Girdim yârin bağına, el ettim divânına,
Üstâdlık düşer aşkta, Sultanım ünvânına,
Lâkin gönül divâne, yetmez seyr-ü temâşâ,
Yoluna düşsün ömür, meşk için eyvânına.
Açılsa tüm kapılar, oruç nihâyet bulsa,
Ravza-i sûretinde, dîde hidâyet olsa,
İsti’da eder gönül, yetmez cüz-i temâşâ,
Meserret düşse içre, senden sirâyet olsa.
İçsem aşk şarabını, neş’e-i uhrâ gibi,
Kelâmın şifa olur, cemâlin zehrâ gibi,
Ülfet gönülden ırak, yetmez zevk-i temâşâ,
Selâmın serâbıma, vâha-i sahrâ gibi.
Tûbâ-i eşref olsan, çatlamış toprağıma,
Ümîdim bahar olsan, kurumuş yaprağıma,
Rehâvet bilmez gönül, yetmez mest-i temâşâ,
Muhabbete gül gerek, bir kamçı kısrağıma.
Üşüyor buruk mâzî, senden ırak kalınca,
Şâhbeyt olur her beyit, içinde sen olunca,
Lebbeyk söylüyor dilim, cemâlinle dolunca,
Endâmına vurgunum, yetmez meyl-i temâşâ,
Rü’yet-i aşk hâline, kıyâm ederim hâşâ.
15.03.04 / Frankfurt ]