01-12-2012 Tarihinde İstanbulda düzenlenen 5. Türk-Arap işbirliği forumunda, iş görüşmelerinden ziyade Filistin gündemi oturuma damgasını vurmuştu. Öyle ki Türkiye Başbakanı Erdoğanın, Filistin bayraklı pastası ve bu pastanın dilimlenerek afiyetlenmesi medyada gündem olmuştu.
Denilebilir ki bunda yadırganacak ne var? Filistinin birleşmiş milletlere gözlemci statüsünde kabul edilmesinin sevincinin, İslam dünyasında ve dolayısı ile Türk-Arap işbirliği toplantısındaki dışa yansımasıdır.
Elbette işin bu yönü, yani sevincin dışa yansıması görmezlikten gelinmemeli. Ancak bu toplantıda Filistinle birlikte, Suriye gündemi de değerlendiriliyordu.
Suriye gündemine kısada olsa değinmeden geçemeyiz. Zira Suriyenin, İslam dünyasında direnişin altın halkası olduğu ve eğer Suriyedeki Savaş, emperyalistlerin istediği yönde başarıya ulaşırsa, İslam dünyasının bir kez daha yüzyıllar boyu sömürge olarak kalacağı ve batının hayat damarlarına kan pompalayacağına şüphemiz yok. Bu kan, batının ekonomisinin olmazsa olmazı olan, enerji kaynaklarıdır. Buraya kadar yazdıklarımızın bilindiğini varsayarak, Erdoğanın Türk-Arap işbirliği toplantısındaki konuşmasında İsrailin, bu aşamadan itibaren, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin oluşumunun önüne engel çıkarmaması gerekir. İsrail de artık görmelidir ki, Filistin sorunu devam ettikçe, bu bölgeye huzur, barış, istikrar ve güvenliğin gelmesi mümkün olmayacakderken, adeta Kudüsün ikiye ayrılmasının meşruluğunu ilan ediyordu. Burada ilan edilen Filsitin devletinin oluşumuyla, aynı zamanda Siyonist İsrailin İslam dünyası için meşruluğunu ve kalıcılığını da garantilemek mesajını içeriyordu.
İslami Direnişin ise İsrailin varlığını meşru görmediğini, Erdoğan görmezlikten gelerek, Filistin sorunu devam ettikçe, bu bölgeye huzur, barış, istikrar ve güvenliğin gelmesi mümkün olmayacak demesiyse, sanki bölgedeki sorunların ana ekseni İsrail değil de Filistinin olduğu gibi tersinden okumanın verdiği ayrı ve ilginç bir yansımasıydı.
Hem de Siyonist İsrailin varlığı devam ettikçe bölgeye huzur ve barışın gelmeyeceğini bilmeyen yokken!
Erdoğanın kurduğu cümlelerde dikkatleri çeken ve işi daha da ileriye götürerek, direniş çekirdeğini suçlayıcı açıklamaları, işin vahametini de ortaya koyuyordu. Öyle kiEsed rejimine hangi gerekçeyle olursa olsun destek verenler, sempati besleyenler de bu rejiminin işlediği suçlara ortaktırlar ve tarih karşısında er ya da geç hesap vermek durumunda kalacaklardır
Erdoğanın bu cümlesinde anladığımı yazayım. Demek istiyordu ki; Suriye artık illegal bir rejimdir (Dikkat edin İsrail demiyor). Hiçbir gerekçenin arkasına sığınarak kalıcılığını meşru gösteremez. Her ne pahasına olursa olsun, bedeli ne olursa olsun, Suriyeyi mutlaka direnişin ekseninden çıkartmalıyız. Erdoğan açıklamalarında, daha da ileri giderek, kendini; tarih adına yargılamada söz hakkı makamında görüyordu. Ve sözlerinin satır aralarında, Suriyeye uyguladığı politikanın mutlak doğruluğunun dışa yansıması vardı. Eğer böyle olmasaydı, (İran-Irak-Suriye-Lübnan ve Hamaslı) direniş eksenini suçlu pozisyonuna koyup, tarihin önünde hesap vereceğine, kendini inandırmazdı.
Haydi diyelim İrana karşı; devlet geleneğiniz sizi reel politika ekseninde kalmanızı, batının yanında olmanızı gerektiriyor.
Haydi diyelim ki NATO üyesi olduğunuzdan dolay ABDnin ve Batının bölgesel jandarmalığını üstlenmişsiniz.
Haydi diyelim ki İsrail ile Stratejik derinlik gereği vazgeçilmez ortaklığınız ve askeri antlaşmalarınız var.
Haydi diyelim ki dünya ekonomik buhran döneminde ve sizin iktidarınızın da Suud ve Katarın Perto-Dolarına ihtiyacı var.
Haydi diyelim ki Neo-Osmanlı hayallerinizden dolayı, iliklerine kadar sömürülmüş Arap dünyasının, devlet geleneği yoksunluğundan kendinize rol biçtiniz.
Haydi diyelim ki İranın Hamasa verdiği desteği görmezlikten geldiniz ve Alinin Zülfikar darbesinin bereketini, kendiniz için politik ranta devşirip, zafer dediğiniz kutlamaya hakkınız var!
Haydi diyelim ki Hizbullahın Filistin direnişine verdiği emekleri duymadınız, görmediniz, bilmiyorsunuz.
