Hakan Yozcu

Davetsiz Misafirler

Kimdi bu kişiler? Nasıl insanlardı? İyi insanlar mı? Kötü insanlar mı? Ne amaçla evime gelmişlerdi? Gerçekten satıcı mıydı bunlar? Güvenli mi idiler?
Güvenli olduklarına ne kadar emin olmalıydım? Çünkü bu tür dolandırıcıların, geçmişte kapılara kadar gelip yalan söyleyip aldatarak vatandaşları soydukları, dolandırdıkları biliniyor.

Güle Güle Omarım

O dönemde Kesikkeli Köyünde yaşayan Çerkez Kerim Ağa vardı. Yaşadığı konağı, tam bu Ceyhan Nehrinin kenarındaydı.
Yaşı ilerleyen Kerim Ağa felç geçirerek hasta olmuştu. Tekerlekli sandalyede yaşamını sürdürüyordu. Yanında da işçi olarak çalışan, halk arasında tutma veya yanaşma denilen işçi Ömer vardı. Ömere halk ağzıyla ona

Boyacıya Büyük İlgi

Bırakın koltukları, koltuklar arasındaki boşluklarda bulunan basamaklar dahi tıka basa doluydu. Bütün basamaklar tıkış tıkış insan doluydu. Sadece basamaklar değil, salonun en arka kısmında ayakta bulunan yüzlerce tiyatro sever saatlerce ite kaka oyunu izlemeye çalıştı. Belki de bir o kadar seyirci yer bulamadığı için evine dönmek zorunda kaldı.

Çeşitli Yönleriyle Prof. Dr. Erhan Arıklı

Prof Erhan Arıklı, gerek siyasette, gerekse de çalıştığı alanda çok deneyimli biri. Araştıran, üreten bir ilim adamı.
Erhan Arıklının düşüncelerini, yaptıklarını ve yapmak istediklerini anlayabilmek için her şeyden önce onu iyi tanımak gerekir diye düşünüyorum:

öğretmene Verilen Değer Her Şeye Değer

Öğretmenliğe ilk başladığımda ilk 24 Kasım Öğretmenler Gününden büyük keyif almıştım. Kırsal bir kesimde bir ortaokulda Türkçe Öğretmeniydim. O gün, öğrencilerin bana olan ilgilerini, kucağımın çiçeklerle dolmasını, öğrencilerin bana sarılmak ve beni öpmek için yarışa girdiklerini hiç unutmuyorum. Belki bu nedendir ki 24 Kasım tarihini hep Öğretmenler Günü

"Kuzucuk Köyü"nde Sabah Kahvesi

Küçük, temiz ve şirin bir yer Barışın Yeri. Burasını, belediye açmış. Hakan, Ben çalıştırıyorum burasını diyor. Genelde hafta sonları hizmet veriyorum. Sabah erkenden gelip açıyorum. Erkenci müşterilerim var. Gelip kahve içerler. Döner veya kebap yerler. Öğleye doğru da kapatırım diyor

Kültür ve Sanatımıza Önem Vereceğiz

Kültürün oluşabilmesi için aradan yüzyıllar geçmesi gerekir. İşte bu yüzyıllar içinde oluşan değerler bütünü, kültürü meydana getirir. Bu kültür de yüzyıllar sonra gelecek olan nesle miras olarak kalır.
İnsanoğlunun gelişmesi ve ilerlemesi kültürel bir varlık oluşuna bağlıdır. İnsan, öğrendiklerini biriktirip ilerisi için saklar. İşte bu becerisi

İstanbul Notları

Adile Sultan Kasr,ı tarihi bir mekân. En büyük özelliği de bütün Hababam Sınıfı filmlerinin orada çevrilmiş olması. Beyaz ve büyük bir yapı. Çok geniş bir bahçesi var. Burası aile çay bahçesi olarak düzenlenmiş. Hem burada kalan öğretmenlere, hem de dışarıdan gelen herkese hizmet veriyor.

Düşen İlk Yağmur

Ben, çok severdim ilk düşen yağmurdan sonra etrafa yayılan toprak kokusunu Başka bir kokusu olurdu. Beni alır, farklı dünyalara götürürdü hep Mis gibi gelirdi bana Toprak kokuyor derdim hep. Dışarı çıkar bu kokuyu sonuna kadar teneffüs ederdim.

