Hangi eski zamandaydı
Billur sularda yıkandığımız
Avuçlarına doldurup
O baş döndüren hazzı
Sunduğun hangi zamandı
Aymaz gecelerde
Sarhoşluğun çılgın akışıydı
Kapılıp gittiğimiz
Tutkunun pençeleri yüreğimizde
Tütün yaprağına sar yaralarını dediğim
Hangi zamandı...
Günbatımıydı
Bir nehir kıyısında oturup
Kırmızı şarap içmiştik bakır taslardan
Ayaklarımız çıplaktı
Yüreğimiz çıplak
Teninin sıcağını istediğim
İşte o zamandı
Sonra yüreğimden çıkarıp
O amansız ateşi
Dağlarda yakmıştım günlerce...
Eski dar sokaklarında bu şehrin
Eski ahşap pencerelerinde dar sokakların
Çiçeklenmeyen sardunyaları keşfettiğimiz
Ve akşam saatlerinde
Beylerbeyi çay bahçelerinden
Çatana seslerini dinlemeyi sevdiğimiz
Hangi zamandı...
Hangi eski zamandaydı
Eski bir türkü gibi unutuluşum...
Karanfil giymiştim, görmedin
Güvercin uçurmuştum, duymadın
Şiirlerim de eskimişti çoktan
Hangi eski sevdaydı o
Yaşamakla düş arası
Anımsa,
Biz bu aşkı
Hiç yaşamadık mı ?