Saat 05. 50

düşünmek somutlaştı nicedir.. onu görüyorum, hissediyorum ve duyuyorum... ve acısı ki çok derinlerimde

yazı resim

pranga izlerine benzeyen, ayak bileklerimdeki çorap izleriyle temizlikten yoksun fakat temiz ve kurumayı bekleyen çamaşırların ıslattığı yatağımın içine girip, sıcaklığı kendine bile yetmeyen bir battaniyeyi, kürek kürek toprağı yaşlı gözlerle yaşamdan ölüme serper gibi üzerime çekiyorum. ciğerlerimde, önce hapsettiğim sonra gökyüzüne üfleyip azad ettiğim sigaranın dumanından kalma sızıyla uykuya dileniyorum.

sormayın nerede, nasıl olduğumu. ben de bilmiyorum. ve öyle geliyor ki anlatmaya bir başlarsam, süzülecek cümlelerim, damlaya damlaya ceviz kabuğunu bile doldurmayacak maviliklere.

ölmek için bu denli didindiğime bakmayın. iple çekiyorum onu; fakat çektiğim iple bağlayacağım onu, dört bir yanıma çevreledikleri bu duvarların birine yasladığım üç ayaklı sandalyeye. ve elbet bir gün yıkacağım bu dört duvarı -ölümüme çokça yakın bir tarihte...

yazın bile erimeyen başı karlı, dumanlı dağlar gibi duruşuma aldanmayın, saçlarımdaki bu bembeyazlara bakıp; çokça erezyona uğradım, elalemin konuşlanmalarıyla.

gözlerimin altı mor aslında, izin vermiyor artık yeni akım "kozmetizm" kadınların içlerindekini dışarı vurmaya...

Başa Dön