İranın üzerine salınan Irak, bir hayli silah tüccarlarını mağduriyetlerinden kurtardıktan sonra, Saddamın, efendilerini artık dinlememesi sonucu, Iraka demokrasi götürülmeye karar veriliyordu.
Iraka demokrasi götürüldü; İngiliz, Amerika, Fransız gibi ülkelerin özellikle kadınlara ve genç kızlara götürdükleri demokrasi gerçekten kayda değerdi ve tarih sayfalarında yerini aldı. Vaat edilen demokrasinin uygulanışı hâlâ tamamlanamamış ve demokrasi getirme, götürme gayreti devam etmekte. Bittabi ABD ve AB ülkelerinin ve psikolojileri bozulan askerlerin mağduriyetleri de hayli önemli.
Saddam Hüseyin, Kuveytin Basra eyaletine bağlı olduğunu ve bu nedenle de Basranın Irak hükümetine ait olduğunu ileri sürmüş ve bu düşünceyle, 2 Ağustos 1990de Kuveyti işgal etmişti. Irakın Kuveyte askeri müdahalede bulunması büyük devletlerin tepkisini çekmiş, bu tepkilerin sonucu olarak, Birleşmiş Milletler güvenlik konseyi üyeleri tarafından Iraka, bir dizi ekonomik ambargo konulmuştu.
ABD Başkanı George Bush askeri birliklerini Suudi Arabistana göndererek, diğer üye devletlerden de askeri yardım talep etmişti.
Amerikanın öncülüğündeki Birleşik Krallık, Fransa, Suudi Arabistan, Suriye, Mısırında aralarında bulunduğu yirmi sekiz koalisyon üyesi ülke, Iraka savaş açmıştı. Bu savaş tarihte Körfez Savaşı, Birinci Körfez Savaşı veya Çöl Fırtınası Harekâtı olarak anılmaktadır.
II. Dünya Savaşından sonra en büyük koalisyon gücü kurulmuştu. Hatta Suudi Arabistanın, savaşın 60 milyar dolar olan giderlerinin 36 milyar dolarlık kısmını üstlendiği bildirilmişti. Ayrıca körfez savaşı için yapılan canlı yayınlar TV tarihinde çığır açmıştı. Harekât 17 Ocak 1991 yılında Kuveytteki Irak güçlerini çıkarmak için hava harekâtı ile başlamış, 24 Şubatta kara harekâtı ile devam etmişti. Kara harekâtından yaklaşık dört gün sonra Irak teslim olmuş ve antlaşma imzalandı.
1980-1988 yılları arasında İran ile savaşan Saddam Hüseyin, büyük bir dış borcun pençesine düşmüştü ve bir çıkış arıyordu. Bu durumdan kurtulmak için Orta Doğuya söylentiler yayan Saddam Hüseyin, Körfez ülkelerinin petrol fiyatlarını düşürerek Irakı zarara soktuğunu iddia etmekteydi. İran-Irak savaşı sırasında Kuveytten alınan dış borcun silinmesini isteyen Saddam Hüseyinin Kuveyte saldırmasının ardından BM tarafından alınan kararla, dört yüz otuz bini Amerika askeri olmak üzere toplam yedi yüz bin kişilik koalisyon güçleri Çöl Kalkanı adı verilen harekâtla Iraka karşı savaş açtılar. Tek başına koalisyon güçlerine direnmeye çalışan Saddam Hüseyinin ise sadece üç müttefiki bulunuyordu. Bunlar; Ürdün, Yemen ve Filistin Kurtuluş Örgütüydü. Kara harekâtı başladıktan kısa bir süre sonra Saddam Hüseyin, Irakta çalışmakta olan bin iki yüz İngilizi, dokuz yüz Amerikalıyı, iki yüz Japonu ve sayıları az olmasına rağmen Polonyalıları ve Almanları tutuklayarak hapsetti. Kuveyte yapılan hava harekâtından sonra geri çekilen Irak birliklerine karşı kara harekâtı başlatıldı ve iki yüz koalisyon birliklerinin askeri ölürken; Irak, yüz binden fazla asker ve sivil kaybı yaşadı. Ayrıca Irak güçlerinden yüz seksen bin asker koalisyon güçleri karşısında silah bırakarak teslim oldu ve savaş koalisyon birliklerinin zaferiyle sonuçlandı.
