Körleşme

Elias Canettinin romanı Körleşme 40-50 yıl önce ilk Ahmet Cemalin çevirisiyle yayınlandı. Yaklaşık yarım asırlık kitabı ömrüm boyunca ya bir ya da iki kez üzerinde düşünmeden, tartmadan okudum. Şimdi yine elimin altında ve tekrar not olarak okuyorum

yazı resimYZ

Elias Canettinin romanı Körleşme 40-50 yıl önce ilk Ahmet Cemalin çevirisiyle yayınlandı. Yaklaşık yarım asırlık kitabı ömrüm boyunca ya bir ya da iki kez üzerinde düşünmeden, tartmadan okudum. Şimdi yine elimin altında ve tekrar not olarak okuyorum

Elias Canetti soğuk bir mizahın, incelikli, mesafeli bir kara yerginin eşliğinde yazmış bu biricik romanını. Meramımı biraz daha açmak için kitaptan alıntı yapacak olursam: Mağrur bilim adamı Kien, kitaplarına iyi baktığı için hizmetçisi Thereseyle evlenir. Nikâh töreninden sonra; Rastladıkları ilk durakta tramvay beklemeye koyuldular. Kien, bugünün diğerlerinden ayrı hiçbir yanı olmadığını belirtmek için taksiye binmekten kaçınmıştı. Tramvay geldiğinde basamaklara önce kendi sıçradı. Ama daha vagonun sahanlığındayken, önce karısını bindirmesi gerektiği aklına geldi. Arkası dönük olduğu halde tramvaydan aşağı inerken, Thereseye şiddetle çarptı. Biletçi öfkeyle yola devam işareti verdi. Tramvay, ikisini de durakta bırakarak hareket etti.

Canetti, Kafkayı tanıdıktan sonra, aradığı üslubu bulduğunu söyler. Belki de bu yakın gelecekte olup biteceklerin kaygısını taşıyan bir üsluptur. Günümüz okur yazarlarına saçmalık gibi gelen ancak dört beş yıl sonra o saçmalık korkunç gerçekliğin kendisi olup çıkmıştır. Körleşmeyi zaman dilimi belli, tarihe kanlı damgalar vurmuş bir dönemin habercisi sayarsak hiç birimiz bu üslubu yadırgaayız. Zira kitabın bölüm başlıkları bile kendi döneminin sebeplerini on ikiden simgeleyerek:
Dünyasız Bir Kafa, Kafasız Bir Dünya, Kafadaki Dünya olarak belirtilmiş.

Kitapta, mağrur, bencil, işlevsiz, faydasız bilim insanı Kienin çözümlenmesinde faşizme adım adım yaklaşan Avrupanın bir açımlanması ile karşılaşırız. Faşizmden, nasyonal sosyalizmden, sloganlardan hemen hiç bahsedilmez bu kitapta. Öte yandan bu roman, yalnızca bu sloganları kılgıya geçirecek karanlık bir ortamın bütün panoraması gibidir. Üstelik daha ortalık süt limanken, uygar yaşam yerli yerinde dururken Kien için dış yaşam, başkalarının ortak dünyası kaybolmuş; dahası hiçbir zaman var olmamış gibidir. O, maddi gerçeklikleri yok sayan, kitaplar dışındaki dünyayı, çoğunluğun dünyasını küçümseyen kafasız bir dünyanın adamıdır. Bundan da sonsuz bir mutluluk duymakta, kendi kabuğu içinde Çin dil ve uygarlığının görkemiyle haşır neşir yaşamına bakmaktadır.

Therese ise kitapsız (kültürsüz) bir dünyanın, basit, yaygın anlamıyla maddi dünyanın simgesidir. Kitapları eşya diye gördüğünden korur ama okumaz Kienle Theresenin bileşkesinden doğacak cehennem, çok değil, Körleşmenin yayımlanışından birkaç yıl sonra, bütün Avrupanın genel görünümüne dönüşecektir. Böylesi bir kehanet romanı söz konusu olunca, Dostoyevskinin Ecinnileri ve Stalin Rusyası da aklıma gelmedi değil.. Kien için dış yaşam kaybolmuştur dedim. Şöyle de denebilir: Kien, yaşadığı dünyada gerçekliklerle olan organik bağlantısını tümüyle yitirmiştir. Avrupanın gittiği yerden habersiz, kendi sarsak değerlerine körü körüne bağlı yaşamaktadır. Bu da ilginç bir tarzda romana yedirilir.

