Hakan Yozcu

İkinci Dereceden İşsizlik Yanığı

“İkinci Dereceden İşsizlik Yanığı” oyunu, bu gün İstanbul’da en çok beğenilen, en çok seyirci çeken dört oyundan biri olarak gösteriliyor. İstanbul’da oynandığı süre içerisinde kapalı gişe oynuyor. Çok keyifli ve zevkli bir oyun.
Oyunun ana teması, adından da anlaşılacağı gibi, işsizlik. Üniversite mezunu olan bir gencin

Mart Dokuzu ve Nevruz

Türklerin (Göktürklerin) Ergenekon'dan demirden dağı eritip çıkmalarını, baharın gelişini, doğanın uyanışını temsil eder Nevruz. Doğu Türkistan'dan Balkanlara kadar tüm Türk kavimleri ve toplulukları tarafından, MÖ 8 yüzyıldan günümüze kadar her yıl 21 Mart’ta kutlanır. Bu güne Nevruz Bayramı derler.
21 Mart Divan-ı Lügat İt Türk’te ilkbaharın

Sevgiyle Bakmak Her Şeye

Gençlerin uyuşturucuya, alkole, kumara bulaşmamaları için ve bunlardan uzak kalmaları için birebir sohbetler yaptıklarını, onları telkin etmeye çalışarak, bunların zararlarını anlattıklarını söylüyor. Özellikle günümüzde bir çığ gibi herkese saran bet ofislerinden mutlaka uzak kalınması gerektiğini dile geitiriyor.

İstanbul Devlet Tiyatrolarını Davet Ettik

2\. Dereceden İşsizlik Yanığı” tek kişilik bir oyun. Berkay Tulumbacı rol alıyor. Berkay Tulumbacı , Kıbrıs kökenli bir sanatçı. Lefkoşa’da doğmuş. Liseyi Lefkoşa’da bitirmiş. Konservatuvarı Türkiye’de tamamlamış. B itince de şansını İstanbul’da denemiş, burada kalmış ve çok da başarılı olmuş.

Denizli'deki Sanat Elçimiz

Ali Tuluk, kendini sürekli yenileyen, araştıran ve merak eden bir sanatçı...
Bu günlerde kısa bir süreliğine Kıbrıs’a gelmiş. Bir kaç gün kaldıktan sonra geri gidecekmiş. Bir kafede oturup sohbet ediyoruz. Daha ziyade O’na Denizli’deki günlerini soruyorum. Neler yapıyor, nasıl yaşayıp gidiyor?

Sahnelerde 39 Yıl

Zalihe Susuzlu da işte bu tür kişilerden biri... Usta bir oyuncu... Sevdalı bir tiyatrocu...
Sahnelerde tam 39 yıl geçirmiş... 1963 Baf doğumlu... 1976 yılında tiyatroya başlamış. Maraş Emek Tiyatrosunda uzun süren bir çalışma dönemi geçirmiş. Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’nda da sözleşmeli olarak çalışmış. Kıbrıs’ın ilk özel

Gazimağusa Sanat Tiyatrosu Ödülleri

Dombula sözcüğü Tombalanın Kıbrıs Türk Ağzındaki söyleniş biçimi. Oyun yazarı İlke Susuzlu oyunu “Kıbrıs Türk Toplumunda bozulan değer yargılarına ve boş vermişlik duygusuna sessiz kalamayacağım için kaleme aldım. Bu oyun, benim iç çığlığım. Sizlerin de duymasını istedim” diyor.

Beyaz Melekler

Andırın'da anlatılır bu hikaye: "Bir dağ köyüne bir kaymakam gitmiş. Ormanlık bir dağ köyü. Tabii oralarda en kral yetkili, ormancı. Ormancıların bu kesimlerde her dediği adeta ferman hükmündeymiş. Ve kaymakam başlamış anlatmaya... "Vatanımıza, değerlerimize, milli kültürümüze sahip çıkalım... Birbirimize mutlaka yardım edelim. Böylesi yerlerde bu şart. Önce kendinize

Kadın Olmak

Kadın olmak çile demek, dert demek... Kadın olmak, tertipli olmak düzenli olmak demek... Kadın olmak, evi evirip çevirmek, geçimi sağlamak demek... Kadın olmak, Yük demek, zor demek, güçlük demek ama hepsinden önemlisi de kadın olmak bunların hepsinin bir çırpıda üstesinden gelmek demek...

