Gececi Düşler Geceye Düşülenler

yağmur gecenin içine çisiltili hıçkırıklar bırakıyor… çok uzaklardan gelen bir ezgi karışıyor yağmura yakalanan son otobüsün homurtusuna… birkaç yarasa saçak altlarında ömürlerini törpülemekle meşgul… ben senin olmazlığında kapı gıcırtılarına tutunuyorum hep… rüzgâr, nemli soğuklar üfürüyor kapı altlarından ve göğsümde o iflah olmaz sancı yine… sensizliğin sancısı…

yazı resim

yağmur gecenin içine çisiltili hıçkırıklar bırakıyor… çok uzaklardan gelen bir ezgi karışıyor yağmura yakalanan son otobüsün homurtusuna… birkaç yarasa saçak altlarında ömürlerini törpülemekle meşgul… ben senin olmazlığında kapı gıcırtılarına tutunuyorum hep… rüzgâr, nemli soğuklar üfürüyor kapı altlarından ve göğsümde o iflah olmaz sancı yine… sensizliğin sancısı… nane limon kaynatsam olmazlığına, gece çığırından çıkar… diyarbekir surlarındaki taşlar yerlerinden bir bir sökülüp yüreğime çöreklenir… yüreğimde mızıkası suskun bir çocuk ıslık çalar… karacadağ bakar uzaktan… poşisini bağlamış bir ay yağmurun arkasında gizli gizli ağlar…

saçlarımı kısa kestirdim yine… bıyıklarımı o günden sonra hiç bırakmadım… sakalımda kirli bir ayrılık şarkısı uzayıp duruyor ama… sakalımda kirli bir ayrılık şarkısı…

geceye kurşun işlemiyor yağmurlu havalarda…

bütün renkler sözleşmiş gibi siyahta karar kılıyor… denize düşen simidimin peşinden ıslak ıslak ağlıyorum işte, umurum olmuyor sokakların kan revan içinde kalışı… “daha dün annemizin kollarında…” kaç kolu olur çok çocuklu annelerin sormak aklıma bile gelmiyor, annemi istiyorum ben… (istiyor muyum gerçekten; yoksa sarılmak istediğim sen misin, göğsüne başımı koyup bir anne sıcaklığında saçlarımı okşamanı mı istiyorum sonsuza dek, bilemiyorum… sevilme isteğinin psikolojide bir adı vardır mutlaka…)

bütün renklerin oluşturduğu bir senfoniyi dinlemek isterdim… hiçbir rengin dışarıda kalmadığı tablolar yapılsın isterdim… seni bu renk cümbüşü içinde öpmek isterdim… seni dizimin dibine oturtup gözlerinden hüzünleri silmek isterdim… ( sevmek de bir istek işte...) seninle “dörtnala sevişmek” isterdim.

aşka ömür giydiriyor pusuya yatmış kimliği karanlık suretler… annemi istiyorum ben… simidini suya düşüren bütün çocuklar annelerini istiyor haklı olarak… benden öğrendiler bunu; ama benim yüreğimde diyarbekir surlarından kopup kopup gelen kara taşları karacadağ’ın…

bir amerikan filminde vietkong olmayı hayal ediyorum… (ağrılarım bu yüzden)

hasır şapkamda özgürlüğe açılmış çiçekler olsun istiyorum ( lotus çiçeği, beyazın beyaz olduğu tek
çiçek; narin, duygulu )…

hayatı neden çiçeklemek istediğimi sanıyorsunuz…
sürgün bir peşmerge olmak düşüyor payıma…
(ayrılık su içmeye inmez ki tutayım ayrılığın ellerinden)

yerine alışamayan çiçekler gibi kuruyorum ( hiçbir çiçek kökünden ayrılmak istemez çünkü )

midilli adası yakınlarında alabora olan teknede
boğulanlar arasında adım okunmuyor

kimliksiz bir kaçak yolcuyum hâlâ… (yaşamak bu kadar zorunlu olmamıştı hiç)

çocukluğumdan geçip sana geliyordum oysa...

karate filmlerinden kolum kırık çıkmıştım sinemadan

cebimde tıka basa bir sensizlik vardı
karla karışık bir yağmur yağıyordu sensizliğe

gececi düşler, geceye düşülenlere karışıyordu durmadan… ağlamalarımın arasında durmadan seviyordum ben seni… bir lotus çiçeği koparıyordum yıldızlardan… sen yoktun, yokluğunun saçlarına yıldızlı çiçekler takıyordum…

Başa Dön