Örneğin, Kien, kendisine bir caddeyi soran yurttaşını dinlemez. Körleşme sonucu, bir üçüncü kişinin, yanıt verecek sıradan bir başka yurttaşın varlığına inandığından, sorunun tekrarlanmasını ve yanıtsız kalışını büyük bir hazla izler. Yanıtlamaktan kaçınan üçüncü kişi, Kienin gözünde, böyle adi soruları yanıtlamadığı için saygın bir kişi konumundadır. Caddeyi soran yurttaş, sonunda bir güzel tokatlar Kieni. Ama Kien, başına gelen olayı, gündelik, sıradan bir bayağılık şeklinde algılar. Artık hiç sokağa çıkmaması gerektiğini düşünmeye başlar. Canettinin cehennem dünyasına bakışında yüce gibi gözüken, ama gerçekliğe ayak uyduramamış ülkülerin tümü kapı dışarı edilmiştir. Körleşme neredeyse umutsuzluk üzerine kurulu bir roman olarak durur. Söz verdiği tek umut ise cehennem ateşinden semenderin sağ çıkabileceğidir!

Theresenin tutumundaysa, kör iktidar hırsını kavramak olası. Aslında maskesiz bir yüzle Kienin karşısına çıkıyor hizmetçi kadın; saklamadığı istekleri ve tercihleriyle: Ev, eşya, para, daha çok para, paranın sağlayacağı şan, şöhret ve o meşhur görkem! Bunlardan ibaret Therese. Sonu gelmeyecek ihtirasıyla başarıya koştuğunu sanır.

Körleşme dış görünüm olarak, yaşadığımız dünyanın somutluğuyla hiçbir özdeşlik taşımaz. Bir delinin bakış açısından yazılmışçasına çarpıktır ortaya çıkan atmosfer. Ne var ki, 1935-1945 yıllarının keskin çizgili bir maketi bu romanda eksiksiz biçimde karşımıza çıkarılmıştır. Somut dünya, Körleşmenin yayımlanışından biraz sonra, romanda anlatılanların hepsini tek tek yaşamaya başlar. Kafasız bir dünyada, dünyasız bir kafayla yaşamanın dehşet verici bedeli bir bir ödenmektedir.

Romanın sonlarına doğru, bilim adamı, hizmetçi, kapıcı, cüce ve karakol simgeleri Avrupa kültürünün içine atılmakta olduğu cehennem ateşini hissettirirken, bir yandan da Amerika hayali patlak verir. Canettinin soğuk mizahı artık doruktadır. Batan Avrupa yalnızca Amerikanın işine yarayacakken; Kien de Therese de, ötekiler de Amerikan rüyasını görmeye başlar.

Her şeyi küçümseyen, içine kapandıkça sanrılara sürüklenen, küçümseyişi ve içe kapanışıyla kendi ürkünç, ibret verici sonunu hazırlayan Kien, hâlâ kurtarış, aydınlatış reçetelerini sunmaya devam eder. Tabii, Therese de yeni kocasının ve eski efendisinin kurtarış, aydınlatış reçetelerini azdırmaktan geri durmaz. Örneğin, Therese birdenbire okumak, aydınlanmak arzusuyla yanıp tutuşmaya başlar. Kien ise eski hizmetçisi, yeni karısı Thereseye nasıl, ne türden bir kitap seçmesi gerektiği konusunda düşünmektedir:

Yalnızca bir roman söz konusu olabilirdi Therese için. Ne var ki roman okumak hiçbir ruhu zenginleştiremezdi. Romandan belki alınan zevk için ödenen bedel, pek yüksek olurdu; en üstün kişilikleri bile bozardı romanlar. Romanlar sayesinde insan; kendini her türlü insanla özdeşleştirmeyi öğreniyordu. Değişiklikten zevk almaya başlıyordu. Kişilikler parça parça çözülüp, hoşa giden kahramanların kalıbına giriyordu. Her görüş açısı savunulabilir oluyordu. Okur, gönüllü olarak kendini yabancı hedeflerin akışına bırakıyor, bu yüzden uzunca bir süre için kendi hedeflerini gözden yitiriyordu. Romanlar, yazarlık yapan bir oyuncunun, okurlarının bir bütün oluşturan kişiliklerine batırdığı kamalardı. Oyuncu, kamanın gücünü ve karşılaşacağı direnci iyi hesaplayabildiği oranda hedef aldığı kişiliği parçalayabiliyordu. Devlet, romanları yasak etmeliydi. der.

Kienin sağıltacakken zehirleyen reçeteleri, Theresenin işine bir süre yarar. Onun derdi tasası Kieni ortadan kaldırmak, evin, malın mülkün üstüne oturmak, mutlak iktidarının zaferini yaşamaktır. Fonda Avrupa cayır cayır yanarken

Körleşmeyi okurken bu ülkeyi de zihnimin içinden geçirdim. O kadar çok benzer durumlar var ki kendi kendime şaşırıp kaldım

Her ne ise
Dilerim Kien, Therese, Avrupa ve isimleri olduğu gibi kalır ve bu okuduğum isimler hiç değişmeden romanın içinde sonsuza kadar kalır, durur

Sağlıcakla kalın

Yorumlar

Başa Dön