İslam, insanın doğasında var olan acelecilik eğilimini ele alarak sabır ve dengenin önemini vurgular. İsra Suresi'nin 11. ayetinde belirtildiği gibi, insan hem hayır hem şer için acele eder. Ancak Allah'ın bir şeyi geciktirmesi, aslında kişinin iyiliği içindir. Acelecilik, farkında olmadan kendi zararımıza sonuçlar doğurabilir. Bu yüzden İslami öğretiler,

İslam hukukunda vasiyet, sadece mal varlığının dağılımını düzenleyen bir belge değil, toplum düzenini koruyan önemli bir uygulamadır. Kur'an-ı Kerim'de "Birinizin üzerine ölüm geldiği zaman eğer bir hayır bırakacaksa anneye, babaya, yakınlara uygun bir şekilde vasiyet etmek muttakiler üzerine bir haktır" ayetiyle vurgulanan vasiyet, müminler için bir yükümlülük olarak

Tasavvufta önemli yer tutan Hızır figürü, aslında İslam öncesi köklere sahiptir. Mezopotamya, Pers ve Yahudi-Hristiyan geleneklerinden beslenen bu karakter, ölümsüzlük ve bilgelik özellikleriyle bilinir. Tasavvuf onu üstün ilim sahibi bir figür olarak sunsa da, bu yüceltmenin temeli eski mitolojik karakterlere dayanır. Hızır'ın kökenleri, farklı kültürlerin inanç sistemlerindeki benzer

Hak kavramı üzerine derinlemesine bir inceleme sunan bu metin, hakkın Allah'ın bir sıfatı olarak mutlak gerçekliği temsil ettiğini vurgular. Kur'an perspektifinden hak yalnızca Allah'ın vahyinden gelir; beşeri yorumlar ve geleneksel anlayışlar ise batıl kabul edilir. Metin, vahyin yeterliliği ve insanın sorumluluğu konularına da değinerek geleneksel din anlayışlarını sorgular.

Kur'an, Allah'ın insanlığa gönderdiği son ilahi rehberdir. Bu yazı, "Allah'a ve elçisine itaat edin" ifadesinin doğru anlaşılmasını ele alıyor. Mezhepçi yaklaşımların aksine, elçiye itaat etmek aslında onun şahsına değil, Allah'ın mesajına uymaktır. Muhammed nebi, Allah'ın mesajını ileten aracıdır ve bu itaat iki ayrı kaynağı değil, tek bir kaynağı

Tarihte "Ferdiyet Makamı" olarak bilinen manevi yükseklik kavramının, modern psikolojideki "içsel zeka" (Intrapersonal Intelligence) ile benzerliği üzerine düşündürücü bir analiz. Bu metin, geçmişteki manevi kavramların günümüz bilimsel anlayışıyla nasıl örtüştüğünü inceleyerek, kendini tanıma ve içsel farkındalık yeteneğinin farklı çağlarda nasıl yorumlandığını ele alıyor.

İslam'da ölüm ritüelleri ve kefen geleneği üzerine eleştirel bir bakış sunan bu metin, yaygın inanışların bilimsel gerçeklerle çeliştiğini vurguluyor. Kefen kullanımının ölü bedenin kokusunu engellemediğini ve İslam'da zorunlu bir uygulama olmadığını açıklayan yazı, batıl inançların dini uygulamalara nasıl karıştığını ve maddi çıkarlara alet edildiğini sorguluyor.

İslam'da yaygın bilinen "Sırat Köprüsü" kavramının aslında Kuran'da bulunmadığını ele alan bu metin, köprü fikrinin kökenlerini eski mitolojilere dayandırıyor. Sümer, Zerdüşt ve İskandinav mitolojilerindeki benzer kavramlarla karşılaştırma yapan içerik, dine sonradan eklenen hurafelere dikkat çekerek, İslam'ın temel öğretileriyle bu tür inançların uyumsuzluğunu vurguluyor.

İslam inancında, insan hayatının her anı Allah'ın takdiriyle şekillenir. Kuran-ı Kerim'de belirtildiği gibi, her bireyin yaşam süresi önceden belirlenmiştir ve ölüm zamanı yalnızca Allah'ın iradesine bağlıdır. Ali İmran suresi 145. ayet, hayatın Allah'ın kontrolünde olduğunu ve insanın dünya veya ahiret sevabı arasında tercih yapabileceğini vurgular.

