Atatürk Üzerine Bir Kaç Kelam

Düşünce üretmenin dost-düşman kodifikasyonu altına konulması, düşünce üretilmesini çok kısıtlamakta, hatta çok kereler engellemektedir. Bunun günümüzdeki en büyük örneği, Atatürk ismi etrafında oluşturulan cepheleşmedir. Türkiyenin siyasi şartları, Atatürk üzerinde zihinsel egzersizler yapılmasını cidden son derece çok zorlaştırmaktadır. Bunun, normal ve sıhhatli bir durum olduğunu söylemek mümkün olamaz.

yazı resimYZ

Düşünce üretmenin dost-düşman kodifikasyonu altına konulması, düşünce üretilmesini çok kısıtlamakta, hatta çok kereler engellemektedir. Bunun günümüzdeki en büyük örneği, Atatürk ismi etrafında oluşturulan cepheleşmedir. Türkiyenin siyasi şartları, Atatürk üzerinde zihinsel egzersizler yapılmasını cidden son derece çok zorlaştırmaktadır. Bunun, normal ve sıhhatli bir durum olduğunu söylemek mümkün olamaz. Bu durumda herkes, kendisini, resmi olarak Atatürkçü olduğunu ifade etmek zorunluluğunda hissetmektedir ki bu da özgürlüksüz ve samimiyetsiz bir toplum tipi ortaya çıkarmaktadır. Atatürk, bizzat kendisi benden sonra hiçbir dogma bırakmıyorum dediği halde kendisi bir dogma haline getirilmiş, bunun bir sonucu olmak üzere, anlaşılmanın ötesine taşınarak adeta bir iman objesi, bir mitos haline dönüştürülmüş, Gerçek Atatürk ile ne derece ilgili olduğu bilinemeyen bir Sanal Atatürk yaratılmıştır.

* * *

Atatürk, gerçekten büyük bir liderdir. Tarihte, milletinin hayatının her noktasına bu derece derin, bu derece geniş, bu derece yaygın bir tesir ve nüfuzda bulunmuş başka bir lider bulmak son derece zordur. Atatürk, Hegel felsefesinde tasvir edilen kahraman tipinin tipik bir numunesi olarak kabul edilebilir. Kahraman, Tarihin kesin sonucuna ulaşan bir aktör, Tarihin başarılı bir oyuncusudur.

* * *

Her tarih yapan gibi onun da yapıp-ettiği her şeyin kritiğinin yapılması icap eder. Vakıa, Jaspersin ifadesiyle, Tarih, bir mahkeme alanı değildir; yani, İnsandan bağımsız bir Tarih yoktur. O sebeple, bu kritik, Tarih içerisinde, gelecek nesillerin düşünürleri tarafından yapılacaktır.

Ancak, ilerde, günümüz Türk toplumu üzerinde araştırma yapacak olan düşünürlerin en fazla dikkatini çekecek olan şeyin, birbirinden çok farklı düşüncelere sahip insanların tamamının birden nasıl olup da aynı lidere biat ettiği, hatta biat etme hususunda çok kereler birbirleriyle yarış ettiği gibi garip bir vakıanın olacağını söylemek kabildir. Kuşkusuz, Tarihi tersinden okumayı becerecek sıra-üstü bir zekâ, bu olgunun, bütün ülkeyi saran derin bir otokrasi ile açıklanabileceğini görmezlik edemeyecektir. Bunun, büyük bir lidere yapılabilecek en büyük kötülük olduğunu tereddütsüz söyleyebiliriz. Bu bir kötülüktür; zira bir lideri her türlü dürüst eleştirinin ötesinde tutmak, onu, Tarih denen değirmenin sert taşlarının altına atmak anlamına gelmektedir.

* * *

Şunu kabul ve teslim etmek gerekir ki, Atatürk, her şeyden önce, tarihin son büyük Türk-İslam imparatorluğunun gözlerinin önünde yıkılışına derin bir ıstırap ve ciğer delen bir çaresizlik ile şahit olmuş bir neslin temsilcisi, hayatının büyük bir kısmında, rahat yüzü görmemiş büyük bir mücadele adamıdır.

Atatürk, kesinlikle ve tartışmasız olarak, katıksız bir vatanseverdir. Onun bütün yapıp-ettiklerinin bu çerçevede değerlendirilmesi icap eder. O, ne yapmış ve ne kılmışsa, samimiyetle, bu vatan ve bu millet için iyi ve hayırlı olduğuna inandığı için yapmış bir dava adamıdır.

