Zift Karanlığında Motor Sesleri
(ömer kırat) 17 Şubat 2005 |
Deneysel |
| |
muebbetmuhabbet.com adlı sitenin üyesi olan iki kafadar, site forumlarının dar kalıplarını yırtarcasına, doğaçlama bir hikaye yazmaya karar verirler. Yazarlardan "ben" olanın askere gitmek zorunda kalması ile yazının bitirilmesi, diğerine kalmıştır. |
|
Robotlar
(ömer kırat) 23 Mart 2005 |
Bilim Kurgu |
| |
Robotlar ve yapay zeka ile ilgili söylenenler henüz daha "bilim kurgu" seviyesinde iken, gelecekte yaşanması muhtemel bir tuhaflığı ayağınıza kadar getiriyorum. İşte hizmet... |
|
Dilencilerin Tanrısı
(ömer kırat) 31 Mart 2005 |
Anı |
| |
Dilencilerin dejenere ederek kullandığı bir kelimenin aslında basit bir kullanım hatası olmadığını anlatan bir gezi yazısı... |
|
Kolaya Kaçmak
(ömer kırat) 5 Nisan 2005 |
İronik |
| |
Kısa hikaye denen edebi türün, hipofiz fakiri yapıtlarından biri... |
|
Ordu Olmayan Adam
(ömer kırat) 6 Nisan 2005 |
Fantastik |
| |
Ünlü yönetmen Coen kardeşler, tek bir silahlı kişinin bütün kötü adamları öldüremeyeceğini kanıtlamak için "Tek Kişilik Ordu" olgusuyla ilgili bir film yaparlar.
Orda Olmayan Adam filminden hemen sonra... |
|
Muz Kabuğuna Basıp Düşen Maymunun Hikâyesi
(ömer kırat) 15 Nisan 2005 |
İronik |
| |
Bazıları, evrimin gerçek olduğuna ve doğal-seleksiyonun (bir şekilde) tanrı tarafından gerçekleştirildiğine inanır. İşte bu hikâye, o ihtimal üzerine bina edilmiştir. |
|
Dünden Sonra Yarından Önce
(ömer kırat) 10 Mayıs 2005 |
İronik |
| |
Bush'un Rusya gezisinin ve 2. Dünya Savaşı Zaferi kutlamalarının beni yazmaya zorladıkları bir hikâye... |
|
Cairo İnternational Airport
(ömer kırat) 23 Mayıs 2005 |
Fantastik |
| |
Birşey olacaksa olacaktır, olmayacaksa olmayacaktır. Olayın arkasındaki nedenlerin karmaşıklığı, olayın ardında bir "bilinç" olduğu anlamına gelmez. |
|
Kedi Maması
(ömer kırat) 2 Mart 2006 |
Beklenmedik |
| |
Hayvanların akıl ve onun ürünü olan ahlak gibi şeylerden mahrum olduğunu düşünüyorsanız bu öyküyü okumanız farz olmuş demektir. |
|
Buzdolabı Adam Elma
(ömer kırat) 13 Mart 2006 |
Bilim Kurgu |
| |
Her olay, ondan sonra olacak teorik olarak sonsuz sayıda olayın nedenlerinden biridir. Bu nedenle "neden" sorusu anlamsızdır. "Niçin" sorusu ise aklın ve mantığın değil duyguların yarattığı bir sorudur. |
|
Kuran'a Ayak Basan İlk Türk
(ömer kırat) 29 Mayıs 2006 |
Destan |
| |
Türkler'in islamiyet'le tanışmasının ardındaki hikâye... Bakalım, yarım akıllılar yazıya saldıracak mı? |
|
Son Dua: S. O. S
(ömer kırat) 14 Nisan 2006 |
Bilim Kurgu |
| |
Evren, genelde yanlış anlaşılmıştır. Ayrıca yanlış anlamalar ile doludur. Lütfen... Yanlışım varda düzeltin. |
|
Dinlenme Tesisi (Hac - Mahal)
(ömer kırat) 27 Haziran 2006 |
Dinsel |
| |
Uzaylılar bizi mi ziyaret ediyorlar yoksa dini bir görevi mi yerine getiriyorlar ya da sadece dinleniyorlar mı? |
