Yaşadıklarımı Yazdım Sadece - 1 -
Yaşadıklarımı yazdım sadece / ülkem için duyduğum kaygıları / bugünlere
Yaşadıklarımı yazdım sadece / ülkem için duyduğum kaygıları / bugünlere
Ugandada 7 kadınla evlenen adam herkesi şaşkına çevirdi. İkisi kız kardeş olmak üzere aynı gün 7 kadınla evlenen Ssaalongo Nsikonenne Habib Ssezzigu isimli hekim, yaşadığı Bugereka kasabasında yerel halkı da şoke etti. Ayrıca Ssezzigu, eşlerine düğün hediyesi olarak ise araba verdi. BASINDAN
Ugandada akıllara durgunluk veren
Siz de mutlaka izlediniz o banka reklamını. Ne zamandır aklımdaydı yazayım yazayım diyordum bu güne nasipmiş... Amcacığım, bayım, dayıcıyım, reisim mi desek ne desek Aşiretin parasını vadeliye yatırmış reis bey. babababababa... Kızı da hemen cevap veriyor Ama babaaaaa babacuğum bu devirde vade beklemek mi kaldı? Hiç kimse de
Mustafa bey asansörün on gün kadar kullanım dışı olacağını sebebinin de bir minik fare olduğunu söyleyince hayretlerim tavan yaptı haliyle... Whatsap grubumuzda da farenin profilden ve önden fotosunu da paylaşmış. Öyle fındık, fıstık ya da leblebi faresi gibi filan değil. Orta halli bir kedi kadar, hatta kediden bile
Güvenilir kaynaklardan aldığımız bilgilere göre, çok yakın zamanda biten Bakanlar Kurulu toplantısında ülkemizdeki kuş sütü eksikliğini gidermek için hangi tür kuşların yakalanacağı ve sütlerinin sağılacağı on iki saat süren bir toplantının sonunda belirlenmiştir... Ayrıyeten bazı durumlarda inek ve keçi sütlerine su karıştırılma durumlarını geçmişten bildiğimiz için, kuş sütlerine
Sonbaharın bu hüznü, her tarafta görülür / Gözlerde nemlenince, yüreğe gam örülür...
Televizyonda polisiye diziler var. Hemen hemen hepsi yabancı ülkelerin dizileri, bizim TRT daha dizi filan çekmeye başlamamış o tarihlerde... İşin içinde polisiye oldu mu heyecan, izleme, izlenme, operasyon, takip, seyrettin mi, yürekte heyecandan pıt pıt atıyor. Adeta seyrederken filimin içine giriyor o olayın bir parçası oluyorsun çocuk yüreğinle...
Yine bizim tarafımızdan fazla abartılmış bir tezahürat vardır bilirisiniz Avrupa Avrupa duy sesimizi işte bu Türklerin ayak sesleri Türklerle kimse başa çıkamaz Avrupa Avrupa kolla kendini. Elli ya da altmış senelik futbol tarihimizde, seksen milyonluk bir ülke olarak bir iki geçici başarıların haricinde pek de dişe dokunur sonuçlar
Bir sene iki sene öncesine kadar ödediğimiz elektrik paralarının günümüzde neredeyse iki katını öder olduk. Oysa ki bu elektrik paralarını biraz toriği çalıştırarak ucuza getirebiliriz... Yok canım, yok öyle bazı zibidilerin, vatan hainlerinin yaptığı gibi tel mel attırarak değil, o hırsızlık bize ters, hem de kul hakkı... Zaten
Bir edebiyat sitesine ilk şiirimi astığım 18 Ocak 2009 tarihidir. O zamana kadar yazdığım şiir sayısı yirmi ya da bilemedin yirmi beş kadardır... Hani der ya merhum Aziz Nesin ''Türkiye de her üç kişiden dördü şairdir diye.'' kısmen de doğrudur. Rahmetli Bedri Rahmi'de ''Şairim, Zifiri karanlıkta gelse şiirin
Zaman zaman oluyor devlet kurumlarına ve özel sektör kurumlarına, siber saldırılar... Biz erkeklere de Sibel saldırıları var, aslında hiç istemesek de... Sibel saldırı dediniz mi, şöyle durup durup bir üç beş dakika düşüneceksiniz... Hangi Sibelden bize saldırı geliyor diye... Belki adam daha önce Sinan filandı da sonra Sibel
Makarna bu her ne kadar çok kolay pişse de, yine de bazen dikkat etmek gerek. Suyuna bol tuz katmak gerek ki makarnalar birbirine yapışmasın. Süzerken de suyunu iyi süzmek lazım. Üzerine biraz ketçap, hadi buyurun, afiyet olsun...