Gulit

Köyde çocukların da maskotu haline gelmişti Gulit. Yoldan geçen çocuklar, ona bakmadan edemiyor, ona dokunmadan,
okşamadan, sevmeden yapamıyorlardı. Her çocuğun ağzında:
-Gulit gel! Gulit gel! Gulit! Gulit! Gulit!... gidiyordu.
Gulit arada sırada koyun gütmeye de giderdi. Burhanın koyunları vardı. Her koyuna gittiğinde

Emanet

Ali Ağa ayağa kalktı. Şaşkınlığını hala üzerinden atamamıştı. Çünkü evine ilk defa bir Rum geliyordu. Ne yapacağını şaşırdı.
Kısa bir süre sonra şaşkınlığını üzerinden attı. Yüzü içtenlikle gülmeğe başladı. Rumlara dönerek:
-Vay benim gardaşım! Velcome, velcome. Hoş geldiniz, hoş geldiniz, dedi. Onları samimi bir

Bayram Huzur İçinde Geçti

Ayrıca bu sene Bayram ziyaretine Londradan yeğenim Leman da eşi ile birlikte geldiler. Eşi Wesley Harrison İngiliz. Her ikisi de Londrada polis memuru. Çocukları Ediz, dünyalar tatlısı. Neşemiz, mutluluğumuz ve sevgimiz oldu. Wesley, KKTCye ikinci kez geliyor. Burayı o kadar çok sevdi ki emekliye ayrılınca buradan ev alıp

Çayırovada Lefkara İşi Canlanıyor

Lefkara, Kıbrıslıların gurur kaynağı. Büyük el emeği, göz nuru var. Bu el sanatının değerini ilk keşfedenlerden biri de Büyük Sanatçı Leonardo Da Vinci olmuştur. Da Vinci, Lefkara işinin Dere adlı motifini o kadar beğenmiş ki Son Akşam Yemeği adlı Dünyaca ünlü tablosunda bu motife yer vererek onu ölümsüzleştirmiştir.

güvercinlikte Hafta Sonu

Güvercinlik Köyünde genelde herkes yufka ekmek açar. Özellikle bayramlarda daha fazla ekmek yapılır. Ekmeğin arkasından da bazlama ve börekler adettendir. Çünkü ekmek bitimi mükellef bir kahvaltı hazırlanır. Düşünün bir kere, bazlama, börek, peynir, közde patlatılmış patlıcan, biber ve soğan, haşlanmış patates ve zeytin Bu kahvaltıya hangi babayiğit hayır

"Kıbrıslılık" Üzerine

Onlara göre Kıbrısta yüzyıllardır yaşayan insanlar Biraz Venedik, biraz Lüzinyan, biraz Maronit, biraz İngiliz, biraz Yunan ve biraz da Türktür. Ama bunların hepsi birleşerek Kıbrıslı olmuştur. Bu nedenle biz Kıbrıslıyız diyorlar. Yani kendilerini ayrı bir ırkmış gibi göstermeye çalışıyorlar.
Evet, Kıbrıslı olduğumuz doğru. Biz, Kıbrıslıyız. Ama

Dedikodu Olmasa

Sayın Cumhurbaşkanımızın şaka mahiyetinde de olsa, Kıbrıs Türküne dedikoducu demesi bana göre pek yakışık almadı. Devlet adamlığı ile pek bağdaştıramadım doğrusu. İşin ciddiyeti kayboluverdi.
Oysa bu tip görüşmelerin, daha olgun bir havada ve daha güzel bir ortamda geçmesi gerekir.

Köklerimize Sahip Çıkmak

Kendisine hak veriyorum. Gerçekten Türkiyeden gelen nesil, yavaş yavaş bu kültürü unutmaya başladı. Çünkü kendi halk danslarıyla haşır neşir olamıyorlar. Davul zurnayı bilmiyorlar. Öğrenilen halk oyunları da KKTCye has oyunlar. Yani sadece buranın oyunlarıyla kalıyorlar. Bu nedenle bir şeyler eksik kalıyor sanki
Oysa her alanda olduğu

Ayhan Menteş Hocamızın Ardından

Ayhan Menteş Hoca ile birkaç defa röportaj yapma şansım oldu. Yaptığımız bir röportajında İnsan, hangi sanatla uğraşırsa uğraşsın, yaptığı her uğraş, onun kişiliğine zenginlik katar. Sanat, insana deneyim kazandırır. Uğraşları içerisinde insan, yeni kişilikler, yeni uğraşlar tanır. Bir arı, her çiçeğe konar. Turunç çiçeklerine konduğu zaman

Ben Olsam

Ben olsam,
Türklüğümle onur duyar, dinimle huzura ererdim.
Ben Olsam,
Ülkemde cemaatlere, dini gruplara, mollalara ve dini istismar edenlere ve dini din amacı dışında, kendi çıkarlarına kullanmalarına izin vermez, bu amaçta olanlara özgürlük vermezdim.

Başa Dön