Moda o kadar kötü bir şeydir ki onu her altı ayda bir değiştirirler. (Oscar Wilde)
Artık dünyamızı ayakta tutmaya çalışan kapitalist sistemin, gençleri kullandığı, hatta sömürdüğü çok aşikar. Kar için her şeyi hedef seçebilen bu sistem, gençleri de kendi himayesi altına aldı. Yalnız bu kadarla da kalmadı Giyecek ticaretinde ilk hedefin gençler olması beraberinde yabancılaşmayı da getirdi. Birilerinin hazırladığı şeklini şemailini belirlediği kıyafetleri moda diye beyinlerimize aşılanıyor. Sözde ideal yapıya ve kıyafete sahip insanlar başta medya aracılığıyla olmakla birlikte zihnimize kazınıyor. Kendimizin değil televizyonda gösterilen kişiler ve onların giyim tarzları doğru ve güzel oldu. Herkes böylece birbirine benzemeye çabalar hale geldi. Güzellik onların yaptığıydı. Biz kendimiz, kendi irademizle doğru olana karar veremez olduk.
Gittikçe kendimizden kendiliğimizden uzaklaştık. İnsanlar ne giydiğinin bile farkına varamaz oldular. Yollarda üzerlerinde if you think I am a bitch you should see my mother (eğer benim o.ospu olduğumu düşünüyorsan annemi görmelisin), Slut (O.ospu), Kiss me! (Öp beni) yazılarını taşıyan tişörtleri giyen insanlar var. Kendinden uzak, yabancılaşmış, üzerinde ne yazdığının bile farkında olmayan gençlerde bu sistemden payını alıyor.
Penyeleri yazılı olan insanların, bir şeyleri ifade etmek istediklerini farz etsek bile, ifade dilinin İngilizce olması yabancılaşmanın en güzel örneği. Zaten yazıların cinsellik içerikli oluşu böyle bir ifadenin olası olamadığını gösteriyor, (istisnalar hariç).
Birileri bizim sayemizde ceplerini doldururken kıyafetler için ve kıyafetlerinin içinde kaybolmuş benliklerle mi yürüyeceğiz yollarda, kendimizi unutarak. Moda denen dar görüşün, her zaman değişen, değişiminin de tüketimimizi arttırmak olduğunu bildiğimiz düzenin elinde daha ne kadar kalacağız.
Murat Sayım