Seval Deniz Karahaliloğlu

Efesli Olmanın Binlerce Yıllık Keyfi

Haziran ayıyla birlikte yüreklerimiz pır pır etmeye başlar. Biz, “Efes Yolcularının” kentlerini tavaf etme vakti gelmiştir. Bir otobüse doluşur, takımın tamam olup olmadığına bakar, yüzlerce yıl önce yaşadığımız kente hasret gidermeye gideriz. Bir zamanlar, bundan yüzlerce yıl önce yaşadığımız Efes Antik Kenti’nin mermer döşeli sokaklarında eski yaşamlarımızın izlerini

Tiyatroya Adanan 60 Yıl. : Prof. Dr. Özdemir Nutku

Özdemir Nutku – Bir gün anneannem bana, “sen tiyatro nedir biliyor musun?” diye sordu. Hayır, bilmiyorum deyince, işte bu hikayelerde anlatılanlar insanlar tarafından canlandırılıyor dedi. Peki, görmek ister misin deyince tabii, görmek isterim dedim. Biz o zamanlar taaa, Kadıköy Acıbadem’de oturuyorduk. Oradan bir arabaya biniyor, Haydarpaşa iskelesine gidiyorduk.

Hayat, Ölüm, Gelecek, Akm, Güçlü Olmak ve Mecburiyet Üzerine…

Laik Türkiye Cumhuriyetini yıkmak, onun yerine şeriata dayalı bir rejim getirmekten söz ediliyor. Ve bu gayet sakin ve ciddi bir biçimde yapılıyor. Yani, normal ve sıranda günlük bir olaydan bahsedercesine, o kadar “rahat”, o kadar “kanıksamış”, kılımız bile kıpırdamadan bir “kabulleniş”, bir “teslimiyet”, bir “vurdumduymazlık”, bir “aymazlık”, bir

Sanatın Türk Milli Takımı Paris Kapılarını Kırdı

Türkiye’nin gündem maddesi belli. Cinayetler, suikastlar, siyasi belirsizlik, komplo teorileri, ekonomik ve siyasi istikrarsızlık derken toplumda hat safhada yaşanan gelecek korkusu. Haber bültenleri, insanın içini karartan haberlerle dolup taşıyor ama bu ülkede sesiz sedasız güzel şeyler de oluyor. Her türlü olumsuzluğa karşın; inançlarını, sanatsal üretimleri ve umutlarını bir

Hayatı Kaçırmak

Bir de şu çılgın yaşlı amcamız. (Ah, şu Çılgın Türkler yok mu? İnsanın karşısına ne zaman çıkacaklar hiç belli olmuyor) Kendince mücadeleye başlayan bacakları titrek bir amca. Yaaa amca senin ne işin var burada? Git evine. Sıcacık sobanın başına. Üşüme bu ayazda. Ne işin var? Sen mi kurtaracaksın

Şehre Fransa"dan Bale Kumpanyası Gelmiş

Dans başladıktan birkaç dakika sonra, kendimi ‘iyi niyetli bale öğrencilerinin dönem ödevi sınavı için hazırladıkları bir çalışmada’ buluveriyorum. Figürleri öğrenip ezberleyen dansçılar, arkadan kurulan porselen bebeklere benziyorlar. Bir türlü uyum yakalayamadan sahnede kendi halinde hoplayıp zıplayan bu altı porselen bebek, bana annemin mücevher kutusunu anımsatıyor. Kapağını açınca mekanik

Sesine Botoks Mu Yaptırdın Dinçer Ağabey?

Yazının tam ortasında telefon çalıyor. Şimdi sırası mı diye homurdanarak kalkıyorum. Telefonda genç bir erkek sesi. Yazıya konsantre olsam da Köle İsaura dizileriyle yetişmiş olmanın yan etkisinden mi nedir hemen çılgın hayal gücüm çalışmaya başlıyor. Kendimi Brezilya dizlerinin baş yıldızının yerine koyuyorum. Tabii karşımda da genç, yakışıklı, zengin,

Yazıyla, Resimle ve Fotoğrafla Geçen 60 Yıl: Fikret Otyam

Türkiye’nin diğer yüzü, çorak topraklar, mevsimlik işçiler, diz boyu sefalet, yoksulluğun içinde yüreklere umut kıvılcımları düşüren kocaman gözlü çocuklar. Daha moda olmadan çekilen belgeseller, sahici insanların, sahici hikayelerini anlatan, sahici bir adamın Fikret Otyam’ın 60 yıllık serüveni yansıyor “Gözler ve Yüzler” sergisine. İçinden hüzün akan fincan gibi iri

