hiçlik her şeyi yutarken
yaprak yaprak eksilirim kendimden
yine içine çeker o deli gece
uyku girmez gözlerime
dünya kadar ağırlaşır başım
aklıma her düştüğünde
avuturum kendimi sağır dilsiz
duvardaki siluetlerle
sanki çığlıklarımı duymamış gibidirler
hiçbir şey hissetmemiş gibi yumruklarımdan
sorduğum her soru geri döner
ses yok
ne dilden nede dudaklarından
her zaman ki vurdumduymazlıklarıyla irkilirim
siyah bir mermere değer alnım
fırlayacakmış gibi damarlar şakağımdan
her şey yara alır
yorgun düşer
bitmek bilmeyen gönül savaşında
bir rüyanın kahramanları gibiyiz seninle
gerçekle yalan arası
rüyalar bitse de
kabusumun izi kalır
soğuk bir ter damlası yastıkta
ve
ay dalar bulutun koynunda uykuya
kaybolur yıldızlar birer birer
bir başınayımdır artık
gecenin en koyu vaktiyle
akşamdan sabaha bir ömür çürür
bu aylak gecelerin mahzeninde
daha kaç mevsim eskiyecek kim bilir
kahpe gülüşlü dünyanın sinesinde
II.
bir bahar akşamı bakarken düne
hayalin belirdi gün batımında
ey yar
vay yar
her gün batımında inip inip çıkmak zorunda mıyım darağacına
kuşlar yuvalarına dönerken el ayak çekilir günden
eliyle eteğini toplarken güneş
bir resim çiz zihninde
karaağaç yapraklarıyla öpüşsün güneş
yeşil çimenler üzerine serdiğim hüznü siyaha
ve
vişneçürüğüne boya hicranı
gazel rengine dönüşsün matem
çocukluğumun yarım yamalak düşlerine hediye olsun senden
şiirler yaz.
daralırken zaman
hayata dair telaşlarını yaz
ve
bu sayfada kalsın hayallerin
o tuvalde can bulsun yaşayamadığım günlerim
kül misali savrulurken zamanın önünde ömrüm
ayrılığın işaretini verir gün batımı
yüreğini ellerimden
gözlerini gözlerimden zoraki alırken
koskoca dağları bir anda kızıla boyar güneş
bakır rengi ellerimle tuttuğum her şey bakır tadı bırakır dilimde
bakışların söner
kuşların kanat seslerine karışır gülüşün
dudaklarının tadını ise çoktan unuttum
yusufçuğun yerini gece kuşu alır gecenin içine düşer keskin gözleri
yusufcuklar sevişirken
ayla güneşin arasına sıkışır kalır umudum
bir gözüme ay dolar
bir gözüme güneşin kızıllığı
ağlayamam
utanırım senden
kan damlar ısırdığım dudaklarımdan
sıkarım yumruklarımı
döverim sensizliğin döşünü
kırmak gelir içimden bir biri üstüne örtülen kapıları
iki ayrı dalda birbirine hasret yaprakları düşün
deli rüzgâr set olur vuslata
sanki ellerini ayırır kıskançlığından
o dalların halinden anlar mısın
duyar mısın feryatlarını
engel olamayınca kopuşa
izin kalır
sızın kalır
bir sessiz çığlık atarım
dökülen yapraklar gibi
gidişine
ne acı değil mi
ruhumuzun huzur bulduğu
her şeyin sustuğu
suyun dahi ürkek aktığı an
karıncaların ayak seslerinde itina
seninle geçirdiğim kısa gün batımı: hayatımın düşü
ve bir türlü o ana erişemeyeceğim gerçeği
ve anılar
inip inip çıkarır beni darağacına
ey yar
vay yar
ne diyebilirim ki sana
güneş gibisin işte
hem hayatıma girişinle
hem de karanlığa itişinle
iyi ki ay var; ay yar
yalnız gecelerime yoldaş
senden aldıklarını damla damla kandilime damlatan ziya
sitem değil bu
sadece sana sesleniş
sakın ha sakın ağlama
toprağa yar etme gözyaşlarını
bırak da içime aksın
gün batımı gibi
terk ederken yalnızlığa
(günbatımı düşleri...Sy.8.9.10.11)
Arap Kurt