Mühürler , tezgah altında basıldı ....
Ha tezahür, ha mühür..burda, tebessümün tek yanagı hür..
bu oyundan ele beni..çek beni geri....
ihtarların demir attıgı o küçük koy’dan.
hani , her bucagı hileli..
Her gelişte, zehri tartıp vermek mesela...
bir lale soganı yüzotuz altına..
terazinin kefeleri kırık ve yorgun..…
ketum ve aç-toklar, sebepleri keser kendi yolunu..…
ölçemedin degil mi, avuçladıgın zehri?
bu mikyas’da berdel hangisi??
giden mi ,yoksa kalanı öldüren mi??
bir yudumla başı döndü , geri döndü Mevlevi.,
süzdü bir yol ışığı...
süzülüşünün tek cenahı 'ölüm'',
hitamı eksik gedik kaldı , ‘ay’daki hüsn’ün .
Nezir’im , sırtlarda iz bıraktı bu sarhoşun eli..
bir de sayfalarda giz.
satır satır , yalnız kaldı....
Geda geda iken, cehlimi bağışla..
Saki ..sula beni , yetişmedeyim dalına..
az daha sula....
verdiğin süre ,
korkusundan en uzun adım’da. ..dizlerini çekmeden yanımdan..
dönemez ,gücü yetmez ,geçemez bu ‘Hu’dan….
kıskanç ,ayım güneşim.
perişanım ..tut okları...
Ahh padişahım.. yalvarmaktayım kör yanına..
mührü vur, her eşyaya tez elden,
boyaları, rengi dagıldı..
akıttı nehir nehir ,altı üstü koymadı ,
sandallar , küreklere asılan kollara sarıldı.......