Hamakat!

Yozgatın Sarıkaya ilçesindeki bekçi Memedi biliyoruz da Fransanın köylüğünden Parisli Jean-Paul Sartrı bilmiyoruz Ali Şeriatî denildiğinde tüylerimiz diken diken oluyor. Zira adamcağızı bizzat şeriat zannediyoruz

yazı resimYZ

(Belki de "İdiotik Vaziyetler II")

Bizler kifayetsiz muhterisleriz!..
Kalleş, korkak, dedikoducularız!..
Neden?
Çünkü senin gibi:
Sular seller gibi çağlayan Türkçe'mizin yanı sıra; Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Rusça vs. bilemediğimizden...
Karşında ezikleri oynadığımız onca meziyetin var.
Meselâ çaresizliğimiz:
Lettre sur les Avaugles à Lusage de Ceux Qui Voient i Denis Diderot değil de sen yazıp, Aydınlanma Çağına katkıda bulunduğundan...
Lettres Philosophiques ve Lettres Anglaisasları Voltaire değil de sen yazarak Aydınlama Çağına ve demokrasiye şerh düştüğünden...
Tolstoy kim oluyor, Dostoyevskiy de ne menem adamdır?! Prestuplenie i Nakazanie ve Voyna i Mir de senin kaleminden çıktığından...
Gülistan ve Bostanı sen yazarak Sâdînin bilgeliğini elinden aldığından...
Hâfızın ferasetini, Hayyamın zekâsını ve nüktesini bire bir sen sergilediğinden...
Mevlânânın hoşgörüsünün, tasavvufî derinliğinin ve yüceliğinin günümüz temsilciğini sen kapıp, başkalarına zerrece fırsat vermediğinden, Mesneviyi satır satır sen derc edip kemâle erdirdiğindendir...
***
Eh, ne yapalım?!
Kuran müfessiri sen...
Altı bin altı yüz altmış altı âyet senin dilinde ezber...
Sâhih hadislerin tamamı senin hafızanda...
Üstüne üstlük Emevîlerin uydurduğu hadislerin bülbüllüğü de senin müktesebatında
Ayrıca...
Dörtlü Takrir de senin kaleminden çıktığından...
Yassıadada Menderesin avukatlığını yaptığından; zaman zaman askerden Tompson dipçiği yediğinden...
Menderes ve arkadaşları, Deniz Gezmiş ve arkadaşları yağlı kendire çekilirken; dünyayı ayağa kaldıran bir insan hakları savunucusu olarak, yerküreye nâm salan gene sen...
Burada bir hâşiye açıp bunu da sormak benim hakkımdır:
Bizler, yetmişli yıllarda: Allah, Kuran, ezan, vatan, millet, bayrak diyerek kızıl kurşunlara göğüslerimizi gererken; sen, hangi kuytulara siniyor, kimlere el kaldırıp teslim bayrağı çekiyordun?
El hak;
12 Eylül mâhkemelerinde idamla yargılanan, taş binalarda işkencelerden geçirilen yine sen...
***
Uzatmayalım...
Bu kadar ulu vasıfların sâhibi ve zor zamanların muhatabı sen iken...
Bizler kifayetsiz kalıyoruz tabiî...
***
Eh, son tahlilde: Cahalık gardaş, nidek?
Ayıbımız büyük, utanmadan bir de mütefekkir numarası yapıyoruz.
Meselâ:
Yozgatın Sarıkaya ilçesindeki bekçi Memedi biliyoruz da
Fransanın köylüğünden Parisli Jean-Paul Sartrı bilmiyoruz
Ali Şeriatî denildiğinde tüylerimiz diken diken oluyor. Zira adamcağızı bizzat şeriat zannediyoruz
***
Başka marifetlerimiz de var!
Entel dantel tayfasından anlamını dahi bilmediğimiz birkaç marjinal kelime araklayıp, papağan gibi sürekli onları tekrar yazıyor, ekranlardan onları halkın gözüne sokuyoruz...
Zurnanın zırt deliği bir adam olduğumuzu unutup, demokrasi adına canlarını ortaya koyanlara ucuz kahramanlık taslamaya kalkarak saldırıyoruz...
Yalakalığımızı, yardakçılığımızı, yandaşlığımızı bayrak yapıp arş-ı âlâya çekmeye çalıştığımızı yüzümüze vuranlara köpürüp, kudurup; ağzımızdan tükürükler saçıyoruz...
Korkak, kalleş, dedikoducu nâmertleriz bizler!
***
Affınıza sığınırız Haşmetmeap!
Siz hiç:
İroni, hiciv, alegori, teşbih, istiare, kinaye, teşhis, tecahül-i arif vs. nedir bilir misiniz?

Başa Dön