Babamdan Harçlık Aldığım Zamanlar
Babamdan harçlık aldığım zamanlar / memlekette şimdi ki nüfusun yarısı kadar insan vardı
"Her yazarın içinde bir okur, her okurun içinde ise okunmayı bekleyen bir eleştiri yatar." - Terry Pratchett (Kurgusal)"
"Her yazarın içinde bir okur, her okurun içinde ise okunmayı bekleyen bir eleştiri yatar." - Terry Pratchett (Kurgusal)"
Babamdan harçlık aldığım zamanlar / memlekette şimdi ki nüfusun yarısı kadar insan vardı
En kısa zamanda bu diyet olayına kıyısından köşesinden dalmalıyım. En önce şu haftada dört kere yediğim tatlıları, önce ikiye, sonra da bire indirip, daha sonra da tamamen kurtulmam lazım bu tatlı olayından. Her ne kadar baklavacılar derneğinden her sene en iyi baklava tüketicisi ödülü alsam da, zayıflayana kadar,
Bazı vatandaşlara gerçekten hayret ve ibretle bakıyorum... Her gün ana sayfada bir yazıları ve şiirleri var mutlaka... Bu bir yarış değil ki... Neyin peşindesiniz anlamış değilim... Bir de konu çeşitliliği diye de bir şey yok... Sayfasına bakın iki bin tane şiir, üç bin tane nesir eser yazmış ve
Arkadaş, şu dünyada ne iyiliksever insanlar var, inanın gözlerim yaşarıyor, bu iyi insanları görünce duyunca... Bak kadının ismini de unuttum şimdi aklımdaydı da, Barbara mıydı, Clodya mıydı buna benzer bir isim, silmişim işte mesajını... İnşallah bu yazıyı okurda sonrada bana dönüş yapar. Ben de harcayacak değilim herhalde o
Ta asırlardan beri tartışılan bir durum... Aristo, Platon, Thlesden beri çözülmeyen bir mesele ki zaten insanlık bu tartışılan meselenin çözümünü bulsa, her şey bir an da hallolacak. Çok merak ettiniz değil mi? Ne dünyanın nasıl döndüğü sorunu, ne ışık hızına ulaşabilip enerjiye dönüşmek, ne küresel ısınma, ne nükleer
Kudüs'ün zindanlarında / kararan yok olan solan hayatlar / ve
Zannetmem aşkında, aşıkların da kulakları illaki duyuyordur. Yoksa o sevgi, aşk sözcükleri gözlerini kör etmezdi değil mi? Çoğu aşık aşkını haykırmak ister sevdiğinin yüzüne de bazı zamanda bunu bir türlü beceremez... Beceremezdi, diyelim eskiden. İnanın eskiden cep telefonu ve İnternet yokken bu işler daha zordu... Şimdi sevdiğin ile
Oooo Hacı, ''Adamın adı bu'' yapmışsın yine muhteşem bir kupon. ''Sorma birader sorma.'' belli ki dün yatmış... ''Sordum birader sen söylemesen bile sordum, dün yine yattın değil mi? Dur tahmin edeyim ya beşinci ayakta ya da son ayakta yatmışsındır.'' Nasıl ama öngörülerim?''Vallahi bravo nereden bildin?'' hep öyle oluyor
An gelir sokaklardan alıp başımı gidesim gelir / ağaçlar ve kediler
Bu prensler hep mi beyaz atlara binerler? Nedir bu bizim Beyaz Atlı Prenslerden çektiğimiz? Daha da çekeceklerimiz var mı, onu da bilemiyorum... Herkes, hele de genç kızlarımız, evlenme çağlarına gelince, mutlaka Beyaz Atlı bir prens bekliyorlar, onlarda beyaz bir at yerine, beyaz bir Mersedes ya da BMW ile
Yufkadır şairlerin yüreği / hem hâlimdir hem selimdir / yazdıkları
Bizim şarkımız olsun, / Bütün güzel şarkılar ve türküler... /
Kabak Çekirdeği bizim olmazsa olmazlarımızdandır... Televizyonda güzel bir şey olduğu zaman alırız elimize, bazen kabak çekirdeği, bazen de ay çekirdeği ''çıt çıt çıt çedene de sar bedeni bedene.'' türküsü eşliğinde götürürüz çekirdekleri... Televizyonlarda program olmadığı zamanlarda da sıkıntılarımızı atlatmak için çıtlatırız... Şimdi sen tutup da dört liralık kabak
Bakalım bilecek miyim / aklından bir şiir tutsan sevgiye aşka dair
Yaşı altmışbeş olup da herhangi bir durumda ben daha kırk beş elli yaşındayım dediği zaman bir kadın, haliyle kadının kocasının bu durumda psikolojisi bayağı bir bozulmaktadır. ''Biz bununla aynı yaştaydık evlendiğimizde yoksa bana Nurten diye başkasını mı kakaladılar. Hayır benden on yaş küçükse eğer aynı yaşta olup da
Arkadaşlar, asker uğurluyorlar otobüs terminalinde... Asker adayını havaya atıp tutmalar. Sloganlar belli zaten, hep aynı En büyük asker bizim asker. İyi de arkadaşım, koronayı kaptı mı, o en büyük asker, sonra Ne şehittir ne gazi ..ok yoluna gitti Niyazi. olacak, benden söylemesi... Daha birliğine teslim olmadan, korona, buna
Daha ne kadar çok şiirini yazacak adam vardı / hepsi birer birer terk-i
Miyadı dolmuştur muhtemelen, o sebep ile de patlamış olabilir... Ediz Hun bir bilse ampuller patır patır patlıyor, çatır çatır çatlıyor, billahi intihar ederdi... Ediz Hun Kim mi? Edison olmasın o sakın, dediğinizi duyar gibi oluyorum... Amaaaaan neyse ne canım...
Bir kere ilk önce kol kaslarınızı kuvvetlendirin derim. Yok canım yok bilek güreşi yapmayacaksınız, sadece sevdiklerinize, annenize babanıza, sarılacaksınız, eğer ki hayatta iseler. Çocuklarınız karınıza sımsıkı kemikleri yerinden oynatmacasına sarılacaksınız... Çok sevdiğiniz arkadaşlarınızı da bu sarılma faslına dahil edeceksiniz belki... Benim ilk yapacağım işlerin en başında bu geliyor...
Bana mı trip atıyorsunuz siz de? Ben de atarım zaman zaman trip yani tavır koyarım, koymak da lazım. Kimlere ama? Kim trip yemeye meraklıysa, yolla ona gitsin. Yok, almak istemiyor mu triplerini, o zaman biraz ucuza vereceksin trip bu, yere ve zamana göre fiyatı değişir...
1961 Ankara'da başlayıp devam eden bir hayat. İlk ortaokul, lise ve iki yıllık bir üniversite deneyimi, ticaret hayatı Ankara'da iki tane aslan gibi evlat biri dişi biri erkek aslan olmak üzere hayat mutlu bir şekilde akıp gidiyor. Biraz şiir, biraz öykü ve denemelerin sıcaklığında...
Elliyedi seneye sığdırılan bir yaşam. Geçip gidiyor işte şiir, deneme, öykünün sıcaklığında... Yirmi beş yıllık bir birliktelik iki de aslan gibi evlat daha ne olsun?
Mizah ağırlıklı öykü ve denemeler toplumsal ağırlıklı şiirler
Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Erich Fromm
Aziz Nesin, Muzaffer İzgü,