Yazdıkları İle Yaşadıkları Aykırı Bir Sanat ve Edebiyat Adamı
Ahmed Hamdi Tanpınar' ın 27 Mayıs Darbesi' nden sonrali tutumu...
"Yazmak, kelimeleri doğru yerlere koymak değil; doğru kelimelerle yanlış yerlere varmak sanatıdır." – Umberto Eco"
"Yazmak, kelimeleri doğru yerlere koymak değil; doğru kelimelerle yanlış yerlere varmak sanatıdır." – Umberto Eco"
Ahmed Hamdi Tanpınar' ın 27 Mayıs Darbesi' nden sonrali tutumu...
Devlet yönetmek ayrı bir meziyet, devleti temsil etmek ayrı bir meziyet, yönetici seçmek daha ayrı bir meziyet...
Kültürün oluşabilmesi için aradan yüzyıllar geçmesi gerekir. İşte bu yüzyıllar içinde oluşan değerler bütünü, kültürü meydana getirir. Bu kültür de yüzyıllar sonra gelecek olan nesle miras olarak kalır.
İnsanoğlunun gelişmesi ve ilerlemesi kültürel bir varlık oluşuna bağlıdır. İnsan, öğrendiklerini biriktirip ilerisi için saklar. İşte bu becerisi
http://www.salakfilozof.com/seckin-gunduz-ile-kadin-maganda/
Batılılaştırılma maceramız...
Sayın Bakan'ın toplu gönderdiği Nabi Avcı vari güzel bir mesaj... Kendisine teşekkür ediyorum. Ancak bugün gelinen noktada değeri sıfırlanmış bir varlıktan söz ediliyor; kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen.
Bu konudaki son sözü gene Oruç Babaya bırakalım. Oruç Baba Der ki:Ortada bir hasta ve bir de acemi doktor var. Hasta: Eğitim Sistemi, Acemi Doktor: Dershanecilik. İktidar, hastayı tedavi edip iyileştirmeye çalışacağına acemi doktoru öldürerek sorunu çözebileceğini zannediyor!
Yazının başlığından da anlaşılacağı gibi, Cumhuriyetin hangi felsefe ile kurulup hayata geçtiği anlatılıyor...
Ayhan Menteş Hoca ile birkaç defa röportaj yapma şansım oldu. Yaptığımız bir röportajında İnsan, hangi sanatla uğraşırsa uğraşsın, yaptığı her uğraş, onun kişiliğine zenginlik katar. Sanat, insana deneyim kazandırır. Uğraşları içerisinde insan, yeni kişilikler, yeni uğraşlar tanır. Bir arı, her çiçeğe konar. Turunç çiçeklerine konduğu zaman
Yabancı bilim adamlarını müslüman olmadıkları için aşağılayan, çocuklarımızın annelerinin başının açık mı kapalı olduğunu sorgulayan; onların en küçük yanlışlarının bile kendilerini dinden çıkaracak sebepler olduğunu söyleyerek yavrularımızın gece kâbus görmelerine sebep olan ve dolayısıyla çocuklarımızı bilimden- sanattan- hayatın gerçeklerinden uzak tutmaya çalışan zihniyetten nefret ediyorum.
Onlar, o altı kocaman açılmış, soran altı çift gözün ona dik dik baktığını ve bunun Alan’ı nasıl mahvettiğini, nasıl kahrettiğini, nasıl utandırdığını ve bu utancın ne kadar dayanılmaz olduğunu nasıl anlayacaklar? Alan mecburdu. Alan çaresizdi. Kendi gözlerini oymak gibi bir şeydi. Ama onlar gördü. Onlar Jill’le ne yaptıklarını
Komşum, tarla kuşu gibidir. Sandıklar açılır açılmaz oyunu kullanıp gelmiş. Oldukça yaşlı bir hanımla karşılaştığını, oracıkta kısa bir söyleşi yaptıklarını anlattı. Belli ki hanım da yazlıkçılardan ya da buralı ama olağan programı dışında gelmiş. Belki de geri dönecek.