Her Sabah Yeniden Yıkanır Gözlerim
Her sabah yeniden yıkanır gözlerim yeniden yıkanır yüreğim / güzellik dolu güneşin gözleriyle
Her sabah yeniden yıkanır gözlerim yeniden yıkanır yüreğim / güzellik dolu güneşin gözleriyle
Koş Ali koş, tamam koşalım da çok da koştun mu bu seferde terliyor insan, hadi üstüne bir de su iç, işte kaptın şifayı... Zamanı gelince o kurdeleleri hepimiz taktık. Ama ne de havamız vardı ha, zannedersin İstiklal Savaşına katılıp gazi olmuşuz, onlarda kahramanlık madalyası... Tabi sadece biz takmadık,
Terimi akıttığımda geceler boyu / Sabah bu şehri göremeyeceğim belki /
Çok kumlu yerde yürürseniz, oradan dolar, diye hemen bir cevap verebilirsiniz. Tamam onu anladık da atmaya da kürek gerek, diyor türkü de... Kunduraya dolan kumu kürek ile nereye atacağız, bir de atacağımız yeri bulmak lazım. Bir tane hafriyat kamyonu lazım. Hafriyat kamyonuna kumları atmak için iki üç tane
Zaman öğle saatleri, bir şey yalamam lazım, diye düşünürken, tam da o Laz Komşularımın pastanesinin önünden geçerken o sesi duydum Yala beni yala beni. diyordu adeta... Allah Allah bu ses de nereden geliyor, halüsinasyon görüyorum herhalde... Sağa sola bakınıyorum, kimsecikler yok... Sapık mı bu ne, bir yerden saklanıp
Her ne kadar gerçek hayatın içinden hikayelere yer verse de Amerikan Sineması absürt de diyebileceğimiz saçma sapan filmlerin senaryolaştırılıp çekilmesine, bu filmlerin dünya piyasalarında boy göstermesine her zaman fırsat vermektedir. Tabi bu filmlerin arasında bir sürü subliminal mesajlarda seyredenlere pompalanmaktadır. ABD'nin yegane güttüğü bir siyaset olan vahşi kapitalizm
Çatık kaşlı yetimler / epeydir bu coğrafyada / yaşama kıyısından
Yahu başka işin gücün yok mu senin be insanoğlu? Zırt pırt hayvanlara çip takacağına, vahşileşen insanları nasıl ehlileştirir, yola getiririm, onun hesabını yap bir kerede... Denizleri, gölleri kirleten sen. Havaya zehirli gazları salan sen. Irmakları sanayi atıkları ile yaşanmaz kılan sen. Her şeyi hallettin, dünyayı düzelttin de bir
\- Elin kaşınıyorsa para gelecek Abi
\- Deme be yahu gelir mi ki sahiden?
\- Gelmez mi Abi gelmez mi tecrübelerle sabittir bu.
\- Yani senin başına geldi demek ki?
\- Benim başıma gelmese de arkadaşlardan eş den dosttan biliyorum.
Bu sokaklar bu kadar hüzünlü değildi eskiden / bu kadar acımazdı ayaklarım asfalta
Kıyamet tabi ki inancımız gereği, insanlar eliyle kopmayacak, Allah cc. Onun zaman bilgisi ben de. diyor, Kainatın Efendisi sevgili peygamberimiz Hazreti Muhammed. sav. de Benim bu konuda normal insandan fazlaca bir bilgim yok. diyor, ancak yaşananlar, hızla insanlığımızı yitirdiğimizi, merhamet duygusunu raflara kaldırdığımızı, insan eliyle adeta dünyaya küçük
Bizim A ve Ümit milli kahramanımız Polat Alemdara gizli görevler verilir... Polat Alemdar biraderimiz yanına adamlarını da alarak Beyaz Sarayı basar. Beyaz Saray da tam da toplantı sırasında olmalıdır bu olay. Sonra rehin aldığı başkandan ve bakanlardan Vallahi de billahi dünyayı sömürmeyeceğiz. sözü alır... Amerikan sömürüsü de kalktı
Altı saatlik yolculukta / kaç kere ağaçlarla selamlaştık / kaç
Babamdan harçlık aldığım zamanlar / memlekette şimdi ki nüfusun yarısı kadar insan vardı
En kısa zamanda bu diyet olayına kıyısından köşesinden dalmalıyım. En önce şu haftada dört kere yediğim tatlıları, önce ikiye, sonra da bire indirip, daha sonra da tamamen kurtulmam lazım bu tatlı olayından. Her ne kadar baklavacılar derneğinden her sene en iyi baklava tüketicisi ödülü alsam da, zayıflayana kadar,
Bazı vatandaşlara gerçekten hayret ve ibretle bakıyorum... Her gün ana sayfada bir yazıları ve şiirleri var mutlaka... Bu bir yarış değil ki... Neyin peşindesiniz anlamış değilim... Bir de konu çeşitliliği diye de bir şey yok... Sayfasına bakın iki bin tane şiir, üç bin tane nesir eser yazmış ve
Arkadaş, şu dünyada ne iyiliksever insanlar var, inanın gözlerim yaşarıyor, bu iyi insanları görünce duyunca... Bak kadının ismini de unuttum şimdi aklımdaydı da, Barbara mıydı, Clodya mıydı buna benzer bir isim, silmişim işte mesajını... İnşallah bu yazıyı okurda sonrada bana dönüş yapar. Ben de harcayacak değilim herhalde o
Ta asırlardan beri tartışılan bir durum... Aristo, Platon, Thlesden beri çözülmeyen bir mesele ki zaten insanlık bu tartışılan meselenin çözümünü bulsa, her şey bir an da hallolacak. Çok merak ettiniz değil mi? Ne dünyanın nasıl döndüğü sorunu, ne ışık hızına ulaşabilip enerjiye dönüşmek, ne küresel ısınma, ne nükleer
Kudüs'ün zindanlarında / kararan yok olan solan hayatlar / ve
Zannetmem aşkında, aşıkların da kulakları illaki duyuyordur. Yoksa o sevgi, aşk sözcükleri gözlerini kör etmezdi değil mi? Çoğu aşık aşkını haykırmak ister sevdiğinin yüzüne de bazı zamanda bunu bir türlü beceremez... Beceremezdi, diyelim eskiden. İnanın eskiden cep telefonu ve İnternet yokken bu işler daha zordu... Şimdi sevdiğin ile
1961 Ankara'da başlayıp devam eden bir hayat. İlk ortaokul, lise ve iki yıllık bir üniversite deneyimi, ticaret hayatı Ankara'da iki tane aslan gibi evlat biri dişi biri erkek aslan olmak üzere hayat mutlu bir şekilde akıp gidiyor. Biraz şiir, biraz öykü ve denemelerin sıcaklığında...
Elliyedi seneye sığdırılan bir yaşam. Geçip gidiyor işte şiir, deneme, öykünün sıcaklığında... Yirmi beş yıllık bir birliktelik iki de aslan gibi evlat daha ne olsun?
Mizah ağırlıklı öykü ve denemeler toplumsal ağırlıklı şiirler
Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Erich Fromm
Aziz Nesin, Muzaffer İzgü,