğiniz kişi; beni babam, eşim, oğlum veya ağabeyim. Niye uzak durayım erkeklerden ? Kadınları erkeklerden kaçırmanın mantığı ne?

Şimdi siz bana , “ Kadınlar erkeklerle eşit haklara sahiptir.” diyemezsiniz. Kadınlara ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapanlara ve bu muameleye karşı çıkmayan, erkek egemenliğine boyun eğen hemcinslerime yazıklar olsun !

Başa Dön