Bir Eskimiş Serüven
işte sana bilmece,
işte sana kırmızı
kırmızıyla yanyana, nasıl koyarsın yalnızı?
işte sana gece, devir ne bulursan hece hece
şişeleri devir takılan ayaklarına
endâmı devir, beden üstüne bedeni
gece alıp gitsin herkesi
bahtsız bırak tatmini
onikide guguğun tadı başka
yaralarda kan yağmuru
onikide bir şarkı gelir akla
''beni unutma'' gişe yapmayan senaryo mağduru
burası tıka basa sır dolu
burası kilidi küfürlü sayfa, açma
zaman zaman anımsanan kıyı köşe dostusun artık
yirmiden sonrası zaman açmazı
aşk beklenir, vefa ardı sıra
saçlarda isyan seyrekliği
kıvrımlar zafer çığlığında
hayat bekletilir daha
sözlerde şevkte kalmadı
dengesi kaçmış argo kepenkli cümlelerin
heyhat!
sana da güzel sözüm kalmadı sevda
bir defter yaprağı zamandı, sığmadı
el açtım kendime
boş dönmedim geriye
dört duvar var serde, birde acın kör olası
temiz fanilada kurur beyaz anılar
ellerin hâlâ dokunaklı
seninle bile böyle sevişmedi gönül
boyundaki kırmızı , ihtiras pazarının malı
yüzün maskeli kireçli duvarlarda
bir umut ağırlığı düşer omuzlara
bahtiyârdır nefes uykusu azdığında gecenin
az kalır sabaha soyunmaya
üryan açlığın doyumsuz sebebi
seherin beklentilerini düşür yola
bir tekme atayım ki
açılsın, sıcağı eskiden kalma mevsimsiz yorgan
kör olası seni, seni budala
uğramaz olaydın hiç bir sokağıma
isimsiz kaldım ulan
isim bul yokluğuna
yokluğundu en uzun gün, en soğuğunda mevsimin
zaman aklını yitirmiş, mantık arama karşılaştığında
çarpım tablosundan sor cebirin
ikiyle soyunu çarpayım yol ortasında
_ki
karanfil kokuları kalsın geriye özgürlükten
söver gibi kelepçelere her noktalamada
altında kal cümlelerin
_ki
açılsın bir pencere daha
kör cephelere
görebildiğin kadarsın işte
_ki
beni unutma
Ali Aydoğdu