"Son dakika: açıkça anlattığını iddia etmesine rağmen tam olarak anlaşılamayan bir takım garip hesaplarını gerçekleştirmek amacı ile, tüm olumsuzluklara, gereksizliklere, ümitsizliklere rağmen 'bir takım ideallerini gerçekleştirip hayırlı bir insan olacak insan' kisvesi altında konstantinapoliste ev tutup yüksek lisans yapmaya kalkışan toplum eşkıyası, hayattan beklediği ilgiliyi ve toleransı göremeyince, Mesih olduğunu iddia ederek kafaları karıştırmaya hazırlanırken, kimliği açıklanmayan bir kişinin yaptığı ihbarı değerlendiren güvenlik kuvvetlerimizin ani baskını ile kıskıvrak yakalandı. önceleri reddetse de, daha sonra suçlamaları kabul etmekten başka çaresi olmadığını, hatta bunun bile ona bir çare olmayacağını anlayan bi-çare sapığın itirafları doğrultusunda, daha önce faili tespit edilememiş, kısa tarihimizde karanlık izler bırakmış, Ankara, İzmir ve Çanakkale isyanlarının da kendi başı altından çıktığı anlaşıldı. daha önce de hayatlarımızı alt üst eden bu büyük mikrop, fırsat verildiği taktirde devletin -sınırlı- bütçesinden kendisine ayrılacak fon yoluyla NASA dan sipariş edeceği bir uzay mekiği ile tüm evreni dolaşarak rastladığı tüm yaratıklardan özür dileyeceğini belirtti. halkın linç etmesinden korkulduğundan dolayı polis üniforması giydirilerek evinde yaptırılan tatbikat sonunda, mikrobun iğrenç planlarını yapmak üzere vaktinin çok büyük kısmını yanlız geçirdiği, planlarının ortaya çıkmaması için insanlardan uzak durduğu anlaşıldı. kameralar karşısında çok rahat ve soğukkanlı görünen mikrobun yakın arkadaşları, 'biz onu böyle bilmezdik, bilseydik hiç söylemez miydik' dediler. pis mikrop, 29/05/1271 tarihinde, bir kez yeterli olmayacağı düşünülerek, idam istemiyle 1., 2. ve 3. ağır ceza mahkemelerinde 3'er kez yargılanacak.. toplam 9 mahkemede de suçlu bulunduğu taktirde 9 kez idam edilecek mikrobun, dış politikada idam sebebiyle ülke menfaatlerimizi tehlikeye sokmaması açısından ne kadar suçlu bir şahıs olduğu 71 dilde yapılacak canlı yayınlarla dünyaya duyurulacak. yoğun güvenlik önlemleri altında yapılacak duruşmaya basın mensuplarının alınmayacağı bildirildi. bu son dakika gelişmesi ile kestiğimiz yayınımıza özür dileyerek kaldığımız yerden devam ediyoruz. bu kısa huzursuzluğa neden olduğu için inşallah Allahımız mikrobun belasını birde bizim için verir sayın seyircilerimiz."
Türkiye Cumhuriyeti 1., 2. ve 3. Ağır Ceza Mahkemelerince E. Hakkında Verilen, Temyiz ve İtiraza Kapalı Karar Tutanağıdır.
29/05/1271.
Sanık hakkında mahkememizin büyük jürisi tarafından, sanığın ifadeleri, savcılık makamının gerekli görmesi üzere mahkemeye çağırılan kişilerin anlattıkları ve savunma heyetinin (heyet sadece E.'den oluşmaktadır) isteği üzerine mahkemeye çağırılan kişilerin aktardığı bilgiler doğrultusunda verilen ve hakimler tarafından onaylanan karar, sebepleri ile beraber aşağıdadır. Karar içerisinde sık sık bahsi geçen Kutsal Heyet, kimliği tam olarak bilinmeyen, bir takım doğaüstü güçlerden kurulu ve kararları mahkememizce de ciddiye alınan bir yargı organıdır fakat, Kutsal Heyetin sanık hakkında verdiği kararlar mahkememizinkilerden bağımsızdır; lakin sanık, bu kararlar doğrultusunda çarptırıldığı cezaların neredeyse tamamını çekmiştir.
