minik elleriyle içime dokunan çocuk
söyle!
çapaklı gözbebeklerinde kaç hayat saklı
kirli mendiline savrulmuş şu madeni değerin
kaç ekmek fiyatı
yüzündeki şaşkın tebessüm
titreyen dudağından dökülen abi
biliyorum zoraki
beşerin bedeli ödeyen çocuk
söyle!
aslında ben miyim sendeki
ben insanım sen değilsin öyle ya
söyle şimdi nasıl bakıyorsun bizim dünyaya
sokakların cinayet
caddelerin pazarlık dolu
sende olmayan menzil
bende üzerine basmanın şevki
söyle söyle ki bileyim
durduğun yer mi şeceremdeki mevki
sağ elinde kağıt mendil
sol elinde pilot kalem
ikisi bir arada kaç lira
yüz katını versem ne dersin çocuk
sığar mı insanlığım üç beş satıra
şimdi bir hayal kuralım
olmayan umuduna inat
hadi buda mı yasak
düşlerini de mi kirletti
üzerimden sıçrayan pasak
ah çocuk sen yaşadıkça ben
ben yaşadıkça sen olmamalısın
tezat emperyalizme bu tablo
önünde eğilmemeli mağrur bedenim
sen sürünmelisin
adam gibi ezmeliyim gözyaşlarını
dolu dolu yağmurlarda hızla geçmeliyim önünden
ıslamalıyım zaten ıslak ayaklarını
ardından buza kesmiş bir gecede
zevk olsun diye yakmalıyım
kartondan yataklarını
bana öfke kusmalısın çocuk
on yaşında baliye
ardından kokoya
sonrada ne varsa doldurmalısın damarlarına
direnme çocuk ! abi mendil diye
unutma bu yaşam sana insanlıktan hediye
seni köşede bekleyen babana sor çocuk
sattığın her kalem için elindeki kağıda çentik atan
işte o adam!
iki dakikalık hevesle seni yaratan
dönüp ardından bu acımasız düzene satan
affet çocuk koklayamam kara güllerini
biliyorum ki
elimi uzatsam sana
içindeki nehir yutar beni
]