Ezo...

yıldızlarla konuşan / meczuplar soyundanım / bin yıldır / uçurumlar çiçeğidir tüm sevmelerim / bütün yollarda seni aramaya geldim / bütün yağmurlarda seni ıslandım / acılara senin için yaslandım / gözüm benim / kederden ağlayışım / acılarda çağlayışım / özümdeki / közüm benim

yazı resim

yıldızlarla konuşan
meczuplar soyundanım
bin yıldır
uçurumlar çiçeğidir tüm sevmelerim
bütün yollarda seni aramaya geldim
bütün yağmurlarda seni ıslandım
acılara senin için yaslandım
gözüm benim
kederden ağlayışım
acılarda çağlayışım
özümdeki
közüm benim

bahar bahçeleri çöle kesilir
bütün yeller kuru eteklerini sürüyen
aç birer dilencidir
saçların esmiyorsa
sular kesmez yangınını
çilemin sahrasına
ayakların
basmıyorsa
gözümün ateş yaşı
ağlayışım nazım benim
sızım sızım
Ezom benim

kavgalara girdim
ölümcül
zulumlara
yollara vurdum
mahpuslara bağlandım
ateşler içinde durdum
ceylanlar suya inen bir yürek taşıdım sana
bin bir çiçek yaylalar büyüttüm uçurum başlarımda
ben senin umuduna tutundum

kara gecede
kara nadasta
kara karıncalar
gözlem altında
çocuklar
türküler
kilimler
zan altındaydı

yasak kitaplar gibi
muhalif şarkılar gibi
taşıdım hasretini
uçurumlarına kanadım
hasretlerde dağlandım
sen yoktun Ezo

kara yazgılı halklar geçti boz topraklardan
geride ağıtlar-figanlar bırakarak
yanık ocak taşlarından haber arandım
kavgalar yaşadım
ateş aktı damarlarımda
kaç ipe verildim be Ezo
tarihlerce kırıldım
seni zulümlerle dövüşe dövüşe
kıranları
kıtlıkları
yoklukları
bölüşe bölüşe sarandım
bilir beni yüzü kanla yıkanmış şafaklar
yenilip yerlere serildim Ezo
ama sen yoktun
sen yoktun

kuşlarla konuşan
tekinsiz sokaklarda dolaşan
meczupların soyundanım
taşlandım sokaklarında bütün dünyanın
taşlandım bütün kara çağlarda
bütün denizlerde
firari korsan
bütün dağlarda
yüreğini tutuşturan şaki
sırtımda
tarihin
bütün yenilgileri
sırtımda dilim dilim kırbaç izleri
bir mecnun yürekle sürüldüm çöle
muhannet dağlarını aşkımla dele dele
ferhat kesildim de seni aradım

suların bile
çarptığı kayaları vardı
şarkılar yarattılar taşları sara sara
kara yeller
yeşil dallarla değip
sevda fısıldadılar sonsuzlara
çöller hilal hilal kumullar yığdı
ırmaklar
yataklarıyla
aşk kesilip çağladı
mendersesler yara yara
türkü taşır dağdan dağa
ben
kendimi
yaka yaka
haykırdım
hasretimi
ama sen yoktun

zulmun kaf dağını aştım
nifaklar tuzaklar geçtim
ankalar soyundanım
kaç doğmuşum ölümlerden
sensiz
körüm
ben

yoksun
ki
karanlık
evren

çok önceden mi geçtin
hangi yüreğin uçurumlarını
sevdalara boğarak
okyanusları
sen mi doldurdun
akşamlara kan susan şu bulutlar
senden mi kaldı
yoksa
çok sonralarda mı
doğmak senin kaderin

süt mavisi atlarla geçtim
acının zehir sarısı vadilerinden
kucağımda kanla yazılmış tarih
alnımda parçalanmış güneşler
iblislerle boğuştum yokluğunun uçurumlarında
ateşlere sarıldım Ezo
çarmıhlara vuruldum
bütün zamanlarda
suçlu görüldüm
kaç ölüp kaç dirildim
“o güzel atlara
binip giden
o güzel insanlardan”
kıvrım kıvrım akıp gitmiş sulardan
“salkım salkım esen tan yellerinden”
“gül parmaklı şafaklardan” saydılar beni
şakiler vuruştu yüreğimde
bütün isyan ateşleri
ellerimden tutuştu
ama sen yoktun

ben ki
bu yeryüzüne
ateşle sınanmaya geldim
bir sevdalı semenderim
zulümleri
zındanları
yanmaları
sevda bildim

bir umudun
olsun Ezo
bir umudun
ölür ölür
yine
sana
gelirim
05.04.2005 -2007

Yorumlar

Başa Dön