|
Açılmak
(ömer kırat) 8 Eylül 2006 |
Bireysel |
| |
Ben tanıtmayayım. Buyrun siz tanıyın... |
|
Görünmez Arkadaşların Tanrısı
(ömer kırat) 20 Aralık 2006 |
Anı |
| |
Orda olduğuna inanılan bir arkadaşla orda olduğuna inanılan bir tanrı aynı derecede işlevsel dir. Di mi? |
|
A Playlist Story
(ömer kırat) 22 Mayıs 2007 |
Dinsel |
| |
Balıkçılar neden filozuftur? Yoksa onlara sürekli "rastgele" dendiği için mi? |
|
100 Dolara Dizüstü
(ömer kırat) 8 Temmuz 2007 |
İronik |
| |
Her Çocuğa Bir Laptop adlı uluslararası yardım organizasyonunun bende yarattığı yazı yazma isteğinin meyvesi. Hadi yiyin! |
|
Matitas Manastırı
(ömer kırat) 5 Şubat 2008 |
Dinsel |
| |
Develer berber iken, pireler tellal iken, insanoğlu hala ortaçağ masallarına inanıyorken... |
|
Ayrı Dünyaların İnsanları
(Ömer Kırat) 12 Nisan 2009 |
Bilim Kurgu |
| |
Sevgililer Gününün romantizmiyle ve internetin ilişkiler üzerindeki etkisiyle ilgili yazılmış bir ne? Öykü tabii ki!
Not: Sci-fi öğeleri de barındırıyor. |
|
Kelebek Etkisi
(Ömer Kırat) 26 Şubat 2013 |
İronik |
| |
Bu siteye eklediğimden emin olduğum ama dönüp bakınca bulamadığım bir öyküm. |
|
|
KAPAK YAZISI: İş bu kapak, Ömer Kırat tarafından hazırlanmış olup tüm hakları helal edilmiştir. İş bu Ömer, ailesi ve yakın çevresince "İş bul Ömer!" teranelerinden bir an olsun kurtulmak için birşeyler yazmak adına sitenize gelmiştir. İş bu yazı, ünlü Japon Edebiyatçı Kazumi İşbu'nun şu sözüyle bitecektir: "Edebiyat su gibidir; girdiği zihnin şeklini alır ve beyni efervesan olanlara iyi gelmez!"
|
10.12.2008 18:58:45
|
Hoverkraft'ın Rotası |
| |
ARZIN MERKEZİNE SEYAHAT
Dünya’daki her 4 kişiden biri Çinli… Yani okeye döndüğünden kuşkulandığınız oyuncunun gözlerindeki sinsi bakış genetik olabilir. Ayrıca kullandığınız okey takımı ve oturduğunuz plastik sandalye ve masadaki örtü de muhtemelen o bakışlara sahip diğer 1,5 milyar insanın ortak emeğinin bir sonucu…
Çin malı ürünlerin Global ekonomideki oranı da kabaca ¼ düzeyinde seyretmektedir. Her arz kendi talebini doğurur mu bilinmez ama bu noktada Çin’in arzı, diğer arzların ölü doğmasına neden oluyor diyebiliriz.
Hikâyeyi kısaca özetlersek; Komünizmden doğan ortak üretim kültürüne sahip kalabalık bir toplum, bir sabah uyanıp kendisini “kapitalizmin seri üretim çılgınlığı” içinde buluyor. Ve üretmeye başlıyor. Fakat bu sefer gerektiği kadar değil üretebildiği kadar…
Aynen kanserli bir hücrenin, içinde bulunduğu vücudu yok etme pahasına büyümeye devam etmesi gibi Çin de her sene %10 gibi bir oranda gelişiyor. Sosyal güvenliğin olmadığı, maaşların birçok yerde nakdi değil ayni olarak yani yiyecek şeklinde ödendiği bu; “üretim araçları sahipleri cennetinin” kısa sürede ulus aşırı dev firmaların kalbini (varsa tabi?) kazanması pek şaşırtıcı olmasa gerek.