29/05/9580 tarihinde meydana gelen Sanık E. (mahkemenin sanığın doğum günü ile çakışması fena halde rastlantıdır), okuma ve yazmayı, Kenan Evren Paşanın okumayı öğrenmeye fırsat bulamamış yaşlıların öğrenebilmesi için başlattığı okuma seferberliğinin derslerini televizyondan gizlice takip etmesi neticesinde 3,7 yaşında öğrenmiş ve bu ilginç mevzuyu lise yıllarına değin bir çok değişik platformda dile getirerek kendisini, etrafındakilere karşı 'bir deha' gibi göstermeye çabalamış ve kimi zamanda bu amacına vakıf olmuştur. Sanık bu mevzuda, mahkememiz tarafından birinci dereceden şerefsizlik ile suçlu bulunmuştur (1). Bu huyundan sebebi belirlenemeyen bir nedenden dolayı orta mektebin sonlarında vazgeçmiştir. Sanık, kendisinin zevk ve övünç ile anlattığı bu güzel sürprizi, beyinin uzun yıllar sürecek olan bir iş seyahati dolayısıyla kendisini yalnız ve sessiz bir hayata mahküm etmiş olduğu sayın validesi Hanime hanımın eşe dosta anlatmasına anlam verememiş ve bundan duyduğu rahatsızlığı sık sık (kendi kendine) dile getirmiştir, bu utanç verici nokta Kutsal Heyet tarafından gözden kaçırılmayarak kıskançlık olarak değerlendirilmiş ve bunun neticesinde sanığın, ilerleyen yıllarda 'yapacağı her işte mutlak başarısızlık'la cezalandırılmasında karar kılınmıştır. Fakat E. bu cezayı, 5 yaşındaki çekirdek satma girişiminden kâr elde etmesi yoluyla yaklaşık 1 sene gibi kısa sürede ihlal etmiştir. Çok daha ciddi bir ceza alması beklenirken, kârını validesine teslim etmesi ve bir sonraki yıl ikamet ettiği muhitte sayısı hızla artan çekirdekçilerin ricası ile sanığın cezasında hafifletmeye gidilmiş ve 'mutlak başarısızlık cezası', 'büyük başarılara imza atmama cezası'na çevrilmiştir. Sanık daha sonraki yaşantısında bu cezayı ihlal etmemiştir.
Ayrıca, daha sonraki paragraflarda herhangi bir yanlış anlamaya mahal vermemek ve sanığı daha iyi tanımak için, sanığın 3 ila 5 yaşları arasında işlemiş olduğu, bu mahkemede konunun genel akışı ile alakası bulunamadığı düşünüldüğünden masaya yatırılmamış fakat, Kutsal Heyet tarafından zamanında ve olay mahallinde incelenmiş ve hakkında mutabakata varılmış olan, arka camdan bahçeye soğan/patates atma, eve gelen bayan misafirlerin iç çamaşırlarını görmek ümidi ile geçecekleri yollara uzanıp uyuyor numarası yapma, evlerinde misafir kalan Asiye isimli bayana kendisine abi demesi ve büyümesini durdurup ileride sanık ile evlenmesi yönünde baskı ve tacizde bulunma, Asiye isimli bayanı banyoda iken sanığın içeriye girmesi/delikten bakması/kapının önünde beklemesi seçeneklerinden birisini seçmek zorunda bırakma, üç kişilik yeşil koltuğun arkasında bütün elbiselerini üstünden çıkarıp anadan doğma vaziyete geldikten sonra giyinmeyi bir türlü başaramayarak Asiye hanıma bu konuda yardım etmesi için tehdit ve baskıda bulunma, mahallenin manavının 50, 100 ya da 250 gramlarından (sanık tam olarak hatırlayamamaktadır) birisini çalmış olma, 'R' ve 'r' harflerini söyleyememe, Behsat beyin kızı olan Ayça hanımın hiç hasta olmamasını kıskanma, bir dönem aynı apartmanda ikamet ettiği Okay hanım ve Tülin hanımın apartman boşluğuna çiş yapışlarını gizlice izleme, çeşitli sohbetler esnasında valide hanımını ben İngilizce ve Arapça da konuşabiliyorum ya da ben aslında 20 yaşındayım diyerek kandırma gibi bir çok suça sahip olduğu göz ardı edilmemelidir.
