ölüme mülteci oyunbaz düzenleri
hiçleyerek yol yorgunu ayaklarıma
cansiperane bir dalgınlıkla
masum kardelenler sayıkladım
cilvebaz ateşlerin yüz kızartıcılığına
adayarak yanağımı
sunak bildiğim yanaklara
sıkıştırdıkça göğsüm
yaralı şiirler öksürdüm
karla kaplı yalnızlıklara
bu karşı konulmaz dağılma
göz göre göre bozgun
yuvası darmadağın edilmiş kuşlar
sevmeler şakıdım
boşu boşuna
çektim burçlarına sevi sancağımı
bütün kalelerimi yıktım hesapsızca
çarpa çarpa barikatlara
aşk şarabı taşıdım
sesinin can çeken akıntısına
uçurumlar soluyarak
söylem ile eylem arasında
yaşammış
ölümmüş
bir kısacık yolculukmuş
aşk filizi sandığım yanılsamalarla
bağboğanlar ektim toprağıma
salma diyordum oysa
yüzümü asarım karanlığına
-geçtim gittim ömrün(m)den
acı bir kesitti
kundakçı geceler siluetimde-
sen gramofonda bir kadın incisi
ben kırılan kadeh sesi...
hidayet dal
can sokağı lambaları ] ]