Şimdi beni iyi dinleyin. Gözlerimin arkasındaki kum fırtınasının rüzgarını merak edenler, iyi dinleyin. Her fırsatta “Nerdesin, aklın nerde?” diye soranlar, iyi dinleyin. Dünyanın yanlızca bilinen karalardan ve denizlerden ibaret olduğunu sananlar siz dâhi iyi dinleyin. Birazdan öğreneceksiniz siz yanlızlığıma tecavüz etmeye çalışırken nerede olduğumu. Ama önce hepinizi uyarmalıyım yüreği tütmeyen hiçkimse anlayamayacak anlattıklarımı.
Burada korku lüks…
Burada ölüm merhamet…
Acı her erin değişmez tayını burada.
Burada her şey her an karanlığı aratacak kadar aydınlık…
Aşkın çölüne hoşgeldiniz.
Uzaktan izleyin, siz buraya giremezsiniz.
Sınır yok burada, mantık yok, kural yok…
Delilik ve dahiliği, mantıksızlık ve cesareti ipince bir çizgi ayırır sizin dünyanızda. Burada çizgi yok.
Unutmak yok burada, soğumaz hiçbir yara aşk güneşinin altında.
Aşkın çölüne hoşgeldiniz.
Üzgünüm, siz buraya ait değilsiniz.
Yalnız değilim sandığınız gibi. Tüm zamanların en büyük aşıkları burada. Sağımda Kays, solumda Ferhad’la her gün yürüyorum her gün. Juliet’in acısını hissediyorum her adımda. Kimse kimseyi tanımaz ama herkes herkesi bilir bu lejyonda.
Burada hiçkimse “azab” kelimesinin kökünün lezzetle aynı olduğunu sözlükten öğrenmedi. Buradakiler başını aşka verdi, ama baş eğmedi. Yar için kendinden geçmek marifet değil burada. “Senin için senden geçerim.” diyemeyene yer yok aramızda. Buradaki her yürek bir dikene takılmıştır. Burada her nefes ağıt edilip bir güzele yakılmıştır. Burada her damla gözyaşı aşk için dökülmüştür.
Gözyaşına doymaz aşk çölü. Bir tek yeşil ot vermez karşılığında. Gözyaşlarımız göğe yükselirken seraplarda sevdiğimizin yüzünü görürüz her akşam üstü. Aşkımız hayallenir çölün alacakaranlığında.
Aşıkların hasat şenliğine hoşgeldiniz.
Üzgünüm, bizim gördüklerimizi göremezsiniz.
Bin yıl yaşasanız da giremezsiniz bu lejyona yüreğiniz yanmadıkça. Ölseniz bile çıkamazsınız aşk ve onur yüreğinizde yaşadıkça.
Legion de Amour’a hoşgeldiniz.
Üzgünüm, aramıza giremezsiniz.