Bir Konserden Kalanlar

Kar taneleri esrikliğinde dökülen notalar eriyip kanımıza karışıyor ve sonra arka sokakta soylu Tuna’yla birleşip çağlıyor.

yazı resim

Yerden yüksekte, tavana yakın geniş pencerenin özenle katlanmış bol fırfırlı, yüreği hafifleten somon rengi perdelerinin arasından bir Temmuz gecesine ait henüz tam kararmamış gökyüzünün grimsi ışıklarının içeri girmesini salonun ortasında kemancıların üzerlerine inen devasa kristal avizelerin güçlü parıltıları engelliyor. Her gece tarihi barok binanın somon renkli alçı kabartma süslemeli duvarlarını kimi okşayan kimi inleten, bedenlere sığmayan Strauss valsının yumuşak ve hızlı notaları, bu gece de bizim bedenlerimizi tıpkı bir ipek kozalağı gibi sarıp sarmalıyor. Kar taneleri esrikliğinde dökülen notalar eriyip kanımıza karışıyor ve sonra arka sokakta soylu Tuna’yla birleşip çağlıyor.

Maestronun ilk hareketiyle başlayan, Amati ailesinden kim bilir kaçıncı kuşaktan kalan stradivarius kemana ait tedirgin arşenin ürkek tellerle buluştuğu an, tutulan nefesler ve valsın kuş tüyü hafifliğindeki nağmeleri arasında uçuşan kelebekler gibi zarifçe el ele tutuşmuş mutlu bir çift salonun ortasında oradan oraya savruluyor. İkinci kemancı arada bir baktığı notalar dışında kapalı gözleri, müziğin ritmine yetişmek ister gibi hareketli kaşları, kıvrak dudakları ve tuse üzerindeki uzun, ince parmakları ile sahnedeki çiftin dansına eşlik ediyor. Kalın camlı gözlükleriyle miyop kemancı İstanbullu sevgiliyi andırıyor.

İpek kozalaklar içerisinde yerlerinde sessizce oturan dinleyiciler birazdan kristal avizeden yayılan ışıltıların altında dans etme sırasının kendilerine geleceği anın heyecanıyla yürekleri kıpır kıpır. Arkada Tuna Nehri, nasılda bir telaş, Karadeniz’e ulaşmak için hızlı hızlı akıyor.

Yüksek pencerelerin ötesinde artık iyice yerleşen karanlığın içinde yüzlerce göz kırpar gibi yanıp sönen parıltılardan biri ikinci kemancıya kayıyor. Kayan yıldız kutsal parlak bir taç olup şimdi de mağrur, duygulu kemancının üzerinden parıltılarını saçmaya devam ediyor. Şıp sevdi gönülden gözle görülmeyen duygu halatları, bir peri masalındaymış gibi yıldız taçlı kralı sarıp sarmalıyor. Biraz önce içilen bir kadeh şampanyanın fitillediği ateş, pervasız düşünceler, havada ahenkle dolaşan sihirli allegretto notaların arasında dans eden ikilinin bedenlerinin içine yerleşerek dönmeye başlıyor.

Somon rengi perdeler, kabartmalı duvarlar, devasa avizenin çakmak çakmak ışıldayan kristal su damlaları, kozalaklar içerisinde uçmak için bekleyen sabırsız ipek böcekleri, başındaki halesiyle ikinci kemancı ve alkışlar havada uçuşuyor. Arka sokakta ise çağıl çağıl serin sularıyla Tuna, hiç durmadan aynı yöne doğru akıyor.

Gecenin sihrini bir parça daha uzatabilmek için gökyüzüne asılı sayısız yıldızın parıltılı koridorunda nehir boyu yürüyüşü nafile, mavi Tuna’nın soğuk suları, yüreği acımasızca yakıp kavuran Temmuz gecesinin ateşini bir kez daha söndürüyor.

Başa Dön