Yarınlar İçin

Ahh bu gecenin parmaklarıdır, sokak lâmbasının sisli ve puslu ışığından süzülüp yüzümü yalayarak gezinen o esinti Ruhum böylesine sıkılmışken neden? diye isyan edemem ki gecelerin karalığına ve böylesine yudumlamışken ıstırabı çay, cigarayı şifa niyetine; saatler hasreti gösteriyormuş kimin umurunda? Veya gece yarılanmış çoktan. Kimi de hayatının gecesini yaşıyormuş şu sıralar. Mevsimler baharı gösterirken benim umut ağacım hazan yaşarmış dört mevsim, ne fark eder?

yazı resimYZ

Ahh bu gecenin parmaklarıdır, sokak lâmbasının sisli ve puslu ışığından süzülüp yüzümü yalayarak gezinen o esinti Ruhum böylesine sıkılmışken neden? diye isyan edemem ki gecelerin karalığına ve böylesine yudumlamışken ıstırabı çay, cigarayı şifa niyetine; saatler hasreti gösteriyormuş kimin umurunda? Veya gece yarılanmış çoktan. Kimi de hayatının gecesini yaşıyormuş şu sıralar. Mevsimler baharı gösterirken benim umut ağacım hazan yaşarmış dört mevsim, ne fark eder?

Her sıradan bir gecenin harında sıradanlığıyla yaşamak varken hayatı, bu bambaşkalığı bazen anlayamıyorum ben. Zamanın terkisinde bilerek ya da bilmeyerek dörtnala koşarken aşka, yanılgılar girdabında bu uzun molanın hakiki manası ne ola? Umutlar kollarını açmış beklerken seni, mutluluklar gel, sar beni diye yalvarırken gecede, ısrarın nedir ey kalbim!

Ah bu yollar, ahh bu caddenin kör ışıkları, semiriyor en derinlerimdeki en ince duygularımı Bu duygu ne ola ey Rabbim? Bütün duygularımın dikleşip, isyan çıkarması; ya da koşuverecekmiş gibi olduğumda dizlerimdeki dermansızlığın, mesafelere dayanamayıp haline gülmesi

Gözüm kapandığı an belirir önümde denizler Evet, denizler ki en çok gözlerim gezinir buralarda.. Yakamoz aradı ay beyazında. Med-cezirler yalarken yalçın kayaları, zamanın bir başka diliminde gönül kıyılarımda da gel-gitler yaşanıyor Bir yunus hapsedildiği havuzdan salıverilsin istedim uçsuz bucaksız okyanuslara. Çünkü buz mavisi umutlarım üşüyor İstanbulda, kan kırmızısı bir karanfil konsun diye beklerken avucuma, bu tundra da neyin nesi?

Topladığım yasemenler, reyhanlar, giydiğim kalın ve örgülü kazaklar artık ısıtmıyor bedenimi. Bir sevgi istiyordum ekvator sıcaklığında, ihata etsin diye o yakıcı ağustos sıcağında harmanlasın diye tüm duygularımı Kötülükleri yellere, umutları yollarıma savursun. Kıymetini bilemeyip bir kâğıt gibi buruşturup attım belki dünümü. Hatta belki sermayedir diyerek harcadım bugünümün yarısını. Ama en azından bir çıra yaksın yarınlara o gözlerine kurban olduğum

Geçen geçmiştir artık, ân-ı müstakbelse müphemdir.

Hayatından nasibin şu geçmekte olan demdir

diyor ya hani Mehmet Akif:

Geçtim onsuz geçen bugünden ne diyem, Sen hayırlı bir yarın ver

Başa Dön