Yayalaştırma

O yıllar, müthiş bir bavul turizmi de vardı Mağusa’da. Sokaklar, ticarethaneler hep insan kaynıyordu. Ellerinde bavullarla gezenler, köşebaşlarını mesken tutmuş bavul dizenlerle doluydu. Görüntü olarak belki hoş olmasa da en azından insan kaynıyordu. Canlılık vardı. Mağusa’nın bu günkü hali, doğrusu o günleri bile aratıyor...
Bunun dışında

Şehit Tuncer İlkokulu"ndaydık

Leyla Ulubatlı Hanımefendi’ye teşekkürlerimizi sunmak için bir plaket yaptırdık ve yanında bir buket çiçekle Şehit Tuncer İlkokulu’na gittik. Çünkü Leyla Hanım orada çalışıyor. Okul Müdürü Güven Varoğlu Bey’in odasında kendilerine teşekkür edip hediyelerini verdik.

Ah Ölüm Denen Şey!

Her şey yalan, tek gerçek olan o. Dünyaya geliyoruz. Yetişip büyüyoruz, gelişip serpiliyoruz... Bin bir cefa, eza, eziyet ve sıkıntı çekiyoruz. Ama yine de yaşamayı seviyoruz. Ölümün yüzü soğuk geliyor bize. Adı bile ürperti veriyor içimize. İsyan edesimiz geliyor kadere, sevdiğimiz birini kaybedersek. Onu ölümün pençesine esir edersek.

Asrın Projesi

Ve su... Hayatın şartlarından biri... Eskiler hep “Su hayattır” demiş. Gerçekten de doğru demiş. Suyun olmadığı bir hayat düşünülemez. Susuzluk demek, mikrop demek, kirlenmek demek, kokmak demek, ölmek demek... İnsan en fazla 3 gün dayanabiliyor susuzluğa... Çünkü vücudumuzun dörtte üçü su... İşe bakın ki dünyamızın da dörtte üçü

Eylem Bir Haksa

Terminalin hemen kavşağındaki çembere geliyorum. Trafik alabildiğince yoğun... Dikkatli olmak gerekiyor. Araba kullanmak için sanırım biraz da hüner gerekiyor. Çünkü ister istemez bu yoğunluk karşısında insan ürperiyor. Kaza her an “Merhaba” diyebilir sana...

Babaannem 100 Yaşında

Oyunda baba rolünde Deniz aslım evin geçimini temin edebilmek için insanüstü bir çaba harcıyor sanki. Ama yetmiyor. Diğer taraftan kardeşi Çiko, sanatçı bir ruha sahip olmasından dolayı çalışmıyor. Çünkü onun işi sanat. O, bir bestekar. Mutlaka beste yapması gerekiyor. Ama nedense hep yan gelip yatıyor. Büyük bir tembellik

Arapahmet Kültür Evi

Kültür sayesinde bu gün bizler, geçmişimiz hakkında bilgiler ediniyoruz. Her bir kültür mirası, atalarımız hakkında bize bir bilgi kaynağı oluşturuyor.
Gelişmekte olan ülkeler, kültüre çok büyük önem vermektedir. Kültüre önem vermek, modernliğin, gelişmenin ve büyümenin bir göstergesidir.

Yüz Görümlüğü

Şair Murat Arıcı’nın duygu dünyasından inci taneleri gibi dökülen, sevgisini, mutluluğunu, coşkusunu dile getiren şiirler. Büyük bir pınardan akan coşkun su gibi kaleminden dökülen büyülü dizeler “Yüz Görümlüğü”
YÜZ GÖRÜMLÜĞÜ
Vuslata beş kala titreyen eller,
Geline takarmış yüz görümlüğü.
Yoksa

Bir Tiyatro Sevdalısı

İşte orada tanıdım Dr Rasim Aşın’ı. Ankara Devlet Tiyatroları’nda “Boğaç Han” adlı çocuk oyununun yönetmenliğini yapıyordu. Bizim grupla çok yakın dost olmuştu. Teknik elemanlarımız hep onu anlatıyordu bana. Şakacı, espirili, bilgili, kültürlü ve tiyatro alanında çok iyi yetişmiş bir akademisyendi. Manisa doğumluydu. Pedagog Rejisördü. Üniversitelerde hocalık yapmış bir

Asrın Projesi Umut Projesi

Ve su... Hayatın şartlarından biri... Eskiler hep “Su hayattır” demiş. Gerçekten de doğru demiş. Suyun olmadığı bir hayat düşünülemez. Susuzluk demek, mikrop demek, kirlenmek demek, kokmak demek, ölmek demek... İnsan en fazla 3 gün dayanabiliyor susuzluğa... Çünkü vücudumuzun dörtte üçü su... İşe bakın ki dünyamızın da dörtte üçü

Saltanat Hırsı

Dizide Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’ın ve Sadrazam’ın oyunlarıyla galeyana geldiği, doldurulduğu ve yanlış yönlendirmeleriyle bu kararı verdiği sunuluyor.Burada da şunu soramadan yapamıyor insan: Bir Cihan Padişahının gerçekleri araştırmadan, bilmeden, sırf birilerinin yönlendirmesiyle böyle çok önemli bir kararı alması ne kadar doğru? Böyle bir cihan padişahının istihbaratı olmaz mı?

Başa Dön