"Yazmak, aslında hiçbir şey yapmadığınızı kanıtlamak için harcanan en çok zaman ve çabadır." - Ursula K. Le Guin"

Karanlığın Gölgesi

Karanlık gerçeklerin peşindeki bir dedektifin, katil olup olmadığından şüphelendiği Kamil'i gözlemlemesi. Cinayetin beklenmedik anlarda, en sıradan insanlar tarafından işlenebileceğine dair düşünceler. Boş sokaklarda, şafak vakti bir şehirde geçen bu gerilimli anlatı, herkesin potansiyel bir katil olabileceği fikriyle okuyucuyu sarsıyor.

yazı resim

Karanlığın gölgesinde kalan gerçekleri, bildiklerinden daha fazla olan bilinmeyenleri öğrenmek istiyordu. Mesleki tecrübesinin doğurduğu iç güdü engellenemez bir şekilde harekete geçmişti. Kamil’i süzüyordu. İlk hal ve tavırları; onun bir katilden çok başkasının işlediği bir suçun ihale edildiği fakat yaşadığı aşkın derinliğinden bundan bihaber gibi görünüyordu. Lakin cinayete akıl sır ermezdi. Çünkü herkes bir anda hatta ölenin dahi ihtimal vermediği garip gerekçelerle bu eylemi gerçekleştirebilirdi. Cinayet bir meslek değildi ve üzerinde çabalanmazdı. Gözlerini koleksiyona doğru çevirdi. Biliyordu ki herkes bir katil adayıydı.

O pazartesi sabahı sokaklar bom boştu. İşlerine ve okuluna gidenlerin kalabalığından eser yoktu, çünkü gün yeni ağarmaya başlamıştı. Şehrin bol merdivenli, iniş çıkışlı sokaklarında bu kente has belediye görevlilerinin eşeklerin sırtında heybelerle çöp topladıkları manzaradan başka bir şey yoktu. Şehrin farklı adreslerinde camları koyu renkli arabalar park ettiğinde ise henüz uykusundan uyanmak üzereydi şehrin sakinleri. Arabalardan inen memurlar hızla elindeki adreslere doğru sessiz ama kararlı adımlarla koyuldular. Kapı zilleri çalınıp açıldığında ise; dört farklı insanın eş zamanlı olarak fal taşı gibi açılmış gözleriyle karşılaştılar. Savcılığın gözaltı ve arama kararı yüzlerine okunduğunda ise artık neden karşılarında polislerin olduğunu kavramaya başlamışlardı.

Bu sabah hareketliliğin bir sebebi vardı. Önceki pazar akşamı Poyraz müdür, bu vakaya bakan savcıya gitmiş, çalışmaların son haliyle ilgili bilgi vermiş ve bu sabahtan başlayarak yapılacaklara karar vermişlerdi. Giderek artan ilgisiyle basın atlatılarak yapılan bu görüşmede alınan kararların cinayetin çözümünde bambaşka ufuklar açacağını henüz bilmiyorlardı.

Suç soruşturmalarına bilimsel bir bakış açısı gerekliydi. Laboratuvar gibi bakılmalıydı her detaya, kesinlik yanılgısı sizi yanlış yola sevk edebilirdi. '' Kesinlik illeti de bilimsel merakı yok ederdi. Zira kesinlik keskinliği, keskinlik kibri, kibir körlüğü, körlük karanlığı ve karanlık daha fazla keskinliği getirirdi. Bu dünyada bariz olan tek şey vardı; Gayretkeşlik tembellikten iyidir, coşku uyuşukluktan yeğdi. Sorular yanıtlardan daha önemli, merak etmek emin olmaktan üstündü.''

Göz önünde duran sebepler ve deliller değil, aslında çoğu zaman hesapta olmayan gözden kaçan detayların belirleyici olduğu durumlarda hiç de az değildi. Ünlü polisiye yazarı John Verdon ''Fırtınada yanacaksın '' kitabında bu durumu ''Evraka yanılgısı'' olarak tarif etmiş ve '' Basit bir ifadeyle, kişinin kendi keşiflerine, özellikle de kasten gizli tutulmuş bir şeyler keşfettiğinde; başkalarının yaptığı ya da aktardığı keşiflerden daha büyük önem atfetmesi şeklinde açıklanabilir. Yunanca ''ben buldum'' anlamına gelen evraka kelimesi bu yüzden seçilmişti. Bu, kişiyi kendi yargılarının tarafsız ve tutarlı, aksi istikametteki fikirlerin ise taraflı ve hatalarla dolu olduğunu düşünmeye sevk eden temel bir insani eğilimdi. Bu düşünme şekli soruşturmayı yanlış yola sevk edebilirdi, ya da zannettiğimiz veya bulduğumuzu sandığımız verilerden yola çıkarak karara vardığımız bir yargının ne kadar yanıltıcı ve hatalı olabileceğini göstermektedir. ' diye açıklamıştı. Olan biteni düşünürken zihninde beliren birçok ihtimal kafasında cirit atıyordu Poyraz müdürün.

Bu vakada sadece cinayete giden tehdit ve kaos olmadığını düşünüyordu. Aynı zamanda hayatını kömürle kazanan bu şehrin lokomotifi olan yıllanmış bir kurumun satın alma gibi hayati bölümünde halının altına süpürülen tortuların da ortaya çıkmasına yol açabilirdi. Acaba bu korku veya panik miydi, tehdide varan ve sonucunda belki de cinayete giden yolun taşlarını döşemiş olan? Özel hayatlarında iç içe geçtiği bu sarmal mı vahşi bir cinayete sebep olmuştu? Kriminal dünyanın bilinen teorilerinden biriydi, küçük suçlardan büyük suçlara giden görünmez bir yol olduğu. Daha büyük kayıpların göze alınamadığı durumların en beklenmedik sonuçlara yol açabileceğini biliyordu.

KİTAP İZLERİ

İNCİR KUŞLARI

Sinan Akyüz

Zambaklar Ülkesinde Açan Kan Gülleri: "İncir Kuşları" Sinan Akyüz’ün gerçek bir yaşam öyküsünden yola çıkarak kaleme aldığı "İncir Kuşları", okuru 1990'ların başında Avrupa'nın kalbinde patlak
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön