Samimi İman
Samimiyet ve içtenlik, kişinin güvenilir ve saygın olmasına vesile olan çok önemli bir özelliktir. Samimi olan insanlar hayatlarının her alanında bu güzel ahlakı sergileyerek topluma örnek olurlar.
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Samimiyet ve içtenlik, kişinin güvenilir ve saygın olmasına vesile olan çok önemli bir özelliktir. Samimi olan insanlar hayatlarının her alanında bu güzel ahlakı sergileyerek topluma örnek olurlar.
Kuran çocuk evliliğine izin vermez. Bu tip yanlış bir uygulamayı ancak Kuran'dan uzak toplumlar uygular. Yanlış ve kasıtlı yapılan tercümeler nedeni ile ateist ve bağnazlar İslam'ın çocuk evliliğine izin verdiğini iddia ederler. Çocuklar şefkat gösterilmesi gereken varlıklardır, kimse sapık görüşlerine Kuran'dan delil bulamaz.
Çocuktum topum uçuruma takıldı.Ne yapacaktım.Küçük ellerimi havaya kaldırdım.Gökyüzü masmaviydi.Tanrı gülümsüyordu.Bulutlar beyaz kanatlı kuşlar gibi baş ucumda uçmaktaydı. Ama benim topum uçurumdaydı.Dua ettim o an.Dudaklarımdan döküldü acı dolu sözcükler.Ağlamaklıydı bütün cümleler.
Kuran'da Kitap gönderilen peygamber Nebi olarak tanımlanır. Bu bir ünvandır ve ömür boyu bu ünvan peygambere aittir. Resul ise elçi demektir ve sadece ayetleri tebliğ ettiği anda peygamber ''resul'' kimliğinde olur. Tebliğ etmediği anlarda Nebidir. Resullük bir görevdir. Her Nebi aynı zamanda resuldür.
Duygusallık dünyada milyarlarca insanı etkisi altına almış bir cahiliye kültürüdür. Şeytanın insanları Allah’ın yolundan alıkoymak amacıyla kullandığı bu etkili silah, insanların duygularının esiri olmalarına ve akıllarını kullanamamalarına neden olmaktadır.
İslam dinine mensup olmayan kişiler için Müslüman kelimesinin karşılığı çoğunlukla Araplardır. Arap ülkelerindeki uygulamalar ve Arap halkının yaşam tarzı İslam'la bağdaştırılır. Kuran dili Arapça olduğu için Kitabı en doğru anlayan ve uygulayanların Araplar olduğu zannedilir. Bakalım gerçekten öyle mi?
Sevdiklerimizin doğum günleriyle aramız nasıl? Onları mutlu etmek hoşumuza gidiyor mu? cevabımız eğer evetse, haydi o zaman "en sevdiğimizi" mutlu etmeye.
Bayramlar huzur ve sükûnun en yüksek seviyede cereyan ettiği zaman dilimleridir. Kültür ve medeniyetimizde bayramların apayrı bir yeri ve önemi vardır. Birlik ve beraberliğin çimentosudur bu müstesna vakitler… Milli bütünlüğümüzü bu gibi ortak değerlerimize borçluyuz. Değerlerini yaşayan ve yaşatan milletler geleceğe emin adımlarla ilerlerler.
Arap çölleri alev ateş kavruluyordu. Kızgın kumları yakan güneş, katılaşan kalpleri yakamıyordu işte… Kum taneleri kadar insaf ve izana sahip olmayan bir millet vardı bu talihsiz yarımadada… Feryatlar yükseliyordu arzdan arşa doğru… İnsanlık, geçirdiği amansız imtihanda sınıfta kalmıştı ki bir nur belirdi ufuklardan… Kâinat gebeydi, doğum sancıları çekiyordu…
Güçlü bir imana sahip, Allah'ın gücünü gereği gibi takdir edebilen ve O'na yakın olan müminler, Allah’ın kendileri için yarattığı her olayda tevekküllü davranır ve her şeyde mutlaka hayır olduğuna inanırlar.
Kısa ve öz ifadesiyle cimri bir insanın cimri olduğunu fark etmemek gibi kısır bir döngüden kurtulması ile başlaması gerekir.
Ne büyük bir imtihandı Hz. İbrahim’inki… Hangi birimiz bu sınavdan onun kadar rahat ve başarıyla çıkabilirdik. Verdiğimiz sözü çabucak unuturduk. Fakat o unutmadı, Allah için en değerli varlığına bıçağı dayadı. Allah da onu mükâfatlandırdı. Bizler de o hadiseden sonra kurbanı bir adanmışlık ve teslimiyet ruhu içerisinde sembolik olarak
— Peki, ne’ymiş bakiim bahsettikleri?
— O, gördüğüm kadarıyla konuyu açıklayabilmek için birbirinden farklı iki makale yazdı. İlki, düşüncelerini istediği şekilde anlatmaya yetmediği için ikincisini denedi.
— Eee, ikisi arasında ne gibi bir fark oluştu?
— Bence hiç. Aslında ilkinde ağlıyor gibiydi
Biliyor musunuz bu günlerde bir mahzunluk çöktü üstüme...
Arzı mekân kan ağlıyor.
Yeryüzünün taltif edilen, en şerefli insanları çaresiz, kalb tekliyor, zihinler havale geçiriyor...
Torun dedesine sorar: “dede insan ömrü ne kadar?” dede cevap verir. “bir ezanla bir namaz arası.” Torun bir anlam veremez dedesinin cevabına “nasıl yani?” der. Dede açıklar: “bak yavrum, insan doğunca ilk iş kulağına ezan okunur, ölünce de son iş olarak ona namaz kılınır, işte insanın ömrü bu
Affan’ın oğlu Osman’ın “Duruşu” ile anlattığı bizim “söz” ile anlattıklarımızdan daha derin bir “tesir”
bırakıyorsa o zaman “söz”ü artık “Yürek”’e bırakmanın zamanı gelmiştir!..
Önce “Yürek”te yaşamak gerekir…
Sezgisel yaklaşımla ilgili olarak âcizane kanaatim şudur; Yukarıda nasıl akılcılığı kendi döneminden bağımsız bir şekilde ele alarak değerlendirmeye çalışmışsam, sezgisel yaklaşımı da güncelliğinden ayrı görmem gerekecek. Aksi halde İhvanı safa ekolü ve Asya ile Mısır mistisizminin özelliklerine değinmeliyim ki bu da oldukça zamanımı alır.
Yukarıda kısmen
Ercan Kesal