Arkasından El Salladığım Trenler
Arkasından el salladığım trenler / Geri gelmeseniz de olur... /
"Gelecek, şimdinin geçmişidir, sadece daha pahalı ve daha az kullanışlı." - Oscar Wilde"
"Gelecek, şimdinin geçmişidir, sadece daha pahalı ve daha az kullanışlı." - Oscar Wilde"
Arkasından el salladığım trenler / Geri gelmeseniz de olur... /
Savaşlar olur, savaşlarda kazananlar ve kaybedenler vardır. Kaybedenler, yani mağlupların boynu büküktür... Hele de bir İslam Toprağı ise kaybedilen yer, asla nokta koymazlar, koyamazlar, fetih ve gaza ruhu buna izin vermez... Virgül yetişir imdada, o virgül kaybedilen yer geri alınıp da yeni bir nokta koyulana kadar, dağarcığımızda saklanır
Memlekette bu kadar aç ve açıkta insan varken, insanlar bırak o yemeklerden tatmayı, bir kuru ekmek, bir kuru soğan ile günlerini geçiriyor ise, ayıp oluyor gerçekten, o programlar ile seyircilerin karşısına çıkmak. Daha aklı başında bilgi ve kültür dolu programlar yapın da bu arıza tipleri de bizim karşımıza
Dayak Atma Sanatı adlı üç ciltlik kitabımın şimdilerde dördüncü cildini de yazmaya başladım. Dostlarım bana ''Cengiz Abi geç bile kaldın dördüncü cildi yazmak için.'' diye sitem de etseler, haklılar aslında haklı olmaya da, beş yıldır başarıyla yürüttüğüm dayak atma kurslarından, millete verdiğim dayak atma derslerinden başımı kaldırıp da
Görmüyor muyuz sitelerde edebiyat parçalayanları, edebiyat yapıyoruz ya da şiir yazıyoruz diye her şeyi birbirine karıştıranları... Adı sanı çok büyük gibi görünen, gösterilmeye çalışılan bir sürü sanatçı müsveddesi diyebileceğimiz bayan ya da erkek yıllardır televizyonlarda, sosyal medya da edebiyatın içine etmeye çalışarak edebiyat parçalamıyor mu?
Önde gelen sitelerde bazı zamanlar 400 hatta 500 kişiye varıyor çevrim içi olanların sayısı. Ancak güne gelen eserlere baktığımız zaman eserlere iki üç yorum anca yapılmış oluyor. Zaten bir şiiri, yazıyı enine boyuna eleştirebilecek çok az edebiyatçı arkadaşımız var, diğerleri yüreğine sağlık, ellerine sağlık, aferin koçum gibi aslında
Bir çok zil de klasik zil sesinden başka sesler vardır; kuş sesi gibi, kahkaha gibi... Zile basıp da öyle güzel sesler gelince içeriden, insanın zile bastıkça basası geliyor... Tabi durmadan basarsanız o güzel zil sesini duymak için, içeridekiler de bunalabilir... Şimdi çoğu evlerde güvenlik açısından görüntülü diyafon denen
\]İki bin iki yüz yetmiş altı yılına gelinmiş ve Türkiye'nin nüfusu iki yüz on dört milyon kişiye yaklaşmaktaydı. Başkent Ankara on altı milyona, diğer büyükşehir İstanbul otuz üç milyona yaklaşan nüfusları ile dünyanın sayılı şehirleri arasında ki yerlerini almışlardı. Gökdelenler büyük şehirlerde iki yüz elli üç yüz katlara
Hy,slm,mrba,nbr, / Yukarıdaki kelimelerden, / Birşey anladınız mı, a dostlar?
