Küçük dokunuşlarla yokluyor zaman!
Sonra çok sular aktı
Hem hicaz yollarında çürüdü raylar
Hem kirlendi Kâbenin örtüsü
Sonra sen gittin,

Şimdi ahşap kır masasının oturağında / Boylu boyunca uzanıyorum /

Saat kaç? / "Tenimdeki kıvrımlara bak!" / Geç mi oldu

Devlet eliyle iliştirilmiş bir vaaz! / İmamın elinde son maaşından kalma maaş bordrosu...

Senden sadece bir şafak sökümü uzaktayım. / Tunç dağların kızıl burçları kadar eski,

Medya kuruluşlarıyla nasıl bir ilişki kurulmalı. Nelere dikkat etmeli. Basın açıklamları nasıl yazılır, ne zaman ilgili medya kuruluşuna gönderilir...

Yangına musallat serin gökyüzü! / Yağmur yok, bulut yok… /

Göğüs kafesimde bin yıllık kan / Tutsaklığın parmaklıklarında asılı, /

Kim bilir kaç oldu / Satırlara düşmüş 'gece' sayısı /

Hükümlü’ bir sevdanın / İlgi zamirinden yoksun haline verilen cevap! /

Türkiye’de ‘virüslü kene’ teşhisini ilk defa 2003 yılında ortaya koyan Türk doktoru Sami Kartı’ya göre ABD Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı virüsünü taşıyan kenelerle ilgili ‘Biyolojik Silah olabilir mi sorusunu tartışırken Türkiye, virüsün tanısını yeni bulmuştu

Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaailoğlu, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'dan telefonla 'Kemal, bize kredi ayarla' dedi. Bakan Unakıtan, Karaalioğlu'nun bu isteğini derhal kabul etti. Bu skandal Türkiye'de çok şeyi değiştirebilir diye düşünüyorum. Ama...

1999 yılından bugüne kadar ÖSS'de Türkiye birincisi olan tüm üniversite adaylarının ABD'ye gittiğini biliyor muyudunuz?

8 Mayıs 2008'de başlayan öykü 31 Mayıs 2008'e kadar sürdü. Kamuoyunda yankılanması ise 28 Mayıs ile 31 Mayıs 2008 arasında gerçekleşti. İşte 2008 yılına damga vuran Cumhuriyet Halk Partisi'nin asparagas iddiasının kısa öyküsü...

CHP'nin genel sekreter- vali diyaloglarının kamuoyuna sızması, aslında bir skandala işaret değil, tam tersine her defasında halkı aşağılarken 'suçüstü yakalanan' CHP'nin 'çıkış yolu'na işarettir. Sav, bir yanlışa daha bulaşmanın acı burukluğunu yaşıyor mu bilmem. Ancak gazeteci gözlüğü ile CHP’nin halka yaptığı her hakaret ve aşağılama sonrasında tartışacak ‘komplo

SÖZ / Hepsi de sizin için öldü! / 'Yalnız yaşayamadıklarındandı'

Bir yanım damlayan musluk, / Bir yanım şekersiz çay. /

Yer: İzmit. Tarih 17 Ağustos 1997. Saat 03.00 Omuzumda basın çantası varken ve dışarıda bulunduğum bir anda başladı sarsıntı. Depremin ilk fotoğrafı ve enkazda küçük bir kız çocuğu... Adı Merve... "Sesimi duyan var mı?" çığlıkları arasında kayboluverdi her şey...

Her takım elbise giyenin öğretmen olduğunu düşünüyor olmalı. Durdum. Çocuğa döndüm, ‘Senin için öğretmen olmamı ister misin?’ dedim.
Yüzüme bakma gereği bile duymadan, topuyla oynamaya devam ederek, ‘Amca sen salak mısın’ dedi.

Bugün daha barışığım yüzümdeki sivilceyle, / Ayak kılllarım görünebilir, /