Atatürk, kesinlikle ve tartışmasız olarak, katıksız bir Türk milliyetçisidir. Hatta O, modern Türk milliyetçiliğinin birçok bakımdan en büyük lideridir.

Atatürk reformları gerek içeriğinin radikalliği ve gerekse de metodunun keskinliği ile Türkiyede bir gizli ve yer-altında olan bir Sağ Muhalefet yaratmıştır ki hiçbir zaman açıkça ilan edilemeyen ve ortaya ciddi bir ürün de koyamayan bu muhalefet, zamanla ortodoks/tutucu bir karakter kazanmış, Atatürk ile Sağ arasında soğuk duvarlar oluşmuştur.

Atatürk ismi etrafında bir Kemalist Mitoloji yaratılarak onun gerçeklerden uzaklaştırılması nasıl ki bir aşırılık ise, bu gizli Ortodoks Sağ Muhalefet ve onun yarattığı Anti-Kemalist Mitoloji de bir başka aşırılık olmuştur. Özellikle 1980 sonrasında, yabancısı olduğu Türkiye toprağında bir ayrık otu gibi boy atan, ne yerli, ne de milli olan, geleneklerden kopuk, dünyanın hiçbir yerinde uygulanmış somut örneği bulunmayan, hayalî söylemlere dayalı bir siyasal İslam anlayışı bu gerginliği daha da büyütmüştür. Bu soğuk duvarların teşekkülünde ve gerginliklerin artmasında, muhalefetin meşru yollardan ifade edilmesine engel olan, Atatürkden daha fazla Atatürkçü, bir tek adam kültü yaratarak, aslında kendilerini Onun arkasına siper eden ve bir kısmının samimiyet katsayısı da tartışmalı olan Ortodoks Kemalistler kadar, işte bu Ortodoks Sağ Anti-Kemalistlerin yetersizlik ve anlayışsızlıklarının da büyük bir rolü olduğu açıktır.

Gerek Ortodoks Kemalistlerin ve gerekse de Ortodoks Sağ Anti-Kemalistlerin temel yanılgısı, Tarihi tek değişkenli bir denkleme dönüştürmek olarak da ifade edilebilecek olan, Tarihi bütünüyle bir tek adama fatura etmek olarak özetlenebilir. Hâlbuki gerçekte, Tarih bu derece basite indirgenemez: Atatürk reformları ve özellikle Laisizm, birdenbire, boşlukta vücut bulmuş değildir. Bütün bunlar, büyük ölçekte, Osmanlı Sekülerizminin tarihi bir uzantısı ve bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Genel bir hüküm olarak, Cumhuriyetin her şeyi, rüşeym olarak, Cumhuriyet-öncesi dönemde mevcuttur diyebiliriz.

* * *

Atatürk ile Ortodoks-Sağ Yeraltı Muhalefeti arasında teşekkül eden bu soğukluk, Atatürkün tarihi misyonuna aykırı bir gelişme yaratmış, Sanal Atatürk, Gerçek Atatürkün üstünü örtmeye başlamış, özellikle 1980 sonrasında Sol, Atatürkü tekeline almıştır. Bunda en büyük veballerden birisinin Ortodoks Sağ Anti-Kemalizme ait olduğu açıktır. Ortodoks Anti-Kemalizmin bilinçsiz Atatürk-karşıtlığı, Kemalistler ile Marksist Solun -en azından nisbi olarak- yakınlaşması ve ittifaklar kurması gibi garip bir neticeye yol açmıştır.

Böylece, karşımıza çıkan tuhaf manzara şu olmuştur: Türk İstiklal Harbinin muzaffer başkomutanı, Halaskar Gazi, büyük Türk Milliyetçisi Mustafa Kemal Atatürk, akıl almaz bir şekilde, Onun devrimleri bizim devrimlerimiz için bir basamaktır diyen, kendi müstakbel iktidarları için Atatürk ismini açıkça bir alet gibi kullanan Komünistler ile yanyana getirilmiştir. Bu, tüyler ürpertici bir manzaradır ve bu neticede herkesin alması gereken dersler vardır.

* * *

Sanal Atatürkün, Gerçek Atatürkün yerini almasına izin verilmemelidir.

Başa Dön