Yan yana dizildiler mı o güzelim sarışın afetler, Akdeniz Güzellik Yarışması yapılıyormuş sanırdım ben, sanki bana el sallıyorlar ya da öpücük atıyorlarmış gibi gelirdi. Kuruntu işte canım benimki de. Hiç karşılık beklemeden seviyorum ya ben onları. Hangisini koluma taksam öbürleri sanki bana küser imiş gibi gelirdi... Sesleri gelirdi
Ben dalların tepesinde gezerim / annem aşağıdan feryat figan bağırır çağırır
Hergün yeniden dirilir dünya / Gece öldüğünü kafaya takmadan /
Psikolojisi bozulan insan ne yapar? Ya bir psikolog ya da psikiyatra gider. Ben de öyle yaptım. Bir arkadaşımın tanıdığı iyi bir ruh doktoru hem de doçentmiş. Randevu alıp atladım gittim. Güzel bir muayenehanesi var. İçeri girip randevum olduğunu belirttim. Bir müddet sonra içeride ki hasta çıkınca Ekrem Hoca
İlden ile telefon sohbetleri de öyle, aynı şekil de sürüp gidiyor. Adam bir yakınını arıyor cep telefonundan ya da sabit telefondan. O anlatıyor öbürü anlatıyor. Dedemgil nasıl? İyi işte ne olsun? Sen nasılsın, hanım nasıl? O da iyi yanımda selam eder sana ve yengeye... Tamam, sohbet gayet güzel
20\. ve 21. yüzyıl barış ve insanlığa verilen değer açısından tam bir fiyaskodur. Yirminci Yüzyılda iki dünya savaşı ve sayısız bölgesel savaş, darbe, kargaşa mazlum insanlarında bu savaşlarda can vermesine, şehirlerin yerle bir olmasına sebep olmuştur... Kitlesel imha silahları ilk kez yirminci yüzyılda kullanılmış ve yüz binlerce insan
Bu kışta kıyamette / ayakkabısı delik çocukları / yüreği delikler
Bu güne kadar Sam Amca ile olan ilişkilerimizde hep kazık yemiş hep öpülmüşüz Sam Amca tarafından. Öpülmüşüz derken, sevdiğinden ve de yanaklarımızdan öpmüyor bizi Sam Amca haliyle... Hiç boşuna çenenizi yormayın, Sam Amca eskiden de stratejik ortağımız değildi, şimdi de değil, hiç bir zamanda olmayacak bundan sonra... Kendimizi
Bilenler bilir, 48.si yapılacak olan bu büyük asgari ücret maratonunu geçmişte 47 kere kazanan hep işveren takımında yarışan sporcular olmuştur. İşçi ve memurlar adına koşan sporcular 47 senedir bu maratonu kazanamamanın burukluğu ile bu sefer bayağı iddialı olduklarını söyleseler de, bakalım bu maratonun sonunu ben de çok merak
Hanım çıt çıt fasulye kırıyordu / mutfakta türkü söylerken /
Hadi diyelim dolar düştü düştü de geldi eski seviyesine, üç lira ya da üç buçuk lira oldu. O zaman ne olacak? Başlayacak millette alış veriş çılgınlığı, nasılsa hayat ucuzladı diye millet çarşı pazar dolaşmaya başlayacak. Benzin düşecek belki üç liraya, millette harala gürele araba kullanmaya kalkacak. Bizde de
1961 Ankara'da başlayıp devam eden bir hayat. İlk ortaokul, lise ve iki yıllık bir üniversite deneyimi, ticaret hayatı Ankara'da iki tane aslan gibi evlat biri dişi biri erkek aslan olmak üzere hayat mutlu bir şekilde akıp gidiyor. Biraz şiir, biraz öykü ve denemelerin sıcaklığında...
Elliyedi seneye sığdırılan bir yaşam. Geçip gidiyor işte şiir, deneme, öykünün sıcaklığında... Yirmi beş yıllık bir birliktelik iki de aslan gibi evlat daha ne olsun?
Mizah ağırlıklı öykü ve denemeler toplumsal ağırlıklı şiirler
Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Erich Fromm
Aziz Nesin, Muzaffer İzgü,