Mustafa Kemal'in Latif'i

O hiç bir zaman sıradan olmadı. Sorbonne'da hukuk okumak, 5 dili konuşabilmek, Paşanın yaverine bir kraliçe edasıyla; 'Çekiliniz, Paşayı göreceğim, ne için olduğu ise sadece Paşayı ilgilendirir' diyebilmek ve bütün bunları 22 yaş delişmenliği, cesareti ve bir hanımefendi zarafeti ile yapabilmek. Ne kadar baş döndürücü değil mi? Babası

Brecht Ruhuyla Çelişen Brecht Günleri

Brecht’in adına düzenlenen bir toplantı, Brecht’i temsil eden değerlerle bu kadar çok çelişebilir mi?Hem de hayatını ‘insana saygıya’, ‘inanca’, ‘düşünce özgürlüğüne’ ve ‘değişime’ adamış bir insanın kendi eserlerinin ironik bir eleştirisi gibi duran ve toplantının ruhu ile bire bir ters düşen olaylar karşısında bu dört günü nasıl anlatırdı

Aslında Hepimiz Tecritteyiz.

'11 Numara, yabancı erkeklerle ilişkiye girmek yok’ (Dalgamı geçiyorsun, tecritteyim, ne erkeği?)
Hücre arkadaşım 5 Numara Özge, yanındaki hücre arkadaşı 1 Numara Öktem ile birlikte tempolu bir biçimde bağırarak zıplıyorlar. ‘Baskılar, bizi durduramaz. Baskılar, bizi yıldıramaz.’
Zebanilerin başı mikrofondan, tatlı fakat otoriter bir tonda

Yücel Aşkın, Yazıbaşı Kültür Şenliğinde Halkla Söyleşti

‘Sizin yaşlarınızda bize, eğitimden önce ailemizin bize verdiği öğreti, ‘bu topluma karşı borçlarımızın olduğu yolundaydı’. Bu toplum, bizi sınırlı kaynaklarıyla var etmiştir. Sizin de buna karşılık, bu topluma vermeniz gereken şeyler vardır. Bu resmi bir politika olmuştur. Bunu evde de, ilkokulda da söylemişlerdir. Ben sizin sorduğunuz soruyu hayatımda

İnsana Yatırım Yapan Yazıbaşı Kültür Şenliği

Yazıbaşı, bu haklı ününü asla yaşlanmayan gençlerine borçlu. Bir nesilden diğerine bayrak yarışı gibi aktarılan bu değerler, Yazıbaşı beldesinde titizlikle korunuyor. Çünkü bu köyün gençleri, aydınlanmanın sanattan geçtiğini erken yaşlarda ağabeylerinden ve ablalarından öğrenmişler. Şairleri, akademisyenleri, tiyatrocuları, karikatüristleri, yazarları ve müzisyenleri bir araya getirmeyi ve halkı bire bir

İnsanlığın Ar Damarı Çatladığında, Antigone"lere Daha Çok İhtiyaç Duyulur...

Boynunda emziği ile acıdan kastı kesmiş çocuk cesedine bakarken ‘keşke binlerce Antigone olsa’ sözünü anımsamadan edemiyorum. Savaşa, katliamlara, çocuk katillerine, insanı sömüren her türlüğü aç gözlülüğe ve insani değerleri meta üzerinden suistimal eden bütün habis yüzlere karşı duracak, onurlu ve cesur Antigone’lere o kadar çok ihtiyaç var ki.

Bütün Dünya Hızla Übüleşiyordu, Birinciliği Pop Starlara Verdiler

Alfred Jarry, Kral Übü karakteriyle, hızla übüleşen bireylerin kimliklerine de göndermeler yapar. Kitle psikolojisinden, burjuvaziye, süslü sloganlar altına saklanan vahşi kapitalizme kadar bir dizi renkli ve bir o kadar çetrefil olguları, ustalıkla bir birine bağlayarak bize çok renkli bir kolaj sunar. Onda, izleyiciye her şeyi hazır lop verme

Başa Dön