Sanık henüz 4 yaşında iken, oturdukları evin bahçesindeki dut ağaçlarının yılda bir kez meyve verdiklerini, kuşların meyvelerin bol olduğu zamanlarda bu ağaçlardaki -kendisinin göremediği fakat orda olduğunu tahmin ettiği- yuvalarında yavru sahibi olduklarını, kimi yavruların ağaçtan aşağıya düşebildiklerini, düşen yavruların kimilerinin çarpmanın etkisi ile ölmeyip hayatta kalabildiğini, düştükten sonra hayatta kalmayı başaran yavruların bir kısmının da kediler tarafından telef edilmelerine ramak kala kendisine rastlayabildiklerini keşfetmiştir. Ve sanık bu döngünün son aşamasına kadar gelmeye vakıf olmuş bir yavruyu 6281 yılının yazında evine götürmüş ve beslemeye karar vermiştir. Kısa zamanda sanığın ayak parmağına koyduğu yiyecekleri tüketme alışkanlığı kazanan bu minik yavru serçe kuşu ile sanık arasında bir sevgi bağı oluşmuştur ve, Kutsal Heyet küçük yaşına rağmen büyük bir suç dosyasına sahip sanığın bir kuş yavrusu ile yakınlaşmasını hoş karşılamamıştır (Mahkeme heyetimiz ve bazı konuklar bu noktada Kutsal Heyetin kararını saygı ve alkış ile karşılamıştır). Bir pazar günü validesinin rutin mahalle pazarı ziyaretlerinden birisi esnasında sanığın da kendisi ile beraber evden ayrılması neticesinde yavru kuş, sanık tarafından evde yalnızlığına terkedilmiştir. Salonda yalnız bırakılan kuş, sanığın açık bıraktığı salon kapısından antreye geçmiş, yine sanığın açık bıraktığı mutfak kapısından mutfağa geçmiş, sanığın kurduğu merdivenimsi düzeneğe tırmanarak, sanığın yere koyduğu mavi leğenin hizasına tırmanmış, sanığın çırpınsa dahi içerisinden kurtulamaması için hususi olarak tam tamına yarısına kadar su ile doldurduğu leğenin içerisine düşmüştür (mahkememizin bu konudaki kanısı sanığın, suyu leğene ağzına kadar doldurduğu taktirde kuşun leğenden çıkabileceğini, çok az doldurduğu taktirde ise boğulmayabileceğini bilerek hareket etmiş olduğudur). Kısa zamanda su içerisinde yorgunluk belirtileri gösteren yavru kuş, akciğerlerinin su ile dolması neticesinde boğularak feci halde can vermiş ve eve dönen ailenin pazardan aldıkları eşyaları mutfağa koyması esnasında kanatları son derece açık vaziyette suyun üzerinde yüzükoyun yatarken bulunmuştur. Sanık bu konudaki iddiaları reddetmiş bu olaydan tamamı ile Kutsal Heyetin sorumlu olduğunu savunmuş, kapıları hususi olarak bir tatsızlığın vuku bulmaması amacıyla kapattığını iddia etmiştir. Buna karşılık Kutsal Heyet bu konuda, o sırada orda olmadığını, olsaydı böyle bir olaya hiç bir şekilde seyirci kalmayacağını ifade etmiştir. Kutsal Heyetin orda olup olmadığı ve kapıların durumunun sorulması için Sayın Yavru Kuş mahkememize davet edilmiş fakat kendisinden bir yanıt alınamamıştır. Bunlar neticesinde E. ile Kutsal Heyet arasındaki bu iddialaşma jüri heyeti içerisinde yapılan oylama ile 14'e 1 oy ile E. aleyhinde sonuçlanmış ve bu netice ile sanık bu hususta birinci dereceden cinayet ile suçlu bulunmuştur (2). Ayrıca bu acı olaydan sonra Kutsal Heyet tarafından sanık, bu olayla ilgili olarak olay yılı 5 sonraki yıllarda da en az iki kez rüya görmek suretiyle yavru kuşun ne kadar acı çekerek can verdiğini içinde hissetmesi, vicdan azabından hayat boyu kurtulamaması sağlanmış ve 'hiçbir canlıya haddinden fazla yaklaşamama ve sevgisini gösterememe cezası' ile cezalandırılmıştır. Sanık sonraki yaşantısında bu cezayı ihlal etmemiştir.
