Benim Bütün Cürümlerim
Hafiften yağmur çiseliyordu, / Ellerim ceplerimde ağır ağır yürüyordum. /
"Yazmak, cenazeni kendi ellerinle taşımaktır; kimsenin sana yardım etmeyeceği bir yürüyüş." — Franz Kafka"
"Yazmak, cenazeni kendi ellerinle taşımaktır; kimsenin sana yardım etmeyeceği bir yürüyüş." — Franz Kafka"
Hafiften yağmur çiseliyordu, / Ellerim ceplerimde ağır ağır yürüyordum. /
Bir Baba Hindi lafa girer. Ey Hindi Milleti, bu yılbaşı zamanlarında insanoğlundan çektiğimiz nedir bizim? Bu duruma kimseler dur demeyecek mi? Niye hep biz kesiliyoruz yahu! Biraz da bu tavuk, piliç milletine doğru bıçaklarınızı bileyleyin arkadaşım.
Ne alaka yahu içki ve sigara ile nasıl zengin olunuyor, sorusunu soracağınızı bildiğim için benim de cevaplarım hazır... Günde bir paket sigara içiyorsanız, bu sigaranın en pahalısı 18 Türk Lirası şu sıralar. 18 çarpı otuz, 540 lira para yapar. İki paket içtiğinizi düşünün ay da 1040 Türk Lirasını
İki adet göz yaşartıcı bomba aralarında muhabbet ediyorlardı... Daha insanları ağlatmalarına belli ki çok vardı, var olmasına da yine de kullanıcıların hali belli olmazdı. Şak diye depodan alırlar tak diye birilerinin üstüne fütursuzca fırlatırlardı...
Selami Ağabey değişik bir insan. Daha öncesinde astsubay imiş, her ne olmuşsa ordu ile ilişiğini kesmişler. Sorsan da ordudan neden ayrıldığını bir türlü anlatmaz. Fazla üstüne gittiniz mi de fırçayı yersiniz. ''Ben o defteri yıllar önce kapattım açtırma kutuyu söyletme kötüyü.'' der.
Bazen de takip edildiğiniz hissine kapılırsınız yolda arkadaşınız ile giderken. ''Bak bak şu adam dakikalardır peşimizde, biz durunca o da duruyor vitrine bakıyor ya da bakar gibi yapıyor.'' Yok beeee öyle sıradan bir insan, hem bizi niye takip etsin ki? ''Ne bileyim oğlum ben geçenlerde face de ya
Kalırsam bu şehir bir daha bırakmaz beni / Gözlerim nemli nemli bakar kalırım
Son zamanlarda mizah programlarında gözlemlediğim bir durumu sizler ile paylaşmak istiyorum. Katılır ya da katılmazsınız sizin bileceğiniz iş. Masum gibi görünen skeçlerin arasına bolca, çaktırmadan cinsellik serpiştiriyorlar, bunu da seyirciye yedirmeye çalışıyorlar...
Bu Dolares Yengenin bir büyük kusuru var. ''Hadi canım Dolares Yengenin ne kusuru olabilir ki?'' dediğinizi duyar gibi oluyorum. Şimdi söyleyince siz de şaşıracaksınız. Bu Dolares Yengenin ayakları çok kötü kokuyor. Hem de öyle böyle değil. Dolaştığı denizaşırı ülkelere de gittiği zaman, o ülkede ki herkes Dolares Yengenin
Biz seni biliriz de / sen bizi / pek bilmez
İnsanlığı önemsemeyenler, insanlıktan da çıkıyorlar haliyle... Geriye kalan da o zaman kan, gözyaşı, zulüm, ezilen insanlar, öldürülen çocuklar, tecavüz edilen kadınlar oluyor... Çocukları anneleri ile birlikte kurşuna dizenler mi bu dünyaya barış getirecek? Açlığın kol gezdiği Kara Kıta Afrika'da insanlar ölürken, onları sömürmek için viski yudumlayanlar mı barış
Füze denemesi Müslümanlara yassah / yassah dedik ya hemşehrim /
Elinde mikrofon spiker soruyor. Bize üç tane dünya edebiyatından klasik eser ismi sayar mısınız? Saymaz mı benim vatandaşım, hemen sayıyor. Anna Karenina-1 Anna Karenina-2, Anna Karenina-3 Vaaaav ne müthiş cevap gözlerim yaşardı... Sonra tekrar soruyor Magazin programı veya evlilik programı yapan üç isim sayar mısınız? Ondan kolay ne
Bağımsızlık benim karakterimdir. diyen bir Gazi Mustafa Kemal Atatürk, o yıllarda yaşamış olsaydı NATO ya yine girer miydik? Hiç sanmıyorum... Bu gün komünizm tehlikesi ortadan kalkınca, dikkat edin bakın emperyalistlerin bütün silahları Müslümanların üzerine çevrilmiş durumda... Kah Amerika, kah NATO bu işi, Müslüman ülkelere saldırarak sürdürüyorlar...
Hey dergisinde mektup arkadaşlığı var. Siz, isminizi, adresinizi gönderiyorsunuz, hangi yabancı dilde mektuplaşmak istediğinizi (Almanca, İngilizce, Fransızca) bildiriyorsunuz, onlarda Avrupadan ya da Dünya üzerinde ki başka bir memleketten arkadaş bulup, onun ve sizin mektup ile haberleşmenizi sağlayıp aradan çekiliyorlar... O zaman nere de İnternet, nere de cep telefonu?
Bulut ağzını açmış tam güneşi yutacak / gökyüzü / yine
Okumak, okumak ve yine okumak ile insanlar kariyer yapıyor ve mesleklerinin en tepe noktasına çıkıp bir mesleğin profesörü oluyorlar. Son zamanlarda gerek basın yayın organlarında olsun, gerek sokak hayatının içinde ya da sosyal hayatta sık sık olmasa da rastlıyoruz, hiç alakası olmadığı halde insanlar etiketlerine profesör unvanını yapıştırıveriyorlar...
Güzel insanlar çıkabilir karşınıza / umudunuzu yitirmeyin asla... / Hiç
İlkokuldaki kız arkadaşım Handan durmadan kağıt yırtardı... Birinci sınıfta başladı ta ki dördüncü sınıfa kadar bu kağıt yırtma alışkanlığından kurtulamadı kızcağız. Erkeklerin karşısına geçer caaaart caaaart diye eline geçirdiği kağıtları yırtardı...
İlkokuldan yeni zıplamışız ortaokula. Hele de o sıcak günlerde ders çalış demeyin de bizim gibi tembel bir öğrenciye 'Hiç durmadan yirmi otuz kilometre koş.'' deyin, hem vallahi hem de billahi o yirmi otuz kilometreyi seve seve koşarız, ter sırtımızdan değil de başka bir tarafımızdan çıksa bile, yeter ki
1961 Ankara'da başlayıp devam eden bir hayat. İlk ortaokul, lise ve iki yıllık bir üniversite deneyimi, ticaret hayatı Ankara'da iki tane aslan gibi evlat biri dişi biri erkek aslan olmak üzere hayat mutlu bir şekilde akıp gidiyor. Biraz şiir, biraz öykü ve denemelerin sıcaklığında...
Elliyedi seneye sığdırılan bir yaşam. Geçip gidiyor işte şiir, deneme, öykünün sıcaklığında... Yirmi beş yıllık bir birliktelik iki de aslan gibi evlat daha ne olsun?
Mizah ağırlıklı öykü ve denemeler toplumsal ağırlıklı şiirler
Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Erich Fromm
Aziz Nesin, Muzaffer İzgü,