Haydi diyelim ki Arapların ve diğer Müslüman halkların kalbinde Kudüsün özel bir yer edindiğini bilen ve yıllarca bu yolu kullanan İranın rolünü kapmak istiyorsunuz!
Haydi diyelim ki Türkiyenin, bugüne kadar Arap dünyasına olan düşmanlığının, Türkiyeye bir şey kazandırmadığını gördünüz ve kendinizi sorgulamaya başladınız, hatalarını telafi etmek istiyorsunuz.
Haydi diyelim ki Stratejik derinlikli Türkiye dışişleri bakanı Davutoğlunun, Tarihin ileride bu dönemleri, Türkiye'nin Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya'ya "muhteşem dönüşü" olarak yazacağınısöylemesi, göğsünüzü kabarttı.
Haydi diyelim ki size göre Beşşar Esadın yönetim ve meşruiyetini kaybetmesi Hizbullah ve Filistin direnişine zarar vermez. Esadın kalmasını İsrail de istiyor olsun!
Haydi diyelim ki Semir Kuntarın yıllarca İsrail zindanlarında kalmasının ne anlama geldiğini bir Müslüman lider! olarak bilmiyorsunuz. Ve Tabii ki Hasan Nasrullah ile İmad Muğniyenin Filistin direnişine verdiği bedelleri, kattığı emekleri de bilmiyorsunuz!..
Peki 33 yıldır İsrailin mutlak şer olduğunu söyleyen, Filistinin özgürlüğünü savunan, hem de bu uğurda ABD ve Batı dünyasından büyük tehditler alan, çeşitli ambargolara maruz kalan İranı, bu bölgede nereye oturtuyorsunuz?
Silahlardan arındırılan ve savunmasız bırakılan, Filistinin göndere çekilen bayrağının koruma garantörlüğünü kim üstlenecek?
Ahmed Cabirinin şehadetinde İsrailin suç ortağı olan Katar mı? Direnişin kalesi konumunda olan Hizbullahı, İsrailden daha tehlikeli gören Suudi Arabistan mı?
Gazzenin dünyaya açılan tek sınır kapısı olan Refahın, Gazze savaşında dahi Gazzelilere açmayan Mısır mı?
Yakasındaki armadan tutunda, kolundaki düğmeye varıncaya kadar İngiliz kraliyet ailesinden hangi markayı kullanması gerektiğini danışan Ürdünlü Abdullah mı?
Sahi kim üstlenecek? Sakın Türkiye demeyin. Zira Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir.
Bu olasılıklara eklenecek ihtimaller elbette çoğaltılabilir. Onlardan biri de Erdoğanın: Türk-Arap işbirliği toplantısına katılan Arapların şahsında, batılı ve İsrailli dostlarına, Filistini, İranın ekseninden çıkartıp size böyle ikram edeceğiz(!) demek mi istedi?
Ya da Suriyeyi direniş ekseninden çıkarttığının ilanı olarak şimdiden Filistin bayraklı pastanın ardından, sırada Suriyenin coğrafi yapısını dilimlemek var demek mi istedi? Ne de olsa, ABD ve NATO üslerine Kürecik ve Patriotlar da eklendi.
Hamasın, Gazzeyi savunma savaşında Mahmut Abbasın ayak oyunlarına rağmen, Suriyedeki iç karışıklıklardan dolayı Gazzeye yardım edememesi, buna rağmen fecr-5 gibi Füzelerle direnerek zafer kazanması. Akabinde aniden birleşmiş milletlerde, Filistine gözlemci devlet Statüsü verilmesi ve Partriotların NATO topraklarının bir bölümü olan Türkiyeye konuşlandırma isteği.
İsmail Haniyye ve Halid Meşalin, Böyle bir günde davet edilmemesi ve Filistin bayrağının pasta haline getirilerek Arap Kralların ağzına layık bir güzel afiyetlenmeleri, daha çok yoruma açık olsa da
Direnişin Gazze kolu, korsan İsraile karşı verdiği 8 günlük savaşta, İranın desteği ile kazandığını gizlemeyi İsrail bile onuruna yedirip, itiraf etmekten çekinmezken
Filistinliler için özgürlüğe giden yolun Kilometre taşlarının direniş ekseninde kalması gerektiğinin bilinmesine rağmen.
Peşin ilan edilen bir zaferin pastası, yapay sevinç çığlıkları eşliğinde Filistinin kuruluşu medyanın üstüne abandığı gibi olmasa gerek!
Öyle ya da böyle, Filistin direnişi her geçen gün biraz daha olgunlaşıp zafere ve tam bağımsızlığa doğru yol alıyor. Buna karşılık İsrail ise hergün biraz daha dağılmanın ve yok olmanın sınırına doğru gerilerken, NATOnun önasyada kolu olan Türkiye ve onun Arap dostları pasta kesmenin verdiği haz ile ne zamana kadar tatmin olacaklar bilemiyoruz.
Bayraklar: genellikle milli değerleri ve milletleri temsil eden birer sembolden öteye geçip, manevi değer taşımazlar. Bu değerlendirmeden iki bayrağı müstesna gördüğümü belirteyim ki onlardan biri Haydut İsrail bayrağıdır. İmam Humeyni İsraille her türlü ilişkinin haram olduğunu ilanından dolayı bir Müslüman için İsrail bayrağı hariç diğer bütün milletlerin bayrağı aynı oranda değer görmelidir. Diğeri ise Huseyni direnişin çekirdeğini temsilen, Kerbelanın varisi olan