Lan Gelsene İşte
Uğur, Önder, Önder'in pantolonu, mağara ve köpek arasında geçen bir öykücük...
"Yazmak, varoluşsal bir bunalımın, sadece yazarak çözülebilecek bir varyantıdır." Friedrich Nietzsche (kurgusal)"
"Yazmak, varoluşsal bir bunalımın, sadece yazarak çözülebilecek bir varyantıdır." Friedrich Nietzsche (kurgusal)"
Uğur, Önder, Önder'in pantolonu, mağara ve köpek arasında geçen bir öykücük...
Ilık bir bahar esintisnde bir meleğin gözlerinden dünyayı izlemek...
Gecenin ilerleyen saatlerinde huzursuz bir uykuya dalmışsa da, boğazını sıkan ilmek, aklını ağrıtan bir düşünce gri dumanlara sarmalanmış uykusundan etti yine onu. Önce mutfağa gitti, loş ışıkta bir bardağı her zamanki yerinden alıp yarım bardak su içti. Nicedir halkı içi hakkıyla doldurulamamış bir başarıya odaklayarak, hırs afyonuyla yaraladığını
Bütün bu eşyaları ile bu salon her zaman firavun mezarlıklarını hatırlatırdı ona. Ya da en çok sevdiği eşyaları ile gömülen veya adı firavun olmayan bütün müstear isimli firavunların mezarlıklarını. Bütün gerçek firavunlar sırf bu isimle anılma cesaretini gösterdikleri için onun saygısını kazanmışlardı. Ona göre tarihin karanlık dehlizlerine firavun
...Uzun zamandan beri ilk kez “tüm bu olanlarda nesi?” diye sordu kendine. Gitarcıya baktı, o da düşünceli düşünceli yere bakıyordu. Kim bilir belki kızda tüm bu olanların ne olduğunu yazıyordu. Eğilip baktılar kızın yazdıklarına...
Kapılar her gün temas ettiğimiz bazen önemsediğimiz,bazen hiç dikkat etmediğimiz objelerdir. O kapılara sahip olmanın mücadelesi, terkedilen kapıların yartatığı etki bu çalışmada bu farklı boyutları ile ele alınmıştır.
Kanayan yaraları hep sevmişimdir.
İnce çiziğin tende yarattığı estetiktir onlar.
Pencereye doğru yürüdü. Çocukluğundan kalma bir alışkanlıkla bahçedeki ceviz ağacına odaklandı gözleri. Sanki o günlerden bu günlere her şey değişmiş ama bu bahçe, bu ceviz ağacı ve bu ağacın üzerinden cilveli ışıltılar yayan güneş hiç değişmemişti.
Bazen saçlarındaki beyazlıklar ve yüzündeki kırışıklıklar dışında kendisinde bile çok
Bayanlar Mehmet Amcaya tiksinti ile baktılar; oysa onun aldırdığı yoktu. Durmadan bit kırıyordu(!) Bayanlar bu kez çileden çıktı. Homurdanarak kompartımanı terk etmeye başladılar...
Oturdukları masa pencere kenarında; ve sanki ellerini uzatsalar, dışarıdaki kalabalığa dokunacaklar. Nitekim deniyorlar da. Dışarıdaki müthiş hızlı harekete karşın, onlar esrar yahut sevişme sonrası uyuşukluktalar.
Saati soran -sağ kolsuz-, yarım sa
üstümüze yağmurlar yıldırım çakarken, tüm komşuların iğrenen bakışları arasında, ıslak, sevişirken ; yaşadığım ve yaşayacağım tüm anları o tek yağmurlu güne adadım ben
Öğretmenler odasına girdiğinde sandalyeye oturup dumanlı havadan bir nefes çekti. Sigarasını yaktı. Velilerin çocuklarıyla ilgilenmemelerinden yakındı. Öğretmenlerin üçü katıldı. Dördüncü pek tepki vermedi. Emekliliği yaklaşmış yani alışmıştı
Otobüs o korkunç hızıyla atmış metrelik uçuruma uçtu. Kulakları sağır eden bir patlama oldu. Otobüsün parçalanan kasasından etrafa cesetler uçtu
İlerliyor hızını kesmeden dik yamaçlara. Umursamıyormuşcasına. Beyni hiçbir şey almıyor. Bir ara duraksıyor. Yorulduğundan değil. Nerede olduğunu merak ettiği için. Nerede olacağını yahut olup olmayacağını merak etmeden.
Onu ayrılmaya bir türlü ikna edemiyordu. Sonunda onu ortadan kaldırmaya karar verdiler