Büyütün Yüreklerinizde Barış Umudunu
Öpünce geçmiyor / Filistinli Çocukların kollarında ki bacaklarında ki yaralar /
"Her yeni gün, yaratma gücünün kapısını aralar; hayal et, yaz ve hayatını anlamla doldur."
"Her yeni gün, yaratma gücünün kapısını aralar; hayal et, yaz ve hayatını anlamla doldur."
Öpünce geçmiyor / Filistinli Çocukların kollarında ki bacaklarında ki yaralar /
Tanınmış bir bilgisayar markasının Budizm Felsefesi ile ne ilgisi olabilir? Ama oluyor işte, reklamlarda çakı çakıveriyorlar adının başına da başka değişik bir isim getirerek... Hiç mi akla mantığa uygun bir isim bulamadılar? İsteseler mutlaka bulurlardı da onu izleyenlerin kafasına kafasına çakmak lazım diye düşündüler demek ki...
Kuşlar gitmeyin buralardan / ne de güzel alışmıştık / kanatlarınızın
Gece yastığa başını koyunca / insanın düşünüp düşünüp dolması lazım /
-Elektrik faturası gelmiş
-İnşallah kabarmamıştır bu ay hanım?
-Ben üşüdüğüm zaman ısıtıcıyı çalıştırmıştım birazda haliyle kabarık azıcık.
-Üfff! Bu ne ya hanım bir yanlışlık mı var biz bu evi doğal gaz ile ısıtmıyor muyduk, yoksa elektriğe dönüşüm oldu da ısıtma şeklimiz benim
Gidin bakın, Ege ve Akdeniz'de ki otellerde her gün ne kadar yiyecek maddesi çöpe atılıyor. Yazıktır, günahtır, Allah bunun hesabını bizlerden sorar mutlaka... Çok mu zor müşterilerin yemediği yemekleri değerlendirmek. Verirsin bir iki adamına görev, altlarına da bir küçük araba, yakınlarda ki köylerde beldelerde ki yaşlı, genç, çoluk
Tamam anladık Pastırma Yazı bitti bitecek de ha bir de bundan sonra sucuklu yumurta yazı olmaz mı? Ne olur olsa sanki, gitmese yaz. Gitmese dediğime bakmayın, aslında her mevsimin kendine has güzelliği var. Hele de kış bizim mesleğimiz için, kar demek, kâr demek para demek. Ayaklar ıslandı mı,
Biz okula gittiğimiz sıralarda / hafta sonlarını ipi bırak halat ile çekerdik
Matematik kafası olmayanlar problemleri çözemez, diye bir şey yok. Problemler çözülmek içindir, yeter ki sabır dairesine adım atalım. Kimizaman da yardım almak gerekir, problem çözerken. Tanıdıklarımızdan, akrabalarımızdan, bazen yakın arkadaşlarımızdan, bazen gözlemlediğimiz tabiattan ya da canlılardan...
Her şairin yüzlerce çocuğu vardır. / Göğün derinliklerinde emzirip /
Siz boş verin sigarada içmeyin, izmarit de içmeyin. En iyisi bir de izmarit diye balık var, gidin onu alın marketten kızartın yiyin. İzmarit ismi de sırtında ki lekeden dolayı verilmiş bu balığa. Büyüklerine pabuç, küçüklerine de kancur deniliyormuş, izmarit balıklarının...
Birinci İhtilali hiç hatırlamam / İkinci İhtilalde ondokuz yaşındaydım... /
şu sıralar yarım kalmış şiirler biriktiriyorum / yarım kalmış aşklara inat
Sadakayı sadece maddi olarak da düşünmemek lazım. Gözleri görmeyen bir vatandaşımızı, yeşil ışıktan karşıya geçirdiniz, bu da bir sadakadır. Bir teyzenin pazar filesini alıp evine kadar götürdünüz, bu da bir sadakadır... Mahalleden geçerken insanlara selam verdiniz, selam aldınız, bu da gayet tabi sadaka olarak sevap hanenize yazılacaktır...
Bu ilhamlar ile esin hanımlarda her ne hikmetse orada da bir geliyor, pir geliyor... Rahmetli babam gazete bile okurdu alafranga diye tabir edilen tuvaletlerde, ben onu yapmasam da, defter kalem hep yanımda olduğu için, geldi mi açıyorum defteri, kalem elimde karalıyorum bir şeyler kendimce... Ha o arada dışarıda
Ünlü Çek yazar Milan Kundera'nın da bir kitabının adıydı ''Var olmanın dayanılmaz hafifliği'' yıllardır düşünür dururum. Var olmak ağırlık mıdır, yoksa hafiflik mi? Romanı okuduğumu söyleyemem dört dörtlük, şöyle bir sayfalarına göz gezdirmiştim...
Bizim İsmail Abi mesaiyi bitirmiş montu elinde damladı dükkana. Gündüz normal sıcaklıkta olan havada birden yıldırım hızıyla soğuyuverdi... Eee tabi biz de verdik veriştirdik havalara... Haaa havaların umurunda oldu mu, olmadı tabi ki... ''Giy İsmail Abi şu montunu böyle gitme kış zaten kapı da bir de seni dert
''Düşürdüm denizlere atlastan düşlerimi / Saklayıp gölgelere astım gülüşlerimi.'' /
Eğer ki merdiven duruyorsa ve siz üstüne hamle yapınca yine de yürümüyorsa, neme lazım yine de dikkatli olun. Tam ortasına gelirsiniz de sonra, yürüyen merdivenin aklı başına gelir, bir hareket eder, dımdızlak kalırsınız, aşağıya iniyorken bakmışsınız, yukarılardasınız...
18 Yaşında
Nihayet 18 yaşına girip reşit olmuştu. Artık, arkadaşlarının oynarken kendinin baka kaldığı şans oyunlarını o da oynayabilecekti... Öyle ya bu ülke de hemen hemen her gün şans oyunu oynanıyordu, o da nasiplenirdi bundan az ya da çok... Önce beş tane sayısal loto kuponu doldurdu...
1961 Ankara'da başlayıp devam eden bir hayat. İlk ortaokul, lise ve iki yıllık bir üniversite deneyimi, ticaret hayatı Ankara'da iki tane aslan gibi evlat biri dişi biri erkek aslan olmak üzere hayat mutlu bir şekilde akıp gidiyor. Biraz şiir, biraz öykü ve denemelerin sıcaklığında...
Elliyedi seneye sığdırılan bir yaşam. Geçip gidiyor işte şiir, deneme, öykünün sıcaklığında... Yirmi beş yıllık bir birliktelik iki de aslan gibi evlat daha ne olsun?
Mizah ağırlıklı öykü ve denemeler toplumsal ağırlıklı şiirler
Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Erich Fromm
Aziz Nesin, Muzaffer İzgü,