Her nefesimde
İğneler batıyor artık
Dinlenmiş yüreğime
Heyecan, coşku, tutku
Yiyemediğim ekmek
İçemediğim su gibi
Ya açlıktan öleceğim
Ya da şu iğnelerden
Geceleyin yolda
Işıklar alıyor gözümü
Gündüzse güneş
Sevgim,
Bir kova deniz suyu
İçinde balıkların can verdiği
Her oltamda
Birkaç balık katlediyorum
Bir ses bin gürültü
Bir ışık bin karanlık
Bir cümle bin hüzün
Darağacının üzerinde dolaşan
Sersem bir kediyim
Aşağıya sallanan
Halatla oynuyorum
Bir sandalye bin bakış
Bir sandalye son bakış
Kasıtlı ölümler
Her şafak kaçışında
Kalkmayan cenazeler
Ceset kokusu
Bir gün batımı
Yaş damlatıyorum kalemimden
Islak cümleler kuruyorum
Kupkuru dehlizlerinde
Düşünce mağaramın
Sakin bir mum ışığı
Dans ediyor aramızda
Aramızda koca bir hayat
Aramızda onca zaman
Hemen yanımda
Faili bir sevgi
İz bırakıyor
İğneler acıtıyor
Telesekretere bağlanmış
Bir hayat sürüyorum
Mesajlarını
Bir benim dinlemediğim
Camı açtığımda
İçeri hayat doluyor
Dışarı kaçan
Hüznün dumanı
Kör olasım geliyor
Sağır olasım
Ne koşayım
Ne yazayım
Her nefesimde
Ölesim geliyor
Bir nefes bin iğne
Bir hayat bir ölüm
Alıp başımı gidesim değil
Alıp başımı
Köpeklerin işediği
Bir köşede
Dinlenmiş yüreğimle
Ölesim geliyor
Mayıs 2002