Göz yaşlarım tedirgin
nereye aktığını bilmiyor
sorunsuz bir aşkın
kararsızları sadece
gece sabaha varmadan
bahçedeki köpeklerin sesi kesilmeden
başkaların sevişmişliğini koklayaraktan
sarıldık tenlerimize
sarıldık sevgimize
yarı mutsuz
yarı heyecanlı
son yudumlarını
içmek istercesine aşkımın
kavuştun bedenime
mutlak bir dürtüyle
anlık mutluluklar
yormuştu beni
oysa mutsuzluk başımı soktuğum
bir dört duvar
kapısı olmayan
teorilerim yenik düştü
yaşadıklarıma
anlıklar yitirdi
tüm anlamlıklarını
bir nefeste
devir
mutsuzlukla kurulan
koalisyon devriydi
güven oyu alamayan
hayat......
düştüm gölgesinde
18 saatin
gecenin karanlığın
düştüm peşine
sıcak
sımsıcak bir sesin
düştüm
paylaşılması güç
vazgeçilmesi zor
bir dostluğun peşine
dostum
dostum diye
çoğaldı sessizlik
el yazısını kullandığım
ilk sözcüklerde
(derler ya)
yarı uykulu sevişmelerde
unuttuk dostluğumuzu
sardığımda yüzümü
ellerimle
ve bir fırt mola için
serbest bıraktığımda
boşalmış bir bira kutusunun
dopdolu bir yüreğe
yaptığı misilleme
kurşun gibi
bu yürek
deli gibi
ve bu yürek
direnirse
bu sevgi fırtınasına
bir ağaç gibi
devam edecek dansına
ritüellerinde
düşsel bir sevginin