Üretimin, güneşin doğduğu yere kaymasıyla (maalesef temiz enerji kullanımı için değil) Amerika ve Avrupa’daki fabrikalar üçer beşer kapatılmakta... Ama üzülmeyin! Tanrıya şükür ki hala satın alınabilinecek kadar ucuz Çin Malları var.
Hatta satın almanıza bile gerek yok. Çocuğunuzun çok sevdiği animasyon filmindeki karakterlerin plastikten yapılmış oyuncak figürleri yediğiniz hamburgerin yanında bedava veriliyor. Ancak oyuncağı çocuğunuza vermeden önce yıkamanızı tavsiye ediyorum çünkü tamamen sağlıksız koşullarda çalışan ve muhtemelen tamamen sağlıklı olmayan bir Çinli çocuk tarafından üretilmiş olabilir.
2008 Olimpiyatları neden Çin’e verildi sanıyorsunuz? Biraz olsun çalışmayı durdurmaları için elbette! Çin 2 Trilyon Dolarlık Rezervi için bir madalya alır mı bilinmez ancak her kıtayı simgeleyen olimpiyat halkalarından Sarı olanının (Asya) diğer halkalara kapsama kümesi muamelesi yapacağı ve bundan sonraki tüm olimpiyatların Pekin’de yapılacağı korkusu herkesi sarmış bulunmakta.
|
|
03.03.2008 09:27:00
|
Hoverkraft'ın Rotası |
| |
Bizim Temel Birgün...
Pazartesiyi çarşambaya bağlayan akşam, yani salı akşamı başlamıştı herşey... Evlerinin önünde duran metruk bina yıkılmıştı. Gelecekte aynı akıbete uğrayacak halefinin yapımı için gereken temel çukuru kazılıyordu şimdi... Kulakları olmamasına rağmen “kepçe” adı uygun görülen kazı makinasının operatörü, çukur kazmak şeklinde özetlenebilecek karmaşık operasyonu hakkıyla icra etmişti bütün gün... Ve şimdi elektrik kesintisi nedeniyle çalışmalara ara verilmesinden faydalanarak uyukluyordu. Neredeyse tüm şehri etkileyen bir kesintiydi.
Bu sırada yarın sabaha kadar mesaisine ara veren adam inşaat manzaralı evine gelmiş ve sadece elektrik kesildiğinde görülen yıldızlara bakmak için balkona çıkmıştı. Durum hiç hoşuna gitmiyordu. Yeni bina tüm manzarasını kapatacaktı. O zaman elektrik kesilse bile yıldızları göremeyecekti. Gerçii o an bilmiyordu ama ironik bir şekilde inşaatı yaptıran adamın adı Murat Yıldız idi ve binasına kendi soyadını verecekti sanki bina, sevdiği kadının rahminden çıkmış gibi...
Dükkanına, şirketine, sahip olduğu taşınmaz mallarına kendisinin veya sevdiği birinin adını/soyadını veren insanlardan hoşlanmazdı. Mide bulandırıcı bir sahiplenme şekliydi bu... Hoş, bina sahibinden nefret etmesi için bunu bilmesine gerek yoktu. Zaten nefret ediyordu.
Birkaç dakika sonra ortalık kalabalıklaştı. Manzara Katili, son model arabasıyla inşaat alanına gelmişti ve inşaat şefiyle mühendise ne kadar anlayışsız ve öküz bir herif olduğunu anlatmakla meşguldü.
Binanın bulunduğu yerin yakınında 3 adet sokak lambası vardı. Dolayısıyla gece 10’a kadar sürmesi planlanan kazı için ekstra bir ışıklandırma gereği duyulmamıştı. Ama bu beklenmedik elektrik kesintisi işi bozmuştu. Aksi gibi kazı makinasının farları da çalışmıyordu.
Tartışma daha doğrusu iş adamının küfür resitali, inşaattaki herkesin kovulmasıyla sona erdi. Uykusundan kovularak uyandırılan kepçe operatörü; uyku mağduru ve mahmuru olsa da mağrur bir şekilde orayı terketti. Karşısındaki ağzı bozuk zavallının seviyesine inmedi. Sadece “Piçoğlupiç!” diye içinden geçirdi. Gerçi bu küfür mantık örgüsü bakımından pek sağlam değildi. Zira “Piç” babası belli olmayana denir. Fakat piç olan kişinin bir başka piçin çocuğu olduğunu biliyorsak aslında babası belli demektir. Her neyse...
