duyuyor musun gecenin uğultusunu
suç ve günahlara keyifle imreniyor
rüzgarın gücü kanat çırpan güvercini titretiyor
korku
duvar diplerinde gezinen kertenkele suretine bürünüyor
sessizlik
uçuşan nefeslerimizi zemine çarpıyor
arsızlığının imzasını çekiyor
kırgınlık saatlerinin homurtusu
kulaktan geçebilmenin vasıtasını arıyor
aldanışlarımız zalimleşiyor
yüreklerimiz hayırsızlık pişiriyor
bütün sırlar,
ağız boşluğumuzda yıkanıp durulandıkça eriyor,
yaşlanmış gururlarımız
gençlik iksiriyle canlanıp hortluyor......
sırayla düştük takvim yapraklarından devrildikçe uyandık
şehrin ter kokusuyla, kana bunadık aşkımızı
derin nefesiyle, sindirim sisteminde dinlendik
ve
şimdi
kolları sıvalı çıkmaz sokakları
cehenneme despotla bilet satıyor
ölüm korkusuna soyunan günahlarımız
ruhumuzun kapı penceresini kapatıyor..
savrukluğum
yuvasını terk eden karıncanın dehşet şaşkınlığı gibi
arada bir dudak çizgilerimde ip atlayan tebessümlerimle
hayallerden öte gidemediğim
düşlerimi parçaladım
dudaklarımı ısırıyor umutlar
dokundukça kibirlenen, gözpınarlarımı azarlıyorum..
haydi git
incecik tığ gibi hayali gölgen kalsın benliğimin çatısında
hızını alamayan kör aldanışlarım
eriyip tükeniyor gözlerimde
içimdeki dar koridorlardan geçiyorum
iştahlı keşke'ler vuruyor kıyılarıma
iç seslerim duvarlarımı ütülüyor
kızdıkça yumruklamaya başlıyor
önyargı çemberinde çelişkiler
beyin hücrelerimi ağır ağır soymaya başlıyor
toprağa abanan bedenim
dizlerime çukur kazdırıyor
inci sözlerle ödülünü kalbimizden alan
savaş öncesi kurt suretine bürünen
bütün şeytani duygularını cadı kazanında kaynatan
aşk!
küçüldükçe kaskatı kesiliyor
sefalet içinde dolaşıyor
geçit vermeyen toprak sınırlarına
incilerini bırakıyor
sırlarda demlenmiş kadem
tenhalığa soyunan zamanın derinliğine süzülerek akıyor
sarhoş nidasına düşen aşk
gerçek dönüşümlerini
doğmamış bebeklerin koynuna bırakıyor
hayıflanma
ben yine de öperim
seytani meraklarını.
Sevdambeyaz
Sevda Gencer
19.06.2011
Londra................................