Öykü > İronik

karamsar

Firavun Mezarı

Bütün bu eşyaları ile bu salon her zaman firavun mezarlıklarını hatırlatırdı ona. Ya da en çok sevdiği eşyaları ile gömülen veya adı firavun olmayan bütün müstear isimli firavunların mezarlıklarını. Bütün gerçek firavunlar sırf bu isimle anılma cesaretini gösterdikleri için onun saygısını kazanmışlardı. Ona göre tarihin karanlık dehlizlerine firavun

karışık

Havlu

Demir parmaklıklar arkasından öpüşmek kolay değildi. İki taraftan birinin dudağı, karşısındaki kişinin yanağı yerine soğuk demir parmaklıkları öpüyordu. Sırayla yanaklarını parmaklıklara dayamayı sonradan akıl ettiler.

üzgün

Dışardakiler

O an yanımızdan geçen, beli büzgülü kenarları fırfırlı patlıcan moru etek üstüne, pembe saten gömlek giymiş, kadını fark ettim. Naylon çorap hışırtılı adımlarını kemancının adımlarına uydurmuş;
‘’adamını’’ takip ediyordu.

nostaljik

Solan Renkler

Yurt dışına savrulmuş bir gazetecinin dramını anlatıyor. Geçmişe dönük özlemlerini. Ve her insanın kendi ülkesinde daha rahat olacağını, hele zoraki ayrılıkların insanı bir gül gibi solduracağını. Köyündeki deli dolu Dursun uzaktada olsa onun yaşamına rekn katar. Bir süre sonra onunda geldiğini duyar ve gider ziyaret eder. Artık Dursun

olumsuz

Zaman

Pencereye doğru yürüdü. Çocukluğundan kalma bir alışkanlıkla bahçedeki ceviz ağacına odaklandı gözleri. Sanki o günlerden bu günlere her şey değişmiş ama bu bahçe, bu ceviz ağacı ve bu ağacın üzerinden cilveli ışıltılar yayan güneş hiç değişmemişti.
Bazen saçlarındaki beyazlıklar ve yüzündeki kırışıklıklar dışında kendisinde bile çok

olumsuz

İnsanın İçinde Olmasın!

Öğretmenler odasına girdiğinde sandalyeye oturup dumanlı havadan bir nefes çekti. Sigarasını yaktı. Velilerin çocuklarıyla ilgilenmemelerinden yakındı. Öğretmenlerin üçü katıldı. Dördüncü pek tepki vermedi. Emekliliği yaklaşmış yani alışmıştı

karamsar

İç Bükey

Nasıl yazdım bilmiyorum, ama mahallemizdeki evsizin öldüğü karlı bir izmit akşamı idi..mahalleli derin bir yazık çekip, yataklarına girmişlerdi. İşte ahalinin üç maymunculuğunu görüp telaşla masaya oturduğum biz zamandı sanırım. yazık...

nostaljik

Senin Annen...

‘‘Onca şaşalı günlerin ardından yıllarca kapımızı aralayıp giren olmadı. Koltuklarımız yırtılmış, o saadet günlerinde sosyetenin kadeh tokuşturduğu salonumuzda fareler cirit atıyordu.''

üzgün

İki Şey Götüreceğiz Giderken

Tören başlamak üzereydi. Bayrak göndere çekilmişti. İstiklal Marşı okumaya başladık. İşte ne olduysa o anda olmuştu. Bacaklarımın kasığa yakın kısmında bir kaşıntı, bir karıncalanma başlamıştı, o anda ani bir içtepiyle hazırol halimden vazgeçip, iki baladırımı birbirine sürttüm.

karışık

03\. 11. 2005

Marketten çıkaraken çarpıştık Melek’le. Ben o sıralar hala öyle bir güzelliğin ve her yanına renk renk ışıltılar saçan, kısa saçlı, fındık burunlu, çimen gözlü bu ilahenin adının Melek olduğunun bilincinde değilken yani. Marketin kapısında, hem de ç

üzgün

Treni Beklerken

Oturdukları masa pencere kenarında; ve sanki ellerini uzatsalar, dışarıdaki kalabalığa dokunacaklar. Nitekim deniyorlar da. Dışarıdaki müthiş hızlı harekete karşın, onlar esrar yahut sevişme sonrası uyuşukluktalar.
Saati soran -sağ kolsuz-, yarım sa

Başa Dön