Irak yönetimi, Körfez harekâtından sonra nükleer silah üretmeye başlamış, hatta savaş sırasında ayaklanma çıkaran Kürt, Şii ve Azeri gruplar üzerinde kitle katliamları yaparak dünyanın tepkisini çekmişti. Daha sonra Saddam Hüseyinin zulmünden kaçan gruplar Türkiyeye sığınmış ve koalisyon birlikleri tarafından Zaho kenti civarında oluşturulan güvenli bölgedeki kamplara kademeli olarak Birleşmiş Milletlerin kontrolüne yerleştirilmişlerdi.
Türkiye, Körfez Harekâtı sırasında BMnin ambargo kararına uyarak Kerkük-Yumurtalık boru hattını kapatmış ve ayrıca Irak sınırında bulunan İncirlik ve Pirinçlik hava üslerini koalisyon güçlerinin kullanımına açmıştı.
Kara harekâtı sırasında Saddam Hüseyinin, koalisyon güçlerine karşı Scud füzelerini ateşlemesi, Birleşmiş Milletlerin, Nisan 1991 de kabul ettiği antlaşma hükümlerine rağmen, 687 Nolu kararın uygulanmasında ortaya çıkan anlaşmazlıklar; Amerika ve Irakın 12 yıl sonra da karşı karşıya gelmeleri için önemli bir vesileydi.
Körfez savaşının Irak için bilançosu çok ağır olmuştu. Ülkenin alt yapısı ve en önemli üretim sahaları olan Endüstri ve Sanayi kuruluşları zarar gördü. İnsan kaybı olarak ise, asker ve sivillerden oluşan toplam 200.000 kişi hayatını kaybetmiştir. Ayrıca savaşın bedelleri bununla kalmamış, savaşla birlikte ülkedeki mezhep çatışmalarının fitili ateşlenmiş ve ülke adeta Kürt ve Şii halkın iç çatışmalarından yaşanmaz hale gelmiştir. Bu ayaklanmalara karşı Saddam Hüseyin iktidarının aldığı sert tedbirler, Kürt halkının 500.000ini Türkiyeye ve 1 milyonunu ise İran sınırına sığınmak zorunda bırakmıştır. Amerika Huzur Operasyonu adı verilen bir harekât daha düzenlemiş ve Kürtlerin kendi vatanlarına dönmeleriyle bu operasyon sonlandırılmıştır.
ABD, Fransa ve İngiltere; Irak sınırındaki güvenliğin ve kontrolün sağlanması için Türkiyede bir birlik kurulmasını teklif etmiş ve Türkiye kurulacak birliğe onay vermişti. Alınan kararla 12 Temmuz 1992 yılında Çekiç Güç adı verilen birlik oluşturulmuştu. Kurulan bu birlik günümüzde Kuzey Irakın denetimi ve kontrolü sağlamaktadır.
Savaş sonrası yapılan antlaşma gereği Irakta bulunan tüm silahların ve silah üretiminde kullanılan tesislerin imha edilmesine karar verilmişti. Alınan karar gereği kurulan bir denetleme kurulu Irakta tesisleri tespit etmeye başlamış ve imha işlemlerini gerçekleştirmişti. Fakat Irak yönetimi; gerek yetkililerin işlerini yapmaları, gerekse tesislerin belirlenmesinde görevlilere sıkıntılar yaşatmış ve işlemleri çıkmaza sokmuşlardı. Antlaşma koşullarına riayet etmeyen Irak, İngiliz ve Amerika savaş uçakları tarafından birçok kez bombardımana tutulmuştu.
Körfez Savaşı sonrasında Irak hükümetinin saldırgan tutumu ve antlaşma hükümlerini ihlal etmesi, devletlerin Irak ve İran iktidarlarına karşı ambargo uygulanmasını zorunlu kılmıştı. Bu ambargo süresi boyunca, Iraka en çok ihracat yapan Türkiye bütün ticari ilişkilerini kesti.
Irak hükümeti sadece petrol vererek, ülke ihtiyaçlarını karşılayabilmekteydi. Amerika petrol karşılığı Iraka ilaç ve gıda maddesi ihraç edip ve amacına ulaştı. Yapılan ambargo ile Irak hükümetinin köşeye sıkıştırılması amaçlanırken, sivil halk bu durumdan zarar gördü, ülkede ortaya çıkan kıtlık ve sağlıksız şartlar nedeniyle çocuk ölümlerinde ciddi bir artış meydana geldi.
