her defasında biraz daha yaklaşan, sadece ruhları susturan gece..
…
devam ediyor
yolları kendi içinde kaybetmeye ve devam ediyor
kendini yaratmaya –sorgulamaya-
gecenin en kahve kokan koyuluğunda
serbest bırakabilmek için kendini –ellerini-
-gece çöktüğünde yüzeye vuran elleri karanlığa bulaşmış ama
içinde binbir renkten yol-culuklar taşıyan kendin’i..-
duruyor tam ortalık yerinde gölgelerin..
bağırıyor..
bağırıyor ve bağırıyor..
aslında gündüz ruhları içinden sökmeye çalıştığı..
…
“gece..
ve soğuk ve ışık ve mavi..”
…
“yolları geceye vurdun..
uykularınla boyadın sana ait olmayan gündüzleri..
kelimelerce anlam yüklediler ellerinde gezinen kuytulara..
anlamadın..
neden anlayasın..??
…
her geçen ruhun bir renk bırakması gözbebeklerine..
her hayatın görmek istediğine boyaması seni.
oysa işte…
sen,
senin için..
(sende bitsin)
…
göster hadi içini..
göster! kaldır renklerle sakladığın ruhunun gölgesini..
en soğuk geceye soyun şimdi
en buz kokan kendini.
göster içinin aslında nasıl da renk-siz-lik-lerle dolu olduğunu..
-ve aslında anlat renksizliklerdir doğuran bildiğin bütün renkleri..ve hatta hiç bilmediklerini-
…
şeffaf ve yok(t)sun sen.
…
içinden geçip giden onca ruha rağmen
şeffaf ve suskun.
ve aslında yoktun –yoksun- sen.
ve aslında sen, sandığından farklı bir girdapta sonsuzu soluyorsun.
yoksun.
kaçtın ve saklandın.
tahtadan oyduğun turuncu balıklarınla oyunlar kuruyorsun.
korkuyorsun.
saklanman bundan..
…
olduğuna inandılar.
orda öylece durduğuna ve varolduğuna –kutsanışına-
onlarla nefes aldığına..
onların ellerinde uykular kurduğuna..
ama işte…
artık biliyorlar (mı gerçekten..?!) olmadığını..göremiyorlar artık senin anlamlarını..
…
içinden geçip arkanda sakladıklarını görmeyi umdular oysa..
içine girip yeni düğümler bulmayı..
sadece kendilerini saklayabilecek bir günah örmeyi..
…
orda olduğunu sandılar..
gerçek ve renklerle büyüdüğüne kandılar.
hikayeden hikayeye, andan zamana..
“sen” olandan ötekine..
sessizlikten sesler çaldın soluksuzca
derin denizin içinde çalkalandın sınırlı sonlarda
ve aslında,
-kendin olan sen, deniz olanın içinde sakladığı bir zamansızlıktın-
onlara kendini anlattın!>