Makarnanın başkenti bildiğinizi gibi İtalya... Orada her çeşit makarna
Adamın birisi Kamera Şakacı elinde yaş pasta, karşıdan gelen adamın suratına şaaaap diye yapıştırıyor. Adam şok durumunda. Bazısı kovalıyor yakalamaya çalışıyor adam kaçarken, bazısı küfür ediyor. Zannetmiyorum ki bunu yapan inançlı bir insan olsun. Yoksa elinde tuttuğunun bir nimet olduğunun farkında da değil mi? Anlamak zor gerçekten...
Neler neler yapmadın ki hemcinslerine eziyet etmek, işkence etmek için, vahşice onları öldürmek için... Sen yakmadın mı insanları diri diri, içinde bunların şeytan var diye? Vahşice kafalarını kesmedin mi? Utanmadan çocukların bile eline silah vermedin mi? Trilyonlar dönmüyor mu, şu anda Dünya silah sanayisinde? Neyin peşindesin farkında değilsin.
Beynimiz meynimiz yok bizim. Hep yaptık bunu, yine yapıyoruz kendi ellerimizle kendimizi ateşe atıyoruz... Dünyanın içine ettik, hatta etmekle de kalmadık, içine etmekten daha da beter ettik. Denizleri, ırmakları kirlettik, ormanları, ağaçları yok ettik, hayvanları acımasızca ortadan kaldırdık, nesillerini kuruttuk, yaşama hakkı tanımadık onlara...
Cep telefonu, bilgisayar, tablet girince hayatımıza herkes kendi çapında şair, yazar... Durdurabilene aşk olsun. On beş yaşındaki de yazıyor seksen yaşındaki de... Yazsınlar bir şey dediğimiz yok, yazmak bir nevi terapidir, yeri gelir tedavidir, rahatlatır insanı. Onda bir sıkıntı yok da, insan kendini Nobellik zannetti mi sıkıntı orada...
İşte böyle güneşli bir pazar sabahı, geldi bizim kahvaltıya dadandı. Benlik bir şey yok, ben kolay kolay korkmam arıdan, ama benim evlat ve hanım her nedense huzursuz oldular... Hop oturup hop kalkıyorlar bana dönüp Baba şunu kovsana, baba ne yapacağız ya ısırırsa, baba bir şeyler yapsan güleceğine. sorular
Onu tanımak, tanımış olmak ilginçti gerçekten. Akrabam mıydı, asker arkadaşım mıydı, komşum muydu, aslında hiç birisi değildi, ama yine de ilginçti Onun ile ilk defa karşılaşmak, konuştuğunu görmek ve de sohbet etmek
Buzdolabını açınca Şşşşt şşşt diye gelen bir ses ile irkilmiştim. Kimdi bu sesin sahibi,
Srebrenitsa, o zaman ki adıyla Birleşmiş Milletlerin, şimdilerde benim, bir çok Müslümanında gözünde Bir Leşmiş İlletlerin bittiği gündür 11 Temmuz 1995... Hollandalı Barış Gücü Askerleri, askerde demek doğru mu size aslında bilemiyorum? Soytarılar desem daha doğru... Sizin orada neyin gücü olduğunuz ayan beyan ortadaymış.
İki önemli soru sorması lazım önce bütün Müslümanların, sonrada insan olduğunu zanneden bütün insanların. Birinci soru; bütün büyük silah şirketleri hangi ülkelerin? Soru iki, savaşların bir çoğu hangi coğrafyada yaşanıyor?
1961 Ankara'da başlayıp devam eden bir hayat. İlk ortaokul, lise ve iki yıllık bir üniversite deneyimi, ticaret hayatı Ankara'da iki tane aslan gibi evlat biri dişi biri erkek aslan olmak üzere hayat mutlu bir şekilde akıp gidiyor. Biraz şiir, biraz öykü ve denemelerin sıcaklığında...
Elliyedi seneye sığdırılan bir yaşam. Geçip gidiyor işte şiir, deneme, öykünün sıcaklığında... Yirmi beş yıllık bir birliktelik iki de aslan gibi evlat daha ne olsun?
Mizah ağırlıklı öykü ve denemeler toplumsal ağırlıklı şiirler
Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Erich Fromm
Aziz Nesin, Muzaffer İzgü,