Uyarı: Eğer bu sabah uyandıktan sonra, yatağınızın üzerinde yarı baygın bir vaziyette oturup, hafifçe göz kapaklarınız araladıktan sonra “yaf bugün canım çok sıkkın, en iyisi ben şu doğuştan içimde yanan askerlik ateşinden az biraz soğuyayım” demediyseniz? Yazının bundan sonrasını okumayınız. Yok eğer okursanız annesinden tam tehçizatlı askerler olarak doğmuş bir Milletin ferdi olarak içinizde yanan askerlik ateşinizi soğutabilir.... ki bu soğumanın sonucunda;
Önce TÜRK,
sonra
ERKEK,
sonra
BABA,
sonra
KOCA ve sonunda da Türk ceza kanununun 301vari maddelerin müsade ettiği kadarıyla, İNSAN olmaktan vazcayıp bu sıralamanın ilk sırasına “insan” olma özelliğinizi koyabilirsiniz... Söylemedi demeyiniz sonra ...
Uyarı 2: Heyyyyyy! Seennnnnn, 7 düvele hükmetmiş dedelerin torunu olan Sen, eğer bugünlerde yüksek dozda bedava olarak dağıtılan “GOLLLLLLLLLLLLL! GOLLLLLLL! Avrupa avrupa duy sesimizi....” diye milliyetçi (ezik acemi faşişt) duygular eşliğinde bu yazı okuyorsan? Ve de senin milliyetçi duygularına oynayan “gazete!....” bilemedin “gazete manşetleri fakultesinden” mezun isen? O zaman bu yukarıdaki sıralamada kendi milletim olan Türklere herhangi bir hakaret yok. Yani “Türkler insan değildir, sadece askerlerdir” diye algılamakta ısrarcı olma.. (cık...bu da olmadı..şimdi yurdum insanın kafası tamamıyla karışacak)
Neyse kafası karışık olmayan yurdum okuru için yazıya devam ediyoruz... (Basın savcısına; “...uz” çoğulu ile yasa dışı, içi veya kenarı bir örgütlemenin, klavyeye barnak basan birimi değilim. Lafın gelişi çoğul yazdım..) Offff off, bu kadar yoğun “yusuf yusuf” sesleri arasında bu yazı zor biter!
Bildiğiniz üzere yurdum insanına fırsat buldukça “Aplanız size kurban ossun” diye şarkı söyleyen, her daim bayan Bülent Ersoy, hakkında Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Ali Çakır beyfendi tarafından Bülent Ersoy’un jüri üyesi olduğu Popstar Alaturka programında yaptığı konuşmada "halkı askerlikten soğutma" suçunu işlediği iddiasıyla TCK'nin milli savunmaya karşı suçlar başlıklı bölümünde yer alan "halkı askerlikten soğutma" filini düzenleyen 318. maddesi kapsamında suç işlediği gerekçesiyle birinci fıkra uyarınca dava açtı.
Savcı hazretleri Ali Çakır beyefendi Türk halkının askerliğe ve askere büyük değer verdiği belirtilen iddianamesin de "Her Türk asker doğar" özdeyişinin atasözü haline geldiği ifade etti. Ve tez elden! Her daim bayan Bülent Ersoy’un, 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmasını talep etti....
Tamam işte olay bu, gayri bundan sonra yurdum savcıları ve asli ve ağır ceza savunma avukatlarının işleri oldukça kolay!
Örneğin; Televizyonun kumanda aletini 7. Kattaki evlerinin balkonundan aşağı dehleyen 5 yaşındaki çocuğunu, yumrukla kemiklerini kırılana kadar döven sadist anne, babalara eğer ceza verilecekse “Anne babanın vurduğu yerde gül biter” atasözünü dikkate almak gerekecek.
Yada
Milletvekili, Bakan, Müşteşar satın alarak devleti dolandıran, hortumcuların avukatları savunma dosyalarına kocaman harfle “Devletin malı deniz yemeyen domuz” atasözünü hatırlattıktan sonra müvekkilim içi yanarak ve gönülsüz olarak, sırf “Domuz” damgası yememek için filanca milyar dolarları hüpletmiştir diye savunma yapmaları artık farzdır.
Filanca Devlet kuruluşunda bir Devlet memurunun rüşvet alması,
Bakanının malı hamuduyla götürmesi,
Merkez bankasının güvenlik elemanlarının bankayı bir gecede tam takır etmeleri,
Gazetecilerin çıkar karşılığı siyasi partileri iktidar yapmaları veya iktidardan etmeleri,
Yetiştirme yurdunda ki genç kız çocuklarını cinsel yönden istismar eden pedofiler.. gibi vs vb davaların savunma dosyalarına özenle “Bal tutan parmağını yalar” atasözünün ne kadar ulvi olduğunu anlatılabilir, eh yani hakimlerimizde bu önemli savunma dayanağını! Göz önünde bulundurmamalarını düşünmek düpedüz vatan millet düşmanlığıdır! Ki bu düşmanlığın hangi ceza kanununa muhalefet olduğunu araştırmak lazımdır......
Az çok hukukla haşır neşir olmuşlar, bu tür açılan davaların savunmalarını yaparken;
“HUKUK denilen bu kanunlar topluluğu, toplumun hassasiyetleri ile beraber yaşayan bir canlı organizmadır. Yani sadece duygusuz kağıt üzerine yazılmış mürekkep yığınları değildir. Hakimler karar verirken, savcılar dava açarken, toplumun bu hassasiyetlerini göz önünde bulundurarak ekleme yada çıkarma yaparlar.” Derler.....
Eh ama sevgili ve de pek sayın hukukhaşırneşirleri,
Olmayan logar kapaklarının yerine serilen kağıt kartonlara basarak, annesinin elinden boklu lağım sularına uçarak can veren masum bebişlerin katili firmaların isim ve tabela değiştirerek yine işlerine devam etmesi bizim toplumuzun hangi hassasiyetlerine uygundur?
Bakırköy Cumhuriyet Savcısının Ali Çakır bey nezninde “halkı askerlikten soğutma” ile ilgili kanun maddesi yapanlara ve savunanlara bir adet soru ; Her Türk asker olarak doğduğuna göre, bu doğan askerlerin askerlikten soğumaları sizcede bir tezat oluşturmuyormu?
Mısmıl olun