İslam, bireysel ve toplumsal yaşamda adalet ve barışı öğütleyen bir dindir. Bakara Suresi 134. ayet, geçmişin olumsuzluklarına takılmadan geleceğe odaklanmayı vurgular: "Onlar gelip geçen bir ümmetti. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız size aittir." Bu öğreti, Müslümanları geçmişin hatalarından kurtulup, birbirlerine dostça yaklaşmaya ve kin yerine iyiliğe yönelmeye teşvik

Hikmet, sadece bilgi değil, doğruyu görme ve uygulama gücüdür. İslam düşüncesinde hikmet, bilginin doğru kullanımını ve en doğru yolu bulma yeteneğini ifade eder. Allah'ın lütfu olan hikmet, kişinin hayatını yönlendirir ve Kur'an'da belirtildiği gibi "hikmet verilen kimseye çok hayır verilmiştir." Bu, hikmetin değerli bir rehber olduğunu gösterir.

Din, sadece inanç sistemi değil, yaşamın her alanında rehberdir. Ahlaki ilkeleri belirleyen ve toplumsal dayanışmayı güçlendiren manevi bir temeldir. Ancak günümüzde dini bilgilerin ticarileşmesi, özellikle İslam açısından ciddi bir sorun oluşturmaktadır. Kutsal kitaplar insanlara doğru yolu gösteren ilahi kaynaklar olup, bunların ticari meta haline getirilmesi İslami değerlere uygun

Bu metin, El-Kebir (Büyük) ve ekber (daha büyük) kavramlarını dilbilimsel ve teolojik açıdan inceliyor. "İsim-i tafdil" olarak bilinen kıyaslama yapılarının Allah'ın mutlak büyüklüğü bağlamında nasıl anlaşılması gerektiğini vurgulayarak, tevhid inancının dilsel boyutunu açıklıyor.

Kuran'ın ilahi kaynağını sorgulayan ateist ve deist iddialarına karşı bir savunma. Metin, Nebimiz Muhammed'in kişisel çıkarları için Kuran'ı yazdığı iddiasını, özellikle çok eşlilik konusunda eleştiriyor. İslam öncesi Arap toplumunda zaten var olan çok eşliliğin Kuran'da sınırlandırıldığını vurgulayarak bu iddiaların hem tarihi gerçeklerle hem de Kuran'ın içeriğiyle çeliştiğini savunuyor.

İslam'da şirk, sadece putperestlikle sınırlı olmayan, Allah'a ortak koşma anlamına gelir. Müşrikler, İslam'ın ilk dönemlerinde Müslümanlara zulmederek Medine'ye hicrete neden olmuştur. Ancak Medine'de, farklı inançlar arasında hoşgörü ve barış temelinde bir toplum düzeni kurulmuş, Medine Anayasası ve Hudeybiye Anlaşması ile dinî ve sivil haklar güvence altına alınmıştır.

İslam'da rızık kavramı, sadece maddi değil, Allah'ın sunduğu tüm nimetleri kapsar. Al-i İmran Suresi'ndeki Meryem kıssası, bu anlayışı mükemmel şekilde yansıtır. Zekeriya'nın korumasındaki Meryem'in yanında bulunan rızıklar ve onun "Bu Allah katındandır" cevabı, şükür ve teslimiyetin önemini vurgular. Bu hikaye, Allah'ın hesapsız rızık verdiğini ve nimetlere karşı doğru

Hayatın karanlık anlarında iç ve dış zorluklarla boğuşurken, gerçek kurtuluşun Allah'tan geldiğini hatırlatan düşündürücü bir metin. Kur'an-ı Kerim'den ilhamla, Resul Yunus'un karanlıklar içindeki duasını örnek göstererek, zorluklarla sınandığımızda Allah'a yönelmenin önemini vurguluyor. İnsanın acizliğini kabul edip ilahi yardıma sığınmanın, karanlıktan aydınlığa çıkış yolu olduğunu anlatan samimi bir hatırlatma.

İslam inancında cennet ve cehennemin ebedi olduğunu vurgulayan bu metin, "cehennemden çıkış" iddialarının Kur'an ayetlerine aykırı olduğunu açıklıyor. Bakara Suresi'ndeki ayetlere dayanarak, cehennemin geçici değil kalıcı olduğunu belirtiyor. Allah'ın gazabına uğrayanlar için cehennemin, rahmetine kavuşanlar için ise cennetin sonsuz olduğu İslami bakış açısını özetliyor.