"Bütün o 'parlak gelecekti' diye yazılan kitapları okumuş olmama rağmen, hala çorapsız dolaşıyorum." — Douglas Adams"

İslam’da Kavmi̇yetçi̇li̇k, Mezhepçi̇li̇k Ve Cemaatçi̇li̇ği̇n Reddi̇: Kur’an Merkezli̇ Bi̇r Kardeşli̇k Anlayişi

İslam dininin evrensel kardeşlik mesajını ele alan bu metin, tüm müminlerin Allah katında eşit olduğunu vurgulayarak başlıyor. İslam'ın özündeki barış ve adalet vurgusu, tarih boyunca yaşanan bölünmelere rağmen, Kur'an'ın Hucurat Suresi'ndeki "Müminler ancak kardeştirler" ayetiyle pekiştiriliyor. Metin, Müslümanları ayrışmaların ötesinde kardeşlik bilinciyle yaşamaya davet ediyor.

yazı resim

İslam dini, tüm müminlerin Allah katında eşit olduğu ve kardeşçe yaşamaları gerektiğini vurgulayan evrensel bir dindir. İslam’ın temel hedefi, insanlar arasında barış, adalet ve merhamet ortamını tesis etmektir. Ancak tarih boyunca Müslümanlar arasında cemaat, mezhep ve milliyet temelli bölünmeler ortaya çıkmış ve bu ayrışmalar zaman zaman düşmanlığa dönüşerek İslam’ın özüne aykırı bir hal almıştır. Kur’an ise müminlerin bu bölünmelerin ve düşmanlıkların üstesinden gelerek Allah’ın emri doğrultusunda kardeşlik bilinciyle hareket etmelerini istemektedir.
Hucurat Suresi’nin 10. ayetinde Allah şöyle buyurur:
> “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse iki kardeşinizin arasını düzeltin ve Allah’tan sakının ki rahmete erişesiniz.” (Hucurat Suresi, 10)
Bu ayette açıkça belirtildiği gibi, müminlerin Allah katındaki temel kimliği “kardeş” olmaktır. Dolayısıyla aralarında çıkabilecek anlaşmazlıklar ve husumetler, Allah’ın emri gereği mutlaka barış ve sulh yoluyla çözülmelidir. Müminlerin arasını düzeltmek, kardeşlik bağlarını güçlendirmek ve Allah’ın rahmetini kazanmak için önemli bir ibadettir. Mezhep, cemaat veya milliyet gibi kimlikler, eğer kardeşlik bilincine aykırı olarak düşmanlık ve fitneye yol açıyorsa, İslam’ın özüne kesinlikle terstir. Hucurat Suresi’nin 11. ayeti ise, kardeşliği zedeleyen ve müminler arasında kibir, alay, küçümseme gibi olumsuz tutumları yasaklamaktadır:
> “Ey iman edenler! Bir kavim bir kavimle alay etmesin. Belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Ve kadınlar da kadınlarla alay etmesin belki onlar kendilerinden daha hayırlıdırlar. Birbirinizde kusur aramayın ve birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fıskla isimlendirilmek ne kötüdür! Ve kim tevbe etmezse işte onlar zalimdirler.” (Hucurat Suresi, 11)
Bu ayet, insanların kavmi kimlikleriyle övünmesini ve başkalarını aşağılamasını kesin bir dille yasaklamaktadır. Çünkü Allah katında üstünlük, kavmi veya etnik kökenle değil, takva ve samimi imanla ölçülür. Müminler arasında alay, kusur arama, kötü lakap takma gibi tutumlar, Allah’ın yasakladığı davranışlardır. Bu davranışlar, kardeşlik bilincini yok ederek toplumsal barışı ve İslam’ın özündeki rahmeti zedeler. Kur’an’ın açık emirlerine rağmen, tarih boyunca Müslümanlar mezhep ve cemaat ayrılıkları üzerinden üstünlük yarışına girmiştir. Oysa İslam dini bir mezhep veya cemaat dini değildir. İslam, evrensel bir kardeşlik dinidir. Müminler, Allah’ın indirdiği vahyin etrafında kenetlenmeli ve birbirlerine kardeş gözüyle bakmalıdırlar. Allah’ın belirlediği kardeşlik sınırları, milliyetçilik veya mezhep taassubunu aşar ve tüm müminleri eşit olarak kuşatır. Kur’an’ın bu ayetleriyle verdiği temel mesaj, İslam toplumlarında barış, adalet ve kardeşlik temellerini güçlendirmektir. Müminler, kendilerini cemaat, mezhep veya milliyet üzerinden tanımlamaktan ziyade, Allah’ın “mümin” olarak tanımladığı öz kardeşlik bilinciyle hareket etmek zorundadırlar. Sonuç olarak, İslam’ın hedefi, müminler arasında bölünme ve düşmanlık değil kardeşlik ve dayanışma ortamı oluşturmaktır. Hucurat Suresi’nin 10. ve 11. ayetleri, Allah’ın müminleri kardeş kıldığını ve aralarındaki tüm düşmanlıkları aşarak barış ve merhamet ortamı inşa etmelerini emrettiğini açıkça göstermektedir. Cemaat, mezhep ve milliyet gibi insan kaynaklı sınırlar, Allah katındaki gerçek kardeşliği gölgeleyemez. Allah’ın rahmetine kavuşmanın yolu, müminlerin kardeşliğini tesis etmek ve her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmaktan geçer. Bu ayetler, bugün de Müslüman toplumların birliğini ve barışını sağlamada temel rehberimiz olmalıdır.

Yorumlar

Başa Dön