Onca paraya rağmen istediğini, istediği gibi yaptıramayan iş adamı önünde duran çukura bakakaldı. Öyle öfkeliydi ki elektrik gelince ya da sabahın ilk ışıklarıyla işi kendisi bitirmeye karar verdi. Az önce yaktığı purosunu temel çukuruna attı. Ardından da purosunun üstüne düştü. İki gündür aralıklarla yağan yağmur nedeniyle balçıklaşmış zemin düşüşünü yavaşlatmıştı fakat kalkışını da zorlaştırıyordu. O sırada bir motor gürültüsü duydu. Yardım istemek için ağzını açmıştı ki tonlarca ağırlıktaki kepçe onu çamurun derinliklerine batırdı. Birkaç saniye sonra çırpınması durdu. Ama kepçe durmadı. Taa ki topraktan ayrıştırılamayacak bir hale gelene dek, çiğköfte misali adamı toprağa yoğurdu. Zifiri karanlıkta yaşananların tek şahidi yıldızlardı... |
|
21.02.2008 11:45:45
|
Hoverkraft'ın Rotası |
| |
ABiDe-i Hürriyet
Kimi zaman dev bir dalga (Deep İmpact, The Day After Tomorrow) bazen kızgın, dev bir yaratık (Moster isimli yeni film) tarafından yerlebir edilen o meşhur heykelden bahsetmek istiyorum. Belki sizin hatırladığınız başka filmler de vardır, yüzünde hiçbir kızgınlık ifadesi olmayan yeşil devimizin benzer bir akıbete uğradığı...
Tabii farklı şekilde kullanıldığı bir örnek de var: Hayalet Avcıları 2 filminde, yerinden kalkmış ve New(arne)york sokaklarından geçerek, kötü bir hayalet tarafından kontrol edilen sanat müzesine girişmişti.
X-Men serisinin ilk filminde bu sefer taraf değiştirmiş ve kötü adamın yarattığı mutasyon makinesine platform olmuştu. Yanlış hatırlamıyorsam bir Batman filminde de kullanılmıştı.
Bunlar benim hatırladıklarım. Çoğu yeni olan filmler. Her neyse... Amerikan film endüstrisinde Özgürlük Heykeli’nin rolü üzerine bir zevzekleme yapmayacağım merak etmeyin. Ya da Amerikan halkı üzerinde sürekli bir korku atmosferi yaratmak isteyen yönetimin, Hollywood ile işbirliğine girerek “Özgürlüğünüz Tehdit Altında” şeklindeki gizli mesajı beyinlere enjekte etmek için özgürlüğün en bilinen simgesini kullanması şeklindeki komplo teorisinden de bahsetmeyeceğim.
Ben, adını “Özgürlük” kavramından alan bir heykel olamayacağından bahsedeceğim. Zira bütün gün orda öylece dikiliyor. Üzerinde bulunduğu “Liberty” adasına -ki o da adını “özgürlük”ten almıştır ve dolayısıyla ada ve heykel kardeştirler ama ada, sürekli kardeşinin eteğinin altına bakmaktadır- mıhlanmıştır ve birgün o ıssız adadan kurtarılmayı beklemektedir.
Nasıl ki sevginin resmi yapılamazsa, özgürlüğün de heykeli olmaz. İstediği şeyi seçmek ve seçtiği şeyi yapabilmek ise hürriyet; o zavallı kaya parçasına hapsolmuş, sürekli hırpalanan, acı çeken, yalnızlığa mahkum bir heykel, olsa olsa insanlığın ortak acılarının simgesi olabilir. Ki zaten öyle değil mi?
Ek bilgi: Olimpiyat ateşini yakan ilk kadın atlet 1968 Meksika olimpiyattında yarışan Norma Enriqueta Basilio dur. Kafasında defne yaprağından tacı, elinde meşalesi ile Özgürlük Heykeli’nden tek eksiği sol elindeki Bağımsızlık Bildirgesi dir. Villa Zapata!
|
|
|