**Modern bilim insanlarının ortaya koyduğu en temel gerçeklerden biri evrenin bir başlangıcının olduğudur. Bugün "Büyük Patlama" (Big Bang) olarak adlandırılan bu olay yokluğun içinde muazzam bir enerjiyle vuku bulmuş ve ardından maddenin temel yapı taşı olan atomlar oluşmuştur. Bu atomlar daha sonra bir araya gelerek yıldızları galaksileri, Dünya'yı, Güneş'i ve nihayetinde evrendeki bütün sistemleri meydana getirmiştir. Ancak bu gelişmeler rastlantılarla açıklanamayacak kadar kusursuz ve düzenli bir yapıya sahiptir. Çevremizdeki her şey bedenimiz, oturduğumuz koltuk, yediğimiz meyveler, gökyüzü, toprak, su, hayvanlar ve bitkiler Büyük Patlama'nın ardından oluşan atomların bir araya gelmesiyle hayat bulmuştur. Fakat burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus vardır: Şuursuz atomların kendi kendine bir araya gelerek bu kusursuz yapıları oluşturması mümkün değildir. Her şeyde açıkça görülen bu üstün düzen ve denge ancak sonsuz bilgi ve güç sahibi olan Allah’ın yaratmasıyla açıklanabilir. Atomları incelediğimizde bu gerçeği daha net görebiliriz. Her atomda merkezde proton ve nötronlardan oluşan bir çekirdek yer alır etrafında ise saniyede yaklaşık 1000 kilometre hızla dönen elektronlar bulunur. Bu elektronlar belirli yörüngelerde hareket eder proton ve elektron sayısı her zaman dengede tutulur. Eğer bu dengede en küçük bir sapma olsaydı atom diye bir şey var olamazdı. Bu olağanüstü yapı yokluktan doğan bir patlama sonrasında kendi kendine rastgele bir şekilde oluşmuş olamaz. Bir patlamanın ardından ortaya çıkması beklenen şey düzensizlik ve kaostur. Oysa evrende patlamanın hemen ardından bile mükemmel bir düzen ve uyum vardır. Farklı zamanlarda ve farklı yerlerde oluşan atomlar sanki tek bir merkezden çıkmış gibi uyum içindedir. Her biri amaca yönelik mantıklı ve düzenli yapılar meydana getirir. Bozuk, işlevsiz, amaçsız oluşumlar görülmez. Her şey en küçük birimden en büyük galaksi sistemlerine kadar yerli yerindedir ve çok büyük bir amaca hizmet etmektedir. Bu olağanüstü düzen üstün kuvvet sahibi olan Allah’ın varlığının açık bir delilidir. Evrende görülen sistematik yapı atomlardan başlayarak galaksilere kadar uzanır. Ve bu düzenin kör tesadüflerle veya kontrolsüz bir patlamayla açıklanması mümkün değildir. Bu noktada ünlü fizikçi Roger Penrose’un ifadeleri oldukça çarpıcıdır. Penrose evrenin varoluşunda bugüne dek tam anlamıyla kavrayamadığımız derin bir amacın ve düzenin bulunduğunu belirtir. Gerçekten de "evren sadece öylesine var" düşüncesi evreni ve varoluşu anlamaya hiçbir katkı sağlamaz. Çünkü her detayında ince hesaplar ve hassas dengeler bulunan bir evrenin kör bir rastlantı ürünü olduğunu iddia etmek aklın ve bilimin tüm prensiplerine ters düşer. Bilimsel çalışmalar Büyük Patlama'dan sonra mükemmel bir dengenin oluştuğunu göstermektedir. Atomun yapısındaki hassas denge yıldızların ve gezegenlerin oluşumu, Dünya’nın yaşama elverişli hale gelmesi ve canlı yaşamın ortaya çıkışı tüm bunlar akıllı ve üstün bir iradenin eseri olarak açıklanabilir. Dolayısıyla evrenin kökenini ve düzenini anlamaya çalışan her tarafsız zihin sonunda Allah'ın varlığını ve üstün yaratışını kabul etmek durumunda kalır. Özetle modern bilim evrende gözlenen bu muhteşem düzen ve dengeyi açığa çıkararak 19. yüzyıl materyalist felsefelerinin iddialarını geçersiz kılmıştır. Artık açıkça görülmektedir ki evreni yoktan var eden, ona mükemmel bir düzen ve denge takdir eden, her anını kontrol eden bir Yaratıcı vardır: Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbi olan Allah. Materyalizm yalnızca akla ve bilime aykırı olmakla kalmamış aynı zamanda insanlık tarihinde batıl bir inanç olarak yerini almıştır. Gerçek bilgi ve bilim insanı Allah’ın varlığına ve O’nun üstün kudretine ulaştırır.
**
