**Evrim hipotezi, biyolojideki canlıların kökenini ve çeşitliliğini açıklama çabası olarak uzun yıllardır tartışmaların merkezinde yer almıştır. Ancak hipotezin öne sürdüğü iddialar hem akıl hem de bilimle çelişmektedir. Hayatın kökenine dair sunduğu açıklamaların bilimsel dayanaktan yoksun olduğu, fosil kayıtlarının ara türlerin varlığını desteklemediği, öne sürülen evrim mekanizmalarının ise hiçbir evrimleştirici etkisinin olmadığı, bilimsel verilerle ortaya konmaktadır. Buna rağmen, evrim hipotezi materyalist felsefenin ideolojik bir dayanağı olarak ısrarla savunulmakta ve bilimin gündeminde tutulmaktadır. Evrim hipotezini savunan çevrelerin çoğu, materyalist felsefeye bağlıdır. Materyalizm, maddenin ve fiziksel süreçlerin her şeyin kaynağı olduğunu savunan bir anlayıştır. Harvard Üniversitesi’nden ünlü genetikçi Richard Lewontin'in şu sözleri, bu ideolojik bağlılığı açıkça ortaya koymaktadır: > “Bizim materyalizme bir inancımız var, ‘a priori’ (önceden kabul edilmiş) bir inanç bu... Materyalizme olan bağlılığımız nedeniyle, dünyaya materyalist bir açıklama getiren araştırma yöntemlerini ve kavramları kurguluyoruz. Materyalizm mutlak doğru olduğuna göre, İlahi bir açıklamanın sahneye girmesine izin veremeyiz.”(The Demon-Haunted World, The New York Review of Books, 9 Ocak 1997) Bu itiraf, evrim hipotezinin bilimsel bir hipotezden ziyade, materyalizmi desteklemek için oluşturulmuş bir dogma olduğunu göstermektedir. Gerçekten de evrim hipotezi, yaşamın cansız, bilinçsiz maddeden, zamanla oluştuğunu iddia eder. Ancak bu iddia, bilimsel gözlem ve mantık kurallarıyla çelişmektedir. Bilimsel veriler, evrim hipotezinin gerektirdiği ara türlerin varlığını desteklememektedir. Fosil kayıtları, canlıların ani bir şekilde, eksiksiz ve kompleks yapılarla ortaya çıktığını göstermektedir. Bu durum, evrim hipotezinin öne sürdüğü kademeli değişim fikrini çürütmektedir. Örneğin, fosil kayıtlarında hiçbir ara form bulunamayan türler arasında kuşlar, balıklar ve memeliler yer alır. Kur'an'da da bu gerçek şu şekilde ifade edilir: > "Ve göğü yükseltti. Ve mizanı koydu." (Rahman Suresi, 7-8) Fosil kayıtlarının eksikliği, yaratılış gerçeğini işaret etmektedir. Allah, tüm canlıları üstün bir akıl ve bilgiyle yaratmıştır. Evrim hipotezinin bu gerçeği reddetmesi, bilimsel bir temele değil, ideolojik bir inada dayanmaktadır. Evrim hipotezinin bu kadar yaygın kabul görmesinin ardındaki sebep, onun bilimsel bir hipotez değil, materyalist bir inanç sistemi olarak benimsenmesidir. Bu durum, Kur’an-ı Kerim’de bildirilen sihir kavramını hatırlatmaktadır: > “Siz atın dedi. Attıkları zaman büyük bir sihirle insanların gözlerini büyülediler ve onları dehşete düşürdüler.” (Araf Suresi, 116) Materyalist ideolojiyi benimseyen çevreler, bilimsel kılıf altında, insanların akıl ve mantıkla düşünme yetilerini perdelemektedir. İnsanlar, bu büyünün etkisiyle, cansız atomların kendi kendine organize olarak Einstein gibi bilim insanlarını veya bir ceylanı oluşturduğuna inanabilmektedir. Ancak bu inanç, hem akıl hem de bilimle çelişir. Evrim hipotezini savunanların aksine, ön yargısız bir şekilde olaylara bakan bir kişi, hayatın üstün bir güç tarafından yaratıldığını açıkça görebilir. Çünkü evrendeki düzen, kusursuzluk ve akıl, bilinçsiz maddenin ürünü olamaz. Kur’an’da bu gerçek şöyle vurgulanır: > “Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Gündüzün üzerine geceyi örter ve gecenin üzerine gündüzü örter. Ve Güneş'i ve Ay'ı emrine amade kıldı. Her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. Dikkat edin! O mutlak güç ve izzet sahibidir, çokça bağışlayandır.” (Zümer Suresi, 5) Canlıların kökenine dair bilimsel ve mantıklı bir açıklama arayan herkes, evrenin ve hayatın üstün bir yaratıcı tarafından yaratıldığını kabul edecektir. Tarih boyunca pek çok kişi ve toplum, hurafelere inanmış ve gerçeği görememiştir. Ancak büyünün etkisi geçince, hakikat tüm açıklığıyla ortaya çıkar. Kur’an, insanların bu durumunu şu şekilde ifade eder: > “Ve gerçekten cehennem için birçok cin ve insan yarattık. Kalpleri vardır onlarla anlamazlar, gözleri vardır onlarla görmezler, kulakları vardır onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir hatta daha sapkındır. Gaflet içinde olanlar işte onlardır. ” (Araf Suresi, 179) Bugün de evrim hipotezine körü körüne bağlı olanlar, hakikati görme yetilerinden mahrum bırakılmış gibidir. Ancak bu büyünün etkisi hızla azalmaktadır. Malcolm Muggeridge’in şu sözü, bu gerçeği özetler: > “Gelecek kuşaklar, bu kadar çürük ve belirsiz bir hipotezin inanılmaz bir saflıkla kabul edilmesini hayretle karşılayacaktır.” Evrim hipotezi, bilimsel bir gerçek olmaktan çok, materyalist ideolojinin bir dayanağıdır. Bilim dünyasının büyük kısmı tarafından da teori olarak değil hipotez olarak kabul edilmiştir. Ateistler teori diye sunarlar hem bilimsel veriler hem de mantık, hayatın üstün bir yaratıcı tarafından yaratıldığını işaret etmektedir. Kur’an-ı Kerim’de bildirilen ayetler, bu gerçeği açıkça vurgulamaktadır: > “Allah gökleri ve yeri hak ile yarattı. Şüphesiz ki bunda müminler için bir ayet vardır.” (Ankebut Suresi, 44) Evrim hipotezinin savunduğu iddialar, tarihin en büyük aldatmacalarından biridir ve bu büyü bozulduğunda, hakikat tüm insanlık tarafından anlaşılacaktır.
**