ABD, 16 yıl önce Irak'ı işgal etti; geride insan hakları ihlalleri, sivil katliamlar, işkenceler ve savaş suçları bırakan bu askeri hamle, bugün bile istikrarı elde edemeyen bir ülkenin de başlıca mimarı oldu.
İkinci Körfez Savaşı olarak da anılan işgal, temel olarak iki ana safhadan oluşuyordu. İlk safha, ABD ve İngiliz güçlerinin yoğun hava saldırıları ve kara harekâtı ile Saddam yönetimini ve düzenli orduyu mağlup etmesiydi. İkinci safha ise bunun ardından gelen gerilla hareketleri ile sürdürülen savaştı.
Irak'ın Kuveyt'i işgali sonrası başlayan Birinci Körfez Savaşı sonrası mağlubiyet yaşayan Saddam yönetimindeki Baas Partisi, buna rağmen ülkedeki kontrolünü sürdürdü.
11 Eylül saldırısı ve Afganistan işgalinin ardından gözlerin çevrildiği ikinci ülke Irak oldu. Bu dönemde Baas yönetimindeki Irak, ABD ve İngiltere öncülüğündeki BM tarafından sürekli bir biçimde yasaklı silahlar üretmekle suçlandı. Yaptırımlar ve siyasi hamleler Saddam'ı yönetimden uzaklaştırmakta yetersiz kalınca, askeri işgal kartı devreye girdi.
20 Mart 2003 tarihinde ABD ve İngiltere öncülüğünde Irak işgali başladı. Irak'a ait askeri ve siyasi merkezler, Baas rejiminin önemli noktaları ani hava saldırılarıyla hedef alındı. Ardından ülkenin güneyindeki Kuveyt ve kuzeydeki Kürt bölgeleri üzerinden kara harekâtı başlatıldı. Irak'ın düzenli ordusu kısa bir süre içinde tamamen çöktü, birçok asker savaşmadan teslim olmayı seçti.
Paramiliter grupların ağırlıklı olarak yer aldığı lokal çatışmaların ardından, 9 Nisan'da başkent Bağdat tamamen düştü. Kuzeyde de TBMM'nin tezkereyi geçirmemesi nedeniyle yaşanan gecikmelere rağmen, 10 Nisan'da Kerkük, 11 Nisan'da Musul ele geçirildi. Saddam yönetiminin en büyük kalesi Tikrit de 13 Nisan tarihinde kontrol altına alındı. Takip eden süreç içerisinde Irak, Felluce gibi birçok şehirde, ağır savaşlara sahne olacak yerel ayaklanmalar ve saldırılar tertip etti.
1 Mayıs'ta ABD Başkanı Bush, savaşın büyük kısmının sona erdiğini ilan etti. Kısa bir süre sonra, 13 Aralık tarihinde Saddam Hüseyin yakalanarak yargılandı. Saddam yaklaşık 3 sene sonra, 30 Aralık 2006 tarihinde idam edildi.
Irak'ın işgalinin ardından ülkede ağırlıklı olarak Sünni ve kısmen Şii silahlı gruplar tarafından ABD ve İngiltere öncülüğündeki güçlere karşı kapsamlı bir direniş hareketi başlatıldı. ABD koalisyonunun hiçbir zaman tam olarak sona erdiremediği silahlı direniş, koalisyon güçlerine ciddi kayıplar verdirdi. Yaklaşık 8 yıllık savaşın ardından ABD, 2011 yılının sonunda ülkeden çekildi. Askeri işgal sürecinde hava saldırılarında ölen siviller, Ebu Gureyb gibi cezaevlerinde yapılan işkenceler, yaygın insan hakları ihlalleri, yasaklı silahların kullanımı gibi birçok olay akıllara kazındı.
ABD'nin çekilmesinin ardından Irak, işgalin sebep olduğu çatışma ve kaos ortamından çıkamadı. 2003 yılında başlayan ve etkileri günümüze dek süren işgalin, doğrudan ve dolaylı olarak, milyonlarca sivilin ölümüne sebep olduğu yazık ki, bir gerçek.
12 Şubat 18
Gölcük