Yalın ayaklarınla bastın mı hiç
Kızgın toprağa
Yürüdün mü
Tüy üstündeymiş gibi rahat rahat
Uğraştın mı
Yastık gibi keseklerde
Uykusuzken uyumağa
Doldu mu gönlün sevinçle
Etmiş gibi istirahat
Yedin mi söyle
Tandırda tezekle pişirilmiş aşı
Altı yanmış çörekle
Küle belenmiş lavaşı
Boşaldı mı gözlerinden
Mutluluktan gözyaşı
Senin değil
Biliyorum kimin kabahat
Burçak yoldun mu
Battı mı kremli ellerine
Çakır dikenleri
Acıyla hissettin mi
Acı çekenleri
O dikenler üzerinde ömrü boyu
Keklik gibi sekenleri
Hayal ettin mi
Anlamak istemeyenlere inat
Soğuk, buz kesen kış gecelerinde
Isındın mı hiç saçma, tezekle ısınan tandırda
Tarifsiz, tatminsiz bir istekle
Dürcük çorbasını, bulgur aşını
Büyük bir zevkle
Kaç kere içtin söyle
Bazlaması küflü, yufkası bayat
Kar kürüdün mü
Sürgü edip ellerini damlardan
Seyrettin mi buğulu manzarayı doyasıya
Naylon camlardan
Gaz lambasının lüks sayıldığı
İdare lambasının nadir bulunduğu
O unutulamaz anlardan
Haberin yoktur senin
Oysa bunlar saklanamaz hakikat
Dağlarda tek başına
Hayvan otlattın mı
Büvelek tutunca sığırlar
Mesesi fırlattın mı
Çok sevdiğin koçu, tekeyi
Çaresiz kaldığında
İstemeyerek sattın mı
Astın mı hayallerine hiç surat
Ne köynek giyinmişsin
Ne sahtiyan çarığı
Bostan bellememişsin
Bilemezsin maşala, karığı
Nereden bileceksin
Tabanlarımdaki iyileşmez yarığı
Anlamazsın anlatsam da
Versem de daha fazla tafsilat
Herk yaparken kırdın mı
Emanet köteni
Ürküp parladı mı atların
Saman yüklüyken çeteni
Ağıllarda yatarken
Söyle Allah rızası için, söyle
Kaç kere Kene ısırdı seni
Söyle unuttuğum hakikatleri
Haykırarak yüzüme fırlat
Ekin biçtin mi
Ot, yonca biçtin mi
Yorgunluktan kendinden geçinceye
Bayılıncaya kadar
Yığın yığdı mı
Kaldıramadığın destelerden
Gidip tarlalara ta geceden
Dönmediğin oldu mu hiç
Günlerce imeceden
Devam ettin mi çalışmaya
Bitse de dizlerinde tâkat
Firezler soğukkuyu ayakkabından
Ayaklarına battı mı
Ekin yüklüyken kağnın
Bütün uğraşmana rağmen
Devrilerek yan yattı mı
Ya kağnılar gıcırtısını
İştahla söylediğin türküler kattı mı
Ne olur çekinme anlat
Anlat ta şu hüzünlü içimi aydınlat
Öküzlerle koşulup düvene
Harman sürdün mü
Bazlama ekmeğe söyle
Hiç somun dürdün mü
Geceleri kırlarda yalnızlıktan korkunca
İtlerle birlikte kurtlara ürdün mü
İsyan etmeden
Şikayetçi olmadan
Ağırlaştıkça hayat
Savurdun mu dirgenle
Yaba bulamayınca malama
Gömüldün mü
Samanlıkta hiç kese, samana
Allah, Lillah aşkına söyle
Koşuldun mu hiç kara sabana
Sevmesen, istemesen de
Ettin mi seni sevmeyenlere itaat
Ne adı belirsiz hastalıklarla
Aylarca hasta yatmışsın
Ne doktor, ne ilaç
Ne hastane için
Varını satmışsın
Ne de acılı gözyaşına
Yemeğine katık yapmışsın
Sevmedim, sevemedim
Benzemiyor tabiatıma
Sendeki tabiat
Bunlar benim vazgeçemeyeceğim
Gerçek hayatım, gerçeklerim
Çok iyi bak, tanı beni
Benim gibisin sanıyordum
Tanıyamıyorum seni
Ne olursan, nerde olursan ol
Bozma ne olur seviyeni
Konulur önüne yoksa
Nefretlerden örülmüş barikat
Evet, bizi konuşuyorlar
Her yerde yıllardır utanmazlar
Sadece konuşurlar
Halimizi hiç umursamazlar
Bağırırız sesimizi duymazlar
Her şeyimizi veririz
Vermesek de zorla alır
Bir türlü doymazlar
Ayrı dil
Ayrı dinden sanki dinleri
Bizi asla anlamazlar
Uyan artık gafletten
Nesiller de uyansın
Onlarla olan bağlarını
Hiç acımadan
Birer birer, kır kır at
"Kanıma Cemre Düştü" adlı kitabımdan