Sanığın validesinin, sanığın kendisinde bir ışık gördüğünü muhterem beyine bildirmesi üzerine, daha sonraki yıllarda yabancı dil sorunu çekmemesi için babasının isteği üzerine toplanan, amcaları, yengeleri ve diğer orta yakınlık derecesindeki akrabalarının oluşturduğu Aile Meclisince, ilk öğrenimine akranlarının aksine, devlet mektebi yerine özel bir mektepte başlamasına karar verilmiştir. Eğitime başladıktan bir süre sonra aile içerisindeki genç kesim tarafından Aile Meclisi'nin kararına yapılan itirazlarda, Aile Meclisi taraf tutmakla suçlanmış ve meclis bu davranış farkını bir nebze ortadan kaldırmak için Kutsal Heyetin de desteği ve bilgisi dahilinde sanığı, varlık içinde yokluk çekme ile cezalandırmıştır. Bu politikaya istinaden tasarlanmış yeni hal-i vaziyeti içerisinde (paspal bir vaziyette) aile meclisinin karşısına çıkarılan sanığın bu kılıkta özel mektebe gitmesinde bir sakınca olmadığına karar verilmiş ve olay tatlıya bağlanmıştır. Daha sonrasında sanık bir seferinde, pazardan ayakkabı alan validesine, eskidiğinde kaliteli spor pabuçları andıracağını tahmin ettiği bir pabucu aldırmıştır. Kutsal heyetin gözünden kaçan bu mühim ayrıntı mektep arkadaşları ve mahkememizin gözünden kaçmamış ve sanık bu hususta mahkememiz tarafından birinci dereceden riyakarlık ile suçlu bulunmuştur (3). Sanığın pabuçların eskimesi ile ortaya çıkan yeni görünümleri yüzünden hayal kırıklığına uğraması herhangi bir hafifletici etki yaratmamıştır.
Sanığın, ilköğrenimini bir özel mektepte yapmasının en önemli nedeni olan yabancı dil derslerine, 1. sınıfta gelen bıyıklı öğretmenini çok sevmesi ve daha da enteresan şekilde, suç dosyası bu denli kabarık olan bir öğrencinin sevgisine öğretmenin de karşılık vermesi büyük tepki ile karşılanmış ve sınıf arkadaşlarının haklı itirazları ve sanığın büyük başarılara imza atmama cezasına muhalefet edebileceği kaygısıyla, Kutsal Heyet bıyıklı öğretmenin sene sonunda başka bir mektepte ders vermek üzere tayin edilmesine karar vermiştir. Sanık -şu anki- mahkeme esnasında bu bıyıklı öğretmenin adını bir türlü hatırlayamamış ve gözleri dolmuştur. Bir sonraki sene sanığın yabancı dil derslerine mini etek giyen sarışın bir bayan getirilmiş, ve sanığın notları hızla düşürülmüştür. Fakat bu düşüş 4 yıl daha sürünce, sanık, Aile Meclisi, Kutsal Heyet ve Mahkememiz tarafından birinci derecede sorumsuzluk suçundan suçlu bulunmuştur (4). Ek olarak Aile Meclisi ve Kutsal Heyet tarafından bir daha özel mektebe gönderilmemesine, fakat varlık içerisinde yokluk cezasının bâki kalmasında karar kılınmıştır. Ayrıca sanığa, Kutsal Heyet tarafından, kaderine ortak etmek üzereyken zorlukla toparlanan kişiler: Şafak Şahin, Mehmet Can Sabutay, Tuncer Tarman, Korhan Çeyrek ve -sanığın o zamanlar haddi olmayarak aşık olduğu fakat aslen Murat Bozdoğan'a aşık olan- Beril Sakallı ile hayat boyu rastlantı eseri dahi olsa bir daha karşılaşmama cezası verilmiş, ve bu kişilerin de, sanığın ilkmektep 5. sınıfta Burak adlı şişman arkadaşının Transformers oyuncaklarını çaldığı ve teneffüslerde kızların beslenme çantaları içerisindeki meyveleri yediği iddiaları Kutsal Heyetin ajanları yardımıyla dilden dile dolaştırılarak onunla görüşmek istememeleri sağlanmıştır.
Sanığın orta mektep yaşantısı esnasında tanıştığı ve kendisinden 15 santim uzun olan Elçin isimli bayanla yaşadığı aşk, kısa sürede dikkatleri çekmiş ve müdahale edilmesi gereken bir mevzu halini almıştır. Bu ilişkinin etkisi ile yeni insanlarla tanışarak mektepte popüler bir kimse haline gelmeye başlayan sanığın, aynı olumlu gelişmeleri derslerinde de göstermesi, ve sanığın geçmişinden habersiz olan mektep yönetimi tarafından yanlışlıkla Teşekkür Belgesi ile ödüllendirilmesi bardağı taşıran son damla olmuş ve büyük başarılara imza atmama cezasını ihlal edip Takdir Belgesi alma ihtimali iki aşamalı bir çalışma sonucunda ortadan kaldırılmıştır. Kutsal Heyetin organizasyon sorumluluğunu üstüne aldığı bu aşamaların ilkinde Ayhan isimli bey sanığın hayatına bir arkadaş edası ile sokulmuş, daha sonrasında sanığın da beceriksizlikleri neticesinde iyi futbol oynayan ve kendisine göre daha yakışıklı olan Ayhan beyin, sanığın sevgilisi Elçin hanımı elinden alması ile amacına ulaşmıştır. Çok kızmasına ve üzülmesine rağmen Ayhan beyi dövmek yerine, Elçin hanımın kendisine bir takım önemli günlerde hediye ettiği parfümlerin içlerini boşaltıp kutularını deforme ederek, bir gece gizlice birinci katta oturan Elçin hanımın yatak odasının camına koymasından dolayı, mahkememiz sanığı bu noktada birinci dereceden korkaklıktan suçlu bulmuştur (5). Fakat bu olayın sanığın derslerinde beklenen başarısızlığı yaratmamasının verdiği panik ile ikinci aşamaya geçilmiştir. İkinci aşama, Kutsal Heyetin tetiklemesi sonucu, cemiyet içi ve dışı yardımlar sayesinde sanığın başka bir kente gönderilmesiyle beraber başarılı bir şekilde son bulmuştur. Daha sonrasında bu şehirde kalan arkadaşlarının onu hiç aramaması ve geldiğinde kötü davranmaları sağlanmıştır. Bu karışıklığa neden olduğundan dolayı sanık Kutsal Heyet tarafından 'bir daha karşı cins tarafından yeterli miktarda ciddiye alınmama' cezası ile cezalandırmıştır. Sanık sonraki yaşantısında bu cezayı bir kez ihlal etmiştir.
Sanığın yeni şehre nakil işleminin gerçekleştirildiği tarihlerde Kutsal Heyet tarafından çeşitli konularda suçlu bulunmasından dolayı, ülkemizin sayfiye kenti kıvamındaki İzmir kentinde dikiş tutturamaması sağlanmış ve bir kaç adet orta mektep değiştirmek suretiyle cezalandırılmıştır. Sanığın Kutsal Heyetin hakkında verdiği 'büyük başarılara imza atmama cezası' ve 'karşı cins tarafından yeterince ciddiye alınmama' cezaları ile yaşamayı öğrenmiş görünmesi, bir iyi hal belirtisi olarak gözden kaçırılmamış ve neticesinde bir nevi ödül olarak herhangi bir kavga durumunda kaybetmesi şartıyla semtin serserileri ile arkadaşlık etmesine izin verilmiştir. Ayrıca yine iyi hali göz önünde bulundurulan sanığın, 96 yıldır hasret ile sahip olmak istediği bisiklet, valide hanımının da girişimleri üzerine aileye tahsis edilmiştir (Kutsal Heyetin o dönemde, bahsi geçen bisikletin sanığa tahsis edilmesinde bir sakınca olmadığına dair verdiği tutanakta, sanık ve ailesinin her tarafı yokuşlarla bezenmiş bir dağ semtinde oturmalarından mütevellit bilir kişilerce bisiklet sürmesinin yeterince zevkli olmayacağının kesinlik kazanmasından sonra tahsis edildiği önemle belirtilmiş ve kalın punto ile yazılmak sureti ile dikkat çekilmiştir). Sanık, serserilerle yaptığı arkadaşlıkları esnasında tütün kullanmaya başlamış ve bu alışkanlığına valide hanımından gizlice devam etmekte bir sakınca görmemiştir. Bir defasında valide hanımını evi terk ettiği bir anda yaktığı Maltepe sigarasının dumanları henüz dağılmamışken valide hanımının eve dönmesi sonucu yakalanmış ve 'hayır ben sigara içmedim' demekten çekinmemiştir. mahkememiz bu noktada sanığı birinci dereceden yalancılıktan suçlu bulmuştur (6).
Sanığın ilerleyen lise mektebi yaşantısı içerisinde, bir kaç yıl evvel yerleştirildiği sayfiye kentine yavaş yavaş ısındığı, tam olarak açıklığa kavuşmamış sebeplerden ötürü sayfiye şehrinin ve insanlarının da kendisini kucaklar bir tavır içerisinde bulunduğu Kutsal Heyetin sanık hakkındaki tutanaklarında açıkça belirtilmiştir. Bu beklenmeyen gelişmelerin neticesinde sanığın, isteyerek ya da istemeyerek, daha önce aldığı cezaları ihlal etmesi ihtimali gündeme gelmiş ve Kutsal Heyet tarafından daha önce geldiği şehre geri gönderilmesinin en iyi çözüm olacağında karar kılınmıştır. Bu sefer, validesinden ayrı hareket etmesinin, sanığın istenilen tipte bir kişi haline getirilmesi çalışmaları sürecinde olumlu bir yatırım olacağı düşünülmüş ve karara bağlanmıştır. Sanığın yeni yerleştirildiği bu eski şehirde okumaya başladığı lise mektebinde tamamen rastlantı eseri karşılaştığı bir bayanın, sanığı daha önceki suçlarından zamanında haberdar edilememesinden dolayı ciddiye alması ve aralarında karşılıklı bir ilişkinin vuku bulması hem bayanın hem sanığın yaşamını tehlikeye sokmuştur. Ayrıca sanık, daha önce Kutsal Heyet tarafından çarptırıldığı karşı cins tarafından yeterince ciddiye alınmama cezasını da ihlal etmiş bulunmuştur. Bu ihlalin sorumluluğunun bir kısmının da, bahsi geçen bayan N.'yi zamanında durumdan haberdar edememesinden dolayı Kutsal Heyet'e ait olduğu gerçeği Heyet içerisinde bölünmelere yol açmış, durumun toparlanması icap etmiştir. Geçmişi değiştirme yetkisini henüz alamamış olan kutsal heyet geleceğe müdahalede bulunma hakkını kullanarak sanık E.'yi 'karşılaştığı şeylerin değerini, ancak çok geç olduktan sonra anlayabilme' ve 'başladığı işi asla tam olarak bitiremeden diğer bir işe geçme dürtüsüne sahip olma' cezaları ile mantıklı ve adaletli şekilde cezalandırmıştır. Sanık sonraki yaşantısında bu cezaları ihlal etmemiştir. Her ne kadar ihlal etmemesi Kutsal Heyet tarafından beğeni ile karşılanmış olsa da, bu noktada Kutsal Heyet ile fikir ayrılığına düşen objektif ve tarafsız olmayı ilke edinmiş mahkememiz, sanığı bu davranışlarından ötürü birinci derecede aptallıktan (7) suçlu bulmuştur.
Sanığın liseden üniversite mezuniyetine kadar olan yaşantısı, Kutsal Heyet tarafından öngörülmüş ve yukarıda ifade buyurulmuş cezaların boyunduruğu altında sürmüştür. Sanık E. bu süre zarfında, mahkememizin yukarıda kendisini suçlu bulduğu konular kapsamında burada bahsedilmeye gerek görülmeyen daha bir çok suçun altına imza atmıştır.
KARAR: Mahkememiz ileri derecede şerefsizlik, cinayet, riyakarlık, sorumsuzluk, korkaklık, yalancılık ve aptallık suçlarından ötürü idam istemi ile yargılanan sanığın idamında herhangi bir engel bulunmadığına; bilakis bunun toplum için büyük yarar ihtiva ettiğine karar vermiştir. Sanığa son söz hakkı verilmemesine oy birliği ile karar verilmiş ve idam işlemi herkesin gözü önünde gizlice gerçekleştirilmiştir.