Seyyidlik ve İslam: Kur'an Işığında Bir Değerlendirme

İslam'ın insanlar arasında eşitliği savunan temel öğretisi ile Müslüman toplumlarda ortaya çıkan seyyidlik gibi soya dayalı statü kavramları arasındaki çelişkiyi ele alan, Hucurât Suresi'nin 13. ayeti ışığında konuyu derinlemesine inceleyen bir değerlendirme.

yazı resim

**İslam, tüm insanlığı eşit bir zeminde ele alır ve insanlar arasında üstünlük ölçüsünü yalnızca takva, yani Allah’a karşı duyulan derin saygı ve bilinç üzerinden değerlendirir. Hucurât Suresi’nin 13. ayetinde şöyle buyrulmaktadır:
"Ey insanlar! Şüphesiz biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Ve birbirinizi tanımanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Şüphesiz Tanrı katında en değerli olanınız en çok takvalı olanınızdır. Şüphesiz Tanrı her şeyi bilendir her şeyden haberdar olandır."
Bu ayet, insanlık arasında yaratılıştan gelen bir üstünlük bulunmadığını açıkça ifade ederken, tarihsel ve kültürel olarak Müslüman toplumlarında seyyidlik gibi kavramların ön plana çıkması dikkat çekicidir.
Seyyidlik her ne kadar Nebimiz Muhammed'in soyundan geldiği iddia edilen kişiler için söylenen bir kelime olduğu zannedilse de soy anneden değil babadan geldiği için Halife Ali'nin soyundan gelenlere verilen bir unvandır. Ancak bu unvanın sadece Nebimiz Muhammed'in soyundan gelenlere ait olduğu algısı, özellikle Kürtler arasında halk arasında yayılan bir yanılgıdır. Bu yanlış algı, seyyidlik unvanını taşıyan ailelerin toplumsal prestij kazanma çabalarıyla şekillenmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, bazı Kürt aşiretleri veya aileleri, sosyal konumlarını güçlendirmek amacıyla "seyyid" unvanını kullanmış, hatta zamanla Nebimiz Muhammed'in soyundan geldiklerine inanmışlardır. Ancak bu durum, İslam’ın soy ve nesep üzerinden üstünlük kurmayı reddeden temel anlayışıyla çelişmektedir. Bu iddia yalan veya iftirada değildir. Benim ailem Şeyh Hasan'ın soyundan gelir. Şırnak'ın İdil ilçesinin Ortaköy'ünün eski adı 1928 yılı kayıtlarında Şeyh Hasan diye kayıtlıdır ve benim soy ağacım edevletten sorgulanınca sorgulayan kişinin karşısına çıkan ilk kayıt Şeyh Hasan oluyor. Bense seyyid olmadığımı açıkça söylüyorum. Ayrıca seyyidliğe önem veren kişiye delil olarak gösterip reddediyorum. Bir kişinin Nebimiz Muhammed'in soyundan gelmemesine rağmen onun soyundan olduğunu iddia etmesi hem soyunu inkâr olur hem de Nebimiz Muhammed'e iftira olur. Bu unvan, özellikle İslam coğrafyasında tarih boyunca saygı görmüş ve seyyidler, toplumsal liderlik veya dini rehberlik rollerinde yer almıştır. Ancak Kur’an perspektifinden bakıldığında, bir kimsenin soyundan ötürü diğerlerinden üstün sayılması İslam’ın ruhuna aykırıdır. Takva dışındaki tüm ölçütler, İslam’ın eşitlik anlayışıyla çelişir.
Bazı bölgelerde seyyidlik kavramı, halk tarafından yanlış anlaşılarak kutsallık mertebesine çıkarılmıştır. Bunun temel nedenlerinden biri, halkın Kur’an’daki İslam’ı yeterince bilmemesi ve hurafeleri din zannetmesidir. Seyyidler, kimi zaman bu yanlış algılar üzerinden ayrıcalıklar beklemiş, hatta bu beklentiye göre toplumda konumlandırılmışlardır. Özellikle tarikat ve cemaat yapılarında seyyidlerin liderlik veya manevi üstünlük iddiasında bulunmaları, bu algıyı pekiştirmiştir.
Günümüzde bazı seyyidlerin ve şeyhlerin durumu, İslam’ın temel ilkeleriyle çelişmektedir. Mezhepleri mutlak doğrular olarak kabul etmek, Kur’an’ı anlamadan kültürel öğretileri din gibi benimsemek, İslam birliği idealinden uzak durmak ve şirk unsurlarına yönelmek gibi hatalar sıkça görülmektedir. Örneğin, Kenzü’l-Havvâs gibi eserler, İslam adına kabul edilemeyecek mistik ve büyü içeriklerine sahiptir. Ancak, bu eserin yazarı olan Süleyman Hüseyni’nin seyyid olması nedeniyle halk arasında kabul görmüş ve okunmaya devam etmiştir. Bu durum, İslam’da soy ve nesebin hiçbir şekilde cenneti garanti etmediği gerçeğiyle çelişir.
Tarih boyunca bazı seyyidler, dini kimliklerini siyasi emeller için kullanmışlardır. Özellikle Seyyid Abdülkadir’in Kürt Teali Cemiyeti’ni kurarak Kürdistan hayalini savunması, bunun çarpıcı örneklerinden biridir. Bu tür hareketler, İslam’ın uluslararası birlik ve kardeşlik anlayışını zedelemiştir.
Seyyidlik, İslam’ın ana mesajına aykırı bir şekilde üstünlük ölçütü haline getirildiğinde, toplumsal ayrışmalara ve dini yanlış anlamalara yol açmaktadır. Bu durumun önüne geçebilmek için:

  1. Kur’an Eğitimi: Halkın hurafelerden arınmış, doğrudan Kur’an’a dayalı bir din anlayışı geliştirmesi sağlanmalıdır.
  2. Seyyidlik Algısının Yeniden İnşası: Seyyidlik, toplumsal hizmet ve İslam’ın yayılmasında rehberlik misyonu taşımalı, ayrıcalık talebiyle özdeşleşmemelidir.
  3. Dini ve Sosyal Sorumluluk: Seyyidlerin, toplumdaki konumlarını Kur’an’a uygun bir şekilde değerlendirmeleri ve İslam’a zarar veren uygulamalardan kaçınmaları önemlidir.
    Sonuç olarak, İslam’da soy, kavim veya kabileden ziyade takva esastır. İnsanların seyyid olsun ya da olmasın, yalnızca Allah’a kullukta eşit olduğunu unutmaması gerekir. Bu bilinçle hareket etmek, İslam toplumlarının birlik ve kardeşlik içinde yaşamasını sağlayacaktır.**